Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Azerbaycan’ın 27 sene boyunca Ermeni işgalinde kalan Dağlık Karabağ’ın önemli kısımlarını kurtarmasının ardından, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in zafer konuşması yaparken kahkahalar içerisinde “Ne oldu Paşinyan?” demesi hem Azerbaycan’ın, hem de Türkiye’nin sosyal medyasında günlerdir tıklanıyor...

        0:00 / 0:00

        Kazanılan zafer Aliyev’i öylesine sevindirmişti ki “Ne oldu Paşinyan?” diye sorduktan sonra keyif içerisinde “Cebrail’e yol çekiyordun. Ne oldu? Hani yol? Şuşa’da parlamento binası yapıyordun, ne oldu? Raksedip duruyordun. Ne oldu Paşinyan?” diye ardarda sevinç sözleri etti.

        Elde edilen hemen her önemli başarıdan sonra kaybeden tarafa “Ne oldu?” diye sormak millî âdetimizdir ve İlham Aliyev’in sözleri, bu âdetin bizler gibi Oğuz Boyu’ndan gelenlerin memleketi olan Azerbaycan’da da mevcut bulunduğunu göstermektedir.

        Bilirsiniz, kazandığımız galibiyetten sonra rakibimize sadece “Ne oldu?” demekle kalmayız; aklının başına gelip gelmediğini sormak için kullandığımız daha hayli sözümüz vardır ve bu sözler “Tamam mı”dan başlayıp “Bilmemkimin bilmemneresini gördün mü?” nidâlarına kadar uzar, gider.

        Aliyev’in savaş meydanında kazanılan galibiyetin böyle “Ne oldu Paşinyan?” şeklindeki sevinç dolu tezahürü, bana bundan 350 küsur sene önce, 17. asırda kazandığımız bir başka zaferin, o devirde Venedikliler’in elinde bulunan Girit’in fethinin ardından bir saz şairinin yazdığı ve içerisinde İlham Aliyev’in memnuniyetine benzer ifadelerin geçtiği bir şiiri hatırlattı.

        REKLAM

        Şiir 17. asır Türk Musikisi, Türk Edebiyatı ve Türk folklorü için son derece önemli bir kaynak kabul edilen, Türkiye’de “Ali Ufkî” ismini alan, saray tercümanlığı yapan ve bir hayli önemli eser veren Alberto Bobowski adında bir Polonyalı’nın şimdi Londra’daki British Museum’da bulunan Sloane Kolleksiyonu’nda muhafaza edilen meşhur eseri “Mecmua-i Sâz ü Söz”ün 181.b numaralı varağında, yani 181. sayfasının ön yüzünde geçiyor...

        O devrin saz şairlerinden Tâsbâz Ali 1645 ile 1669 arasında, yani 24 sene süren Girit seferi sırasında kazanılan zaferlerden birinin ardından yazdığı şiir, Aliyev’in “Ne oldu Paşinyan?” demesi gibi “Nasılsın Venedikli Frenk? N’aber, ne oldu? Başına bak ne işler açtın” mânâsına gelen “Nicesin Venedik frengi?” mısraı ile başlıyor.

        Tâsbâz Ali, elyazmasında maalesef yer yer imlâ hatalarına rastlanan ve bazı kelimelerin ne mânâya geldiği de anlaşılamayan şiirinin rahat okunan yerlerinde Venedikliler’e bugünün Türkçesi ile şöyle sesleniyor:

        “Ne oldu Venedik frengi? Osmanlı ile cenk ettin, kaç bin serhoş ve küstah askerin öldü de ne oldu? Derdinle teselli bulup ‘O kaleyi vermem’ derdin ama sonra aman dileyip kalenin anahtarlarını hayrına mı teslim ettin? Her türlü tekniği kullanıp yerin altında bomba yolları açtın, bombaları patlattın ama yardımına koşanlar da oklarını ve silâhlarını bırakmak zorunda kaldılar. Şimdi aman isteğini kabul eden Osmanlı’ya karşı hayırlı işler yap, ıslah edilmiş şekilde tâbî ol. Tâsbâz Ali, sana Hünkâr’a vermeyi kabul ettiğin haracı vermeni söylüyor!”.

        İşte, 17. asır saz şairi Tâsbâz Ali’nin Girit Seferi sırasında kazanılan bir zaferin ardından mağlûp Venedikliler’e hitaben yazdığı şiirin tamamı:

        Nicesin Venedik frengi?

        Edip Osmanlı ile cengi

        Kırdırdın kaç niçe bin sanki

        Serhoş sirkat (soldat?) küstâhların

        Tesellî ederdin derdin

        Kostor fetholunmaz derdin

        Sonra hayrına mı verdin

        Amân deyû miftâhların

        Kullandın envâî fenler

        Lâğım kunbara mahzenler

        Hep imdâdına gelenler

        Bırakdılar tîğ silâhların

        Çün kabûl oldun amâna

        Hayırhâh ol Âl-i Osmân´a

        Tâbi olup muslihâne

        Ver reâyâ ferağların (?)

        Tâsbâz eydür indir tâcı

        Metâlardan gümrük bacı (?)

        Verip hünkâra harâcı

        Dâim it imtidâhların (?)

        Diğer Yazılar