Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fenerbahçe, Galatasaray’a önceki gün, üstelik kendi stadında 3-1 mağlûp oldu ya…

        Her iki takımın fanatikleri, bundan beş sene önce, 2015 Mart’ında yazdığım bir yazıyı sosyal medyada paylaşıyorlar:

        “Şükrü Saracoğlu himaye altındadır; Galatasaray orada imkânı yok, kazanamaz!” başlıklı yazımda Fenerbahçe’yi 20. yüzyılın önde gelen Bektaşî şeyhlerinden Yusuf Fahir Baba’nın koruduğunu, Galatasaray’ın Fener’i Şükrü Saracoğlu stadında bir türlü yenememesinin sebebinin bu himaye olduğunu söylüyor ve Yusuf Fahir Baba hakkında kısa malûmat veriyordum…

        Şimdi, işte beş sene önceki bu yazım gündeme getiriliyor ve “Şükrü Saracoğlu stadı hani Yusuf Fahir Baba’nın koruması altında idi? Galatasaray nasıl oldu da kazandı? Şeyh’in kerametine ne oldu?” diye soruyorlar…

        Bu sualin, yani Fenerbahçe’nin hem önceki günkü, hem de gelecekteki muhtemel mağlubiyetlerinin cevabını beş sene önceki yazımda açık şekilde vermiş ve “Fener’in stadyumu bizzat Yusuf Fahir Baba tarafından korunmaktadır ve Fenerliler bu manevî büyüklerine bir saygısızlıkta bulunmadıkları müddetçe Galatasaray’ın koruma kalkanını delmesinin imkânı mevcut değildir!” demiştim!

        Böyle açık açık yazmıştım ama Fenerbahçeliler bu ciddî ve önemli uyarımı maalesef dikkate almadılar, hatırlatmış olmama rağmen Yusuf Fahir Baba’ya gereken hürmeti göstermediler, onu günlük hayatta ve sosyal medyada eğlence mevzuu hâline getirdiler. Gayet celâlli bir zât olan Baba Efendi anlaşıldığı kadarı ile yine de tam beş sene boyunca sabretti, neticede Fener’i uyarmak istedi ve koruma kalkanının delinmesine, Galatasaray’ın karşısında üstelik de kendi stadında perişan olmasına göz yumdu!

        Önceki günkü hezimet, işte budur!

        FUTBOLCU, MİTRALYÖZCÜ VE ŞEYH!

        Bilmeyenler için, Yusuf Fahir Baba’nın kim olduğunu hatırlatayım:

        1891’de İstanbul’da doğdu. Üsküdar’da asırlar önce kurulmuş olan Bandırmalızâde Tekkesi’nin şeyh ailesine mensuptu. Bağlarbaşı’nda şimdi mevcut olmayan bir Fransız okulunu bitirdi, İttihad ve Terakki’ye meyletti ve işgal yıllarının İstanbul’unda Kuvâ-yı Milliye için çalışan gizli “Karakol Teşkilâtı”nda görev aldı….

        Kuşdili Çayırı’nda, şimdi Şükrü Saracoğlu stadının yanıbaşında bulunan, Celvetîliğin Hâşim Baba kolundan gelen Abdülbaki Efendi Tekkesi’nde uzun seneler şeyhlik yaptı ve İstanbul’un önde gelen Bektaşî babalarından oldu. Cumhuriyet devrinde “Ataer” soyadını aldı ve 1967’de yine İstanbul’da vefat etti.

        İstanbul’un tasavvuf tarihinde önemli yeri olan; tasavvuf, özellikle de “erkân” ve dinî musiki alanında çok sayıda talebe yetiştiren Yusuf Fahir Baba’nın en tanınmış öğrencisi, 2012’de kaybettiğimiz bir Galatasaraylı, Nezih Uzel idi. Baba’nın “Şâhım Ali Abâ’ya / Erenlere aşkolsun / Meydân-ı Murtazâ’ya / Girenlere aşkolsun” dörtlüğü ile başlayan ve talebesi Nezih Uzel’in bestelediği meşhur “nefes”i, yani Bektaşi ilâhisi, bugün dinî musiki repertuvarımızın en tanınmış eserlerindendir.

        Şimdi de, Yusuf Fahir Baba’nın Fenerbahçe ile bağlantısını anlatayım:

        Bağlarbaşı’ndaki Fransız okuluna devam ettiği senelerde Fenerbahçe’deki çayırda oynanan futbola merak sarmıştı. İsmi önceleri “Black Stockings” yani “Siyah Çoraplar”, daha sonra da “Fenerbahçe” olan ama henüz klüp kimliğine sahip bulunmayan toplulukta futbol oynamaya başlamış, Birinci Dünya Savaşı’nda askere alınıp Çanakkale cephesindeki bir mitralyöz bölüğüne gönderilince futbola mecburen veda etmiş ama hayatı boyunca Fenerli kalmıştı.

        Yusuf Fahir Baba’nın seneler boyu tekke olarak kullanıp postunda oturduğu ahşap evi de Fenerbahçe’de ve stadın hemen yanıbaşında idi… Geniş bir bahçesi ve bahçesinde “hâmûşân”ı, yani mezarlığı olan tekke-ev 1950’lerin ortalarında artık oturulamaz hâle gelince yıktırılıp yerine dört katlı bir apartman yaptırıldı.

        Baba, vefatına kadar bu apartmanın üst katında yaşadı ve Şükrü Saracoğlu stadı sonraki senelerde genişletildiği sırada tekkenin geniş bahçesinin bir bölümü de stadyuma dahil edildi!

        Meselenin önemli tarafı işte burada idi, yani Şükrü Saracoğlu stadının bir bölümü Fenerbahçe’nin eski bir futbolcusu olan bu renkli şeyhin mekânıydı ve Yusuf Fahir Baba stadı bizzat himayesi altına almıştı …

        BABAYI, BÖYLE ÇİLEDEN ÇIKARTTILAR!

        Fenerbahçeliler’e tekrar hatırlatayım: Galatasaray’ın sizi kendi stadınızda perişan etmesinin sebebi Yusuf Fahir Baba’ya saygıda kusur edip onu eğlence mevzuu hâline getirmenizdir ve Baba’nın ruhaniyetinden özür dilemediğiniz takdirde, klübün istikbalinin maalesef beter olma ihtimali mevcuttur!

        Beş sene önceki yazımın hemen ardından sosyal medyada Yusuf Fahir Baba ile aklınız sıra dalga geçmeye kalkışırsanız, Baba’nın yayınladığım fotoğraflarını kullanarak Twitter’da, Zwitter’da, bilmemnerede onun adına komik zannettiğiniz hesaplar açarsanız, onunla yine alay edercesine temiz adını “En büyük baba Yusuf Fahir Baba” gibisinden ucuz sloganlarla aklınız sıra harcamaya cür’et ederseniz, hele “Yusuf Fahir Baba Online!” gibisinden Baba’nın hatırasını ayaklar altına alan ifadeleri pervasızca haykırırsanız, olacağı budur! Yusuf Fahir Baba alınır, küser ve neticede kendi stadınızda size âfiyetle üç gol yedirir!

        Fenerbahçeliler’in, manevî koruyucuları olan Yusuf Fahir Baba’nın kendilerine şimdilik sadece küsüp ufak bir uyarıda bulunduğunu ve hatırasına hürmet göstermemekte devam ettikleri takdirde bundan sonra okkalı cezalara çarptırılacaklarını artık ciddî şekilde idrak etmeleri gerekir…

        Baba hazretleri tam olarak babalanıp iyi bir edep dersi vermek istese idi önceki gün neler neler yapardı, bir düşünün:

        Galatasaray’ın kaçırdığı gol fırsatlarını, meselâ Henry Onyekuru’nun karşılaşmanın henüz dördüncü dakikasında değerlendiremediği inanılmaz pozisyonu gole çeviriverirdi! Bu beceriksizlikten birkaç dakika sonra bu defa Radamel Falcao’nun kaçırdığı yüzde yüzlük fırsatta da topu ağlara gömdürür, yine Onyekuru’nun 34. dakikada gösterdiği basiretsizliğe asla müsaade etmez, Fener’i daha perişan hale getirir, hattâ Allah göstermesin sarı-lâcivertlileri 3-1 değil 5-0, hattâ 10-0 gibi bir zillete dûçar ederdi!

        Fenerbahçeliler uğradıkları bu 3-1’lik tarihî âfetin Yusuf Fahir Baba’dan gelen bir uyarı olduğunu idrak ettikten sonra, başlarına başka musibetlerin yağmasına mâni olabilmek için Baba’nın ruhaniyetinden özür dilemeli, ismini bundan böyle derin bir hürmetle yâdetmeli ve adını sosyal medyadaki vıcık vıcık sitelerden derhal temizlemelidirler!

        Üstelik özür öyle “Biz ettik, sen etme”, “Senden büyük Baba yok!” yahut “Baba, sorry”, misali sade suya tirit ucuz sözlerle dilenmez! Yusuf Fahir Baba’nın gönlünü alabilmek için mensubu olduğu yolun edep kaidelerine göre hareket edilmesi, meselâ Şükrü Saracoğlu stadında gülbang çekildikten sonra yöneticilerin mengûş takıp cimcime giymeleri, dört kapı ve kırk makam dolaşmaları, kurban tığlamaları ve daha dünya kadar ritüeli eksiksiz şekilde yerine getirmeleri şarttır!

        Özürün nasıl dilenmesi gerektiği ile alâkalı bu bahsi daha fazla uzatmıyorum ama tekrar etmek zorundayım: Önceki günkü 3-1’ik mağlûbiyet Yusuf Fahir Baba’nın bir uyarısıdır ve hatırasından af dilenmediği takdirde klübün başına gelebilecekleri düşünmek bile insanı fena halde ürkütmektedir!

        Bektaşî şeyhi Yusuf Fahir Baba, gençlik yıllarında Bektaşî tâcı ve Bektaşî kisvesi ile…

        Diğer Yazılar