Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanlığı’nın bünyesindeki Devlet Arşivleri, önceki gün tarihçiler, tarih meraklıları, özellikle de Koronavirüs derdi yüzünden haftalardır evlerinden çıkamayan mesleğinin ehli akademisyenler için çok önemli bir hizmette bulundu: Arşivdeki milyonlarca belgenin görüntülerine internetten erişilmesi imkânını sağladı.

        Devlet Arşivleri’nin sitesine kayıtlı olanlar kataloglarda yaptıkları taramalarla belirledikleri belgeleri yine internet üzerinden kredi kartlarını kullanarak satın alabiliyorlardı ama genel bir şikâyet vardı: Arama sırasında belge görüntülerinin tamamı değil sayfanın sadece bir kısmı görülebiliyor ve görüntünün tamamına ancak satın alındıktan sonra sahip olunabiliyordu. Tarihçiler, satın aldıkları belgenin hakikaten aradıkları evrak olup olmadığını arama aşamasındaki görüntü sıkıntısı yüzünden tam olarak bir türlü anlayamamaktan şikâyetçi idiler.

        Ama, belge fiyatlarının öyle âhım-şâhım bir meblâğ olmadığını da söylemem lâzım! Arşiv’e giderek satın aldığınız belge için sayfa başına 25, aynı belgeyi internetten temin ettiğiniz takdirde de 50 kuruş ödersiniz! Dolayısı ile “İşime yaramayacak belgeye boş yere para vermişim. Gitti iki buçuk lira!” gibisinden yakınmaları benim mantığım almaz! Tarih belgesiz yazılmaz, her belge önemlidir ve bugün yanlışlıkla satın alınan evrak günün birinde işe yarayabilir. Üstelik belgeye sayfa başına 25 yahut 50 kuruş, yani tek bir sigara bedelinden de düşük ve sadaka niyetine verdiğiniz dilencinin bile tepesini attıracak bir meblâğ ödemiş olan tarihçinin bu parayı diline dolaması gayet yakışıksızdır!

        Arşive ödedikleri böyle üç-beş lirayı “kaptırdıklarına” inananların yanısıra, internetten arama yaparken inceledikleri görüntünün tam olmaması yüzünden ihtiyaç duydukları asıl evrakı bulabilmek için gereğinden fazla vakit harcadıklarını söyleyen ciddî tarihçilerimiz de çok şükür mevcut…

        Belge arama sisteminde önceki gün yapılan değişiklik, yani istenen belgenin rahatça görülebilmesi sayesinde şikâyetlerin tamamı artık son bulacak. Tarihçiler aramaları sırasında önce belgenin düşük çözünürlüklü ve üzerinde Devlet Arşivleri’nin logosunun bulunduğu görüntüsüne ulaşacaklar, belgeyi satın aldıklarında da evrakın logosuz ve temiz hâline sahip olabilecekler.

        Bu yeni uygulamanın araştırmacılara büyük kolaylık sağlayacağından emin olmama rağmen, bir hususta endişeliyim: Arşive gidip çalışmanın bazı tarihçilere artık zor gelmesinden ve aradıkları her vesikaya bundan böyle internetten ulaşmaya çalışmalarından…

        Erbâbı bilir, bilmeyenler için yazayım: İnternette, Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri’nin tamamı değil, ancak bir bölümü vardır. Araştırmaya açık bütün evrakın kataloğunu görmek için zahmet buyurup Kâğıthane’deki Arşiv binasına gitmek şarttır, bu yapılmaz da iş sadece internete bırakılırsa kaynaklar eksik ve çalışma noksan kalır.

        DEFTERDARLIKTA SIRA BEKLERDİK!

        Hem Türk, hem de yabancı arşivlerde seneler boyu çalışmış bir kişi olarak rahatlıkla söyleyebilirim: Türk Arşivleri, dünyanın en zengin tarihî belge kaynağıdır! Bugün “arşiv” dendiğinde ilk akla gelen mekân İngiliz Arşivleri’dir, ondan daha zengininin olmadığına inanılır ama emin olun, tâââ 14. asra, Orhan Gazi zamanına ait belgelerin bile bulunduğu arşivlerimiz hem İngilizler’in hem de diğer memleketlerin arşivlerinden eskilik ve zenginlik bakımından üstündür.

        “Arşiv” derken sadece Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olan Devlet Arşivleri’nin iki ana birimini, yani “Osmanlı” ve “Cumhuriyet Arşivleri”ni kasdetmiyorum. Türkiye’de Genelkurmay’ın, Tapu-Kadastro’nun, Nüfus İdaresi’nin, Dışişleri’nin, İçişleri’nin, Adalet ve Millî Savunma Bakanlıkları’nın, Kızılay’ın ve daha bir hayli makamın, meselâ sadece Ankara’da otuzdan fazla resmî kuruluşun bünyelerinde birbirlerinden zengin arşivler mevcuttur.

        Cumhuriyet’in ilânından üzerinden geçen 90 küsur sene boyunca biraraya getirilmedikleri için dağınık kalan bu arşivler 2018 Temmuz’unda yayınlanan 11 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tek bir çatı altında toplanıp Devlet Arşivleri’ne devredildiler ve devir muameleleri devam ediyor.

        Ama bu harikulâde zenginliğimizin önemli bir noksanı var: Tasnif! Devletin uzun seneler sanki üvey evlâtmış gibi baktığı arşivler 1980’lerin ortalarında, Turgut Özal’ın başbakanlığı sırasında rahmetli Prof. Halil İnalcık’ın uyarısı ile ilk defa yoğun bir alâkaya mazhar olmuşlardı. Sürekli kataloglama o senelerde başladı ama arada bir saçma sapan siyasî müdahalelere, meselâ Ecevit Hükümeti’nin eski harfleri Arapça zanneden müsteşarının “Bu adamlar Arapça okuyorlar, demek ki bunlar yobaz!” gibisinden cahilce taarruzlarına ve arşivcilerin maaşları ile oynanması tarzında edepsizliklerine maruz kaldılar. İstifalar yüzünden kadrolar azaldı; tasnif durma noktasına geldi, işin eski hâline dönmesi hayli zaman aldı, tasnife Özal zamanındaki kadar serî olmasa bile tekrar dönüldü ve bir taraftan da belgelerin dijitalleştirilmesine başlandı…

        Arşivlerin araştırmacıya bugün sağladığı kolaylıkları, meselâ günün birinde belgenin dijital görüntüsüne ulaşabileceğini 90’larda Cağaloğlu’nda bulunan Arşivde çektirdiğimiz belge fotokopilerinin bedelini ödemek maksadıyla Deftedarlık’ta kuyumcu, köfteci vesaire esnaf ile veznenin önünde kuyruğa giren bizlerin o senelerde hayal edebilmesi asla mümkün değildi!

        Bizim arşivlerimizle yabancı arşivlerin çalışma şartlarını bir başka yazıda mukayese edeceğim ama şimdilik kısa bir hatırlatma yapayım:

        Önceki gün arşiv belgelerinin satın alınmadan önce görülebileceklerinin açıklanmasının hemen ardından 224 bin kişi arşivin sitesine girmiş ve sistemi az kalsın çökerteceklermiş!

        Tarihçi olmayanların arşivin sitesinde aradıkları belgeler mâlûmdur: Soyağacı çıkartabilmek yahut dededen kaldığına inandıkları malların kayıtlarını bulabilmek gibisinden arşivle alâkası olmayan hayalî evraka ulaşabilme çabası…

        Beyler! Arşivler devletin hafızası, yani bilgi bankasıdırlar; oralarda şahsî evrak değil, resmî yazışmalar bulunur; dolayısı ile soyağacınızı çıkartmak isterseniz nüfus müdürlüklerine, dededen kalma gayrımenkulleri bulma peşinde iseniz de tapu dairelerine müracaat etmeniz gerekir... Üstelik eski harfleri bilmiyorsanız, üstelik sadece eski yazıya değil, eski dile de mükemmel şekilde âşinâ değilseniz Osmanlı Arşivi’ne girdiğiniz takdirde belge size bakar, siz de belgeye!

        Ciddî tarihçilerimizin, başında Prof. Dr Uğur Ünal’ın bulunduğu Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri’nin sağladığı bu kolaylık sayesinde içerisinde bulunduğumuz Koronalı günleri mükemmel bir fırsat haline getirmelerini temenî ediyorum…

        Diğer Yazılar