Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bayramınız mübarek olsun…

        Sadece “mübarek olsun” demekle yetineceğim; zira evde kalınan, ziyarete falan gidilmeden, tebriklerin sadece telefonla yapılabileceği kapalı bir bayram idrak ediyoruz…

        “Allah bayram tadında olmayan böyle bayramları bir daha yaşatmasın!” temennisinde bulunmamız lâzım ama bu yasağın ilk olmadığını; geçmişte, hattâ cumhuriyetin ilk senelerinde de salgınlar yüzünden benzer yasakların getirildiğini de bilmemiz gerekiyor.

        Meselâ 1932’de Şubat’a tesadüf eden Ramazan Bayramı sırasında o günlerde yaşanan grip salgını yüzünden bazı vilâyetlerin halka öpüşme ve ziyaret yasağı getirmesi gibi…

        O sene ortaya çıkan şiddetli bir grip salgını milleti kırıp geçirmiş, özellikle de Anadolu’da çok canlar almıştı. Vilâyetlerdeki bürokratlar salgına kurban gidiyor, gazetelerde hemen her gün “Falanca vilâyetin başmüddeisi, yani başsavcısı grip yüzünden vefat etti” yahut “Filânca kasabanın kaymakamı terk-i dünya etmiştir” gibisinden haberler çıkıyordu.

        Memleket fakirdi, ilâç temini zordu ama bulunabilse bile o günkü ilâç teknolojisi henüz gelişmediği için ilâcın bir işe yarayıp yaramayacağı şüpheli idi ve hükümet bu yüzden başka tedbirler aldı: Gazetelerden “Öpüşmeyin, kimse ile sarılmayın, hele bayramda sakın evlere ziyarete falan gitmeyin” meâlinde yayın yapmaları istendi ve hükümet bazı vilâyetlerde halkın bayram ziyaretine gitmesini yasakladı!

        Örnek olarak, Türk Edebiyatının ve basınının büyük ismi Peyami Safa’nın 12 Şubat 1932’de o senelerin çok satan gazetelerinden olan Son Posta’nın “Sözün Kısası” sütununda “Bizde öpüşüp kucaklaşmalar” başlığı altında yazdığı makaleyi, burada aynen naklediyorum… Peyami Safa bayram ziyareti yasağından bahsederken “Burası Holivut mu? Öpüşmeyin!” diyor:

        REKLAM

        “SALGIN GERİ TEPECEK!”

        “Bizde öpüşüp kucaklaşma boldur.

        İki hemşehri İstanbul’da biribirlerine ilk defa rastlayınca, sokak ortası demezler, hemen öpüşüp kucaklaşırlar.

        Herhangi bir meyhanede yarım saat kadar oturunuz, görürsünüz ki biribirini yeni tanıyan ayyaşlar bile ikide bir öpüşüp kucaklaşırlar.

        Bir münakaşada iki adam ayni fikri müdafaa etseler ve birinden biri ortaya parlak bir söz atsa, ötekinin o kadar hoşuna gider ki hemen coşarlar, öpüşüp kucaklaşırlar.

        Biribiriyle üç-dört saat dargın duran iki kişi barışınca, derhal öpüşüp kucaklaşırlar.

        Birine tâziyet beyan ederken, birine yeni memuriyetini, bir ötekine de bayramını tebrik ederken, coşkun vatandaşlarımız hep öpüşüp kucaklaşırlar.

        Bu son Şeker Bayramında ben biraz telâşa düştüm. Ortalıkta grip var. ‘Bayram münasebetiyle, tabii, öpüşüp kucaklaşmalar son derece artacak ve şöyle biraz hafifler gibi olan grip salgını, geri tepecek’ dedim. Korktuğuma uğramazsak iyi. Fakat bu endişe yalnız bana gelmemiş: Bitliste, hükümet, grip salgını devam ettiği için Bayram ziyaretlerine kat’iyyen izin vermemiş. Aşkolsun. Biz İstanbullular da grip geçinciye kadar dişimizi sıksak da öpüşüp kucaklaşmasak olmaz mı? Burası Holivut değil ya...”.

        O senelerin gazete kolleksiyonlarını taradığınız takdirde bu konuda daha başka yazılara hemen tesadüf edebilirsiniz...

        Söyledim ya, “Allah bayram tadında olmayan böyle bayramları bir daha göstermesin” diye temennide bulunup dua edelim ama bayramlaşma yasağının Türkiye’de ilk olmadığını, eski senelerde de getirilmiş olduğunu bilelim…

        Bayramınızı tekrar tebrik ederim, mübarek olsun!

        Peyami Safa’nın 12 Şubat 1932’de Son Posta Gazetesi’nde çıkan, öpüşmenin ve kucaklaşmanın salgın boyunca bir tarafa bırakılmasını tavsiye ettiği yazısı…
        Peyami Safa’nın 12 Şubat 1932’de Son Posta Gazetesi’nde çıkan, öpüşmenin ve kucaklaşmanın salgın boyunca bir tarafa bırakılmasını tavsiye ettiği yazısı…

        Diğer Yazılar