Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        1934’te müze hâline getirilen Ayasofya, cami hüviyetine dün yeniden kavuştu…

        Mâbedin tekrar cami olarak kullanılabilmesi konusunda şimdiye kadar çok şey yazılıp söylendiği ve dün hakikat olan 86 senelik bu hayâlin millette nasıl bir memnuniyet yarattığına bütün dünya şahit olduğu için, Ayasofya’nın 1934’te müzeye çevrilmesinin o devirde hakikaten gerekli olup olmadığı tartışmasına artık girmeyecek, sadece işin arka plânını pek bilinmeyen bazı belgelerle anlatmaya çalışacağım…

        1934’e kadar “cami” olan Ayasofya’nın o tarihte yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile “müze” yapılması hakkında en can alıcı ve en bilgilendirici belge, zamanın Millî Eğitim Bakanı Âbidin Özmen’in camiin müzeye çevrilmesinden 15 sene sonra, 29 Kasım 1949’da müzenin “şeref defteri”ne yazdığı yazıdır.

        1890’da Niğde’de doğan Âbidin Özmen 21 yaşında Mülkiye’yi bitirdikten sonra eğitimine devam etmesi için Belçika’ya gönderilmiş ama Birinci Dünya Savaşı’nın patlaması üzerine Türkiye’ye dönmüş ve askere alınmıştı. Savaşın ardından, 1918’de Bursa’nın Emniyet Müdürü oldu; Mudanya’da kaymakam vekilliği yaptı, Kuvâ-yı Milliye’yi desteklediği için Yunanlılar tarafından tutuklanıp on sene hapse mahkûm edildi ve Yunanistan’daki esir kamplarına kapatıldı…

        REKLAM

        1922’de zaferin ardından serbest bırakıldı, mesleğine devam etti; 1927’de vali, daha sonra milletvekili ve 1934 Temmuz’u ile 1935 Haziran’ı arasında da Maarif Vekili, yani Millî Eğitim Bakanı oldu…

        Ayasofya, onun bakanlığı sırasında müzeye çevrildi…

        İlerki senelerde bugünün “olağanüstü vali”leri benzeri “umumî müfettiş” olarak görev yapan ve idarecilikteki asıl şöhretini 1936’a hazırladığı “Kürt nüfusa karşı sert tedbirler alınmasını” tavsiye ettiği raporu ile elde eden Âbidin Özmen, 1966’da Mudanya’da vefat etti.

        1930’lu senelerin devrimler Türkiyesi, Âbidin Özmen’in Millî Eğitim Bakanı olduğu 1934 Temmuz’u ile 1935 Haziran’ı arasında bazı köklü değişiklikler yaşamış, eğitim ve kültür alanlarında önemli uygulamalar yapılmıştı. Meselâ, Özmen’in de mezunlarından olduğu ve İstanbul’da bulunan Mülkiye Mektebi, yani bugünün Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara’ya o dönemde taşınmış; Ayasofya Camii onun bakanlığı sırasında müzeye çevrilmiş ve Türk Musikisi’nin radyolarda icrası da yine Özmen’in Millî Eğitim Bakanı olduğu sırada yasaklanmıştı…

        HERŞEYİ BİZZAT YAZIP ANLATMIŞ…

        Özmen, 29 Kasım 1949’daki Ayasofya ziyareti sırasında şeref defterine yazdığı yazıda mekânın müze yapılması konusunun gündeme ilk defa 1934’te, Atatürk’ün sofrasında geldiğini söylüyor; gereken bürokratik yazışmaları bizzat başlattığını ve Ayasofya’nın müze olması kararının bundan sonra alındığını anlatıyordu…

        Âbidin Özmen, Ayasofya’nın şeref defterine şöyle yazmıştı:

        “Ayasofya Müzesi’ni ziyaret ettim. Mimarî ve tarihî çok büyük kıymeti olan Ayasofya, bizatihî bir müze ise de, içindeki eserler ihtişamını arttırmış ve âbideyi daha cazip bir hâle sokmuştur.

        REKLAM

        Bu ziyaret dolayısı ile bir zamanlar Bizans âleminin, Hristiyan dininin ve bilâhare uzun zamanlar da Müslümanlar’ın en kudsî ve muhteşem mâbedi olan Ayasofya’nın müze hâline getirilmesindeki hatıraları da tarihî bir vesika olarak kayıt etmeyi muvafık buluyorum.

        1934 senesinde Maarif Vekili bulunduğum zaman, bugün tamamı tamamına tarihini hatırlayamadığım bir akşam yemeğinde merhum Atatürk’ün sofrasında, her zaman olduğu gibi ilmî, içtimaî (sosyal) ve tarihî konular üzerinde konuşuluyor idi. Söz Ayasofya’ya ve karşısındaki muazzam Sultanahmed Camii’ne intikal etti. Atatürk başta olarak Ayasofya’nın bir dine ve bir sınıfa mâlolarak kalmaktansa bütün akvâm (kavimlerin, milletlerin) ve edyânın (dinlerin) ziyaretine açık olarak bir müze hâline getirilmesini uygun ve bilhassa bu yeni müzede Bizans eserlerinin toplanması muvafık olacağı ilmî bir şekilde konuşuldu.

        Bu görüşmelerden ilham alarak ertesi gün o zaman başbakan olan sayın İsmet İnönü’ne bu muhavere ve mütalâaları bildirdim ve Ayasofya’nın tarihî ve mimarî bakımlardan bir müze olarak kullanılmasının daha muvafık olacağı cihetle Evkafça (Vakıflar tarafından) tahliye edilerek müze olarak kullanılmak üzere Maarif Bakanlığı’na devrini teklif eden Başbakanlık’a hitaben yazılan ve bu işte ilk yazılı vesika olan müzekkeremi de takdim etti. Bu yazım Başbakanlık’tan Evkaf (Vakıflar) Umum Müdürlüğü’ne havale edildi, Vekiller Heyeti’nce de (hükümetçe de) tasvip edildi (benimsendi), İstanbul Müzeler Müdürlüğü eli ile Maarif Vekilliği camii teslim aldı ve müze hâline koymaya başladı. Bugün gelişmiş haldedir. 29. 11. 1949. Âbidin Özmen”.

        3 KASIM 1934 GECESİ, ÇANKAYA’DAKİ SOFRA…

        Âbidin Özmen’in, şeref defterindeki yazısında Ayasofya meselesinin konuşulduğu ama tarihini hatırlamadığını söylediği “sofra”, 3 Kasım 1934 gecesi Çankaya Köşkü’nde yenen akşam yemeği olmalıdır…

        REKLAM

        Özel Şahingiray tarafından 1955’te yayınlanan ve Atatürk’ün 1 Kasım 1931’den vefat ettiği 10 Kasım 1938’e kadar günlük hayatı ile temaslarının yazılı olduğu “Nöbet Defteri”, 3 Kasım 1934 gecesi Çankaya’ya yemeğe gelen 13 misafir arasında Âbidin Özmen’in de bulunduğunu gösteriyor; Âbidin Özmen de konu hakkında Başbakan İsmet İnönü’ye hemen ertesi günü müracaatta bulunup “bir müzekkere takdim ettiğini” söylüyor…

        Özmen’in sözünü ettiği “müzekkere” 4 Kasım 1934 tarihlidir, yani Çankaya’daki sofraya iştirakinin hemen ertesi günü yazılmıştır ve Âbidin Özmen bugün Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan müzekkerede Ayasofya’nın müze yapılabilmesi için Bakanlar Kurulu Kararı çıkartılmasını istemektedir:

        “Yüksek Başvekâlet Makamı’na,

        İstanbul’daki Ayasofya binasının salip (haç) ve hilâl arasında sürüklenegelen savaşların başlıca rumuzlarından birini teşkil ettiği, birçok ihtiras bulutlarının Ayasofya’nın kubbesi etrafında kümelendiği mâlûm-ı devletleridir.

        Eşsiz bir mimarlık sanat âbidesi olan Ayasofya’nın bir müzeye çevrilmesi bütün şark âlemini sevindirecek ve beşeriyete yeni bir ilim müessesesi kazandıracaktır. Esasen bu âbideye Bizans ve Türk sanat eseri olarak bakmak daha doğrudur. Çünki:

        Milâdın 321. senesinde büyük Kostantin bugünkü binanın olduğu yere bazilika biçiminde bir kilise yaptırmış fakat bunun yanması üzerine Teodos II tarafından 415’te üç kanatlı bazilika tarzında yeniden yapılmıştır.

        532’de İmparator Jütinen aleyhinde yapılan Nikea İhtilâli nâmiyle mâruf olan kıyamda (ayaklanmada) tahrip edildiğinden mezkûr imparator şimdiki binayı yaptırmıştır ki, 537’de tamam olmuştur. Zelzelelerle birkaç kere kısmen harap olan mabet Bizanslılar ve Türkler tarafından daima onarılmıştır. Esaslı onartılması Sultan Abdülmecit zamanında Fossati’ye yaptırılmış ve ondan sonra da Evkaf İdaresi mütemadi alâkadar olmuştur.

        Ayasofya camiye çevrildikten sonra yanına minareler, şadırvan, medrese ve diğer müesseseler eklenmiştir. Cenub-ı garbî (güneybatı) köşesindeki Üçüncü Mehmet, İkinci Selim türbelerinin Mimar Sinan tarafından yapıldığını söylemek mimarî değeri hakkında fikir vermeğe kâfidir. Yanındaki Üçüncü Murad’ın ve oğullarının türbeleri de çini tezyinatı itibariyle birer şaheserdirler. Türk elinin ihtimamı ile bugüne kadar ayakta durabilen ve umumî hey’etiyle bir müze olan bu âbidenin müzelik sıfatının tebarüz ettirilerek bir ilim müessesesi hâlinde cihâna ilân edilişi çok yerinde bir iş olacaktır. İçinde bazı Bizans ve Osmanlı eserleri teşhir edilebileceği gibi başlı başına bir müze olup teşhir için eski eserler konmas da ilmî mütalâalar cümlesindendir. Fakat şekli tağyir (değiştirme) için mimarî eserler konabilir, avlusu açık müze ve park haline kalbolunduğu takdirde yüksek âbideye lâyık haricî bir muhit hazırlanmış olacaktır. Cenup (güney) kısmını saran ve binayı çirkinleştiren dükkânlardan evkafa ait olanların evkafça hedmi (yıkılması), diğerlerinin de evkafça istimlâki gerekli görülmektedir. Ayasofya müzeye evirildiği takdirde İstanbul’un turistlik değeri bir kat daha artacaktır. Ayasofya’da namaz kılanlar pek yakınındaki büyük-küçük birçok camilerde dinî vazifelerini yapabileceklerdir.

        REKLAM

        Bu mütalâalar esas itibariyle tasvip buyurulduğu takdirde:

        1. Ayasofya’nın müzeye evirilmesi.

        2. Âcil tamirleri, civarının güzelleştirilmesi.

        3. Daimî muhafazası masraflarına karşılık olmak üzere Evkaf’tan muayyen bir meblâğın bu sene ve gelecek seneler bütçelerinden ayrılması için İcra Vekilleri Heyeti’nce (hükümetçe) bir karar verilmesine müsaade-i devletlerini derin saygılarımla dilerim efendim.

        Maarif Vekili

        Âbidin”.

        Başbakanlık, Maarif Vekili Âbidin Özmen’in yazısını aynı gün Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne havale ederek Ayasofya’nın müze hâline getirilmesi konusunda görüşlerini sordu. Vakıflar’ın o devirde “Olmaaaaz!” demesi zaten mümkün değildi, camiin müze yapılması düşüncesinin gayet doğru olduğu yolunda cevap verilmesinin ardından hukukî hazırlıklara girişildi ve 24 Kasım 1934’te de meşhur kararname imzalandı…

        İşte, dün sona eren 86 senelik hasretin ne zaman, nerede ve nasıl başladığını ayrıntıları ile anlatan birinci elden belgelerden bazıları…

        Âbidin Özmen’in “Ayasofya’nın Şeref Defteri”ne 29 Kasım 1949’a yazdıkları.
        Âbidin Özmen’in “Ayasofya’nın Şeref Defteri”ne 29 Kasım 1949’a yazdıkları.
        Âbidin Özmen (sağda), 1935’te umumî müfettiş olarak bulunduğu Diyarbakır’da Atatürk ve Sabiha Gökçen ile.
        Âbidin Özmen (sağda), 1935’te umumî müfettiş olarak bulunduğu Diyarbakır’da Atatürk ve Sabiha Gökçen ile.
        Ayasofya’nın cami hüviyetine son verilip müze yapılması süreci, Özmen’in 4 Kasım 1934’te Başbakanlık’a gönderdiği bu yazı ile başladı…
        Ayasofya’nın cami hüviyetine son verilip müze yapılması süreci, Özmen’in 4 Kasım 1934’te Başbakanlık’a gönderdiği bu yazı ile başladı…
        Ayasofya’nın cami hüviyetine son verilip müze yapılması süreci, Özmen’in 4 Kasım 1934’te Başbakanlık’a gönderdiği bu yazı ile başladı…
        Ayasofya’nın cami hüviyetine son verilip müze yapılması süreci, Özmen’in 4 Kasım 1934’te Başbakanlık’a gönderdiği bu yazı ile başladı…

        Diğer Yazılar