Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSTANBUL'da on senedir devam eden bir telif hakkı davası nihayet neticelenmiş ve Sezen Aksu, "Adı Bende Saklı" isimli parça için Yunanlı besteci Yiannis Karalis'e tazminat ödemeye mahkûm olmuş...

        Sebep, Karalis'e ait olan bu besteyi Sezen Aksu'nun izinsiz olarak alması, Türkçe söz ile okuması ve yine davacının iddiasına göre eserin filmlerde de kullanılması..

        Yunanlı besteci tazminat olarak bir milyon euro istemiş ama mahkeme "O kadar da uçma!" diyerek 15 binde karar kılmış...

        Davanın anlayamadığım bir tarafı var, o da Yunanlı müzisyenin Türk tarafını "intihal" ile mi, yoksa eseri alıp canlarının istediği gibi kullanmakla mı suçladığı... Tarafların yaptıkları açıklamalara bakarsanız Sezen Aksu "Eser benimdir" dememiş, hattâ avukatları "bestecinin ismi" konusunda hata yapıldığını ve Yiannis Karalis'e verilmesi gereken telifin yanlışlıkla Georgios Stavrianos'a ödendiğini söylüyorlar.

        Açık söylemek gerekirse, günümüzün "Türk Pop Müziği" kimlik ve köken bakımından karmakarışık bir müziktir, zira bizim müzisyenlerimize ait olarak gösterilen bestelerin çoğu aslında adaptasyondur, yani başka milletlerin müzisyenlerinin eseridir. Bu eserlerin az bir kısmı hak sahiplerinden izin alınarak kullanılmıştır ama daha fazlası "yürütme"dir, bazı sanatçılarımız elâlemin eserini memleketine, milliyetine falan bakmadan alır, okur, hattâ canları isterse üzerlerine imzalarını da atıp babalarının malı imişçesine ortaya sürerler...

        PALİKARYA HAVASI

        "Türk Pop Müziği" denen müzik bu bakımdan öyle halis muhlis Türk malı falan değil bir Yunan, Lübnan, Balkan ve az biraz Türk sosu katılmış bir milletler çorbasıdır. Melodilerin az bir kısmı bize aittir ama bu müzik biçiminin sadece ismi ve şarkıların sözleri Türkçe'dir, o kadar. Şıngır şıngır oynak bir palikarya havasını hıçkırıklara boğmakta yahut bunun tersini yapıp salya-sümük bir Lübnan nağmesini cıvıltıya çevirmekte de üstümüze yoktur.

        Bugün "Türk Pop Müziği'nin altın çağını yaşadığı" söylenip duruyor; doğru, icrada, düzenlemede ve sunumda geçmişin adaptasyon seneleri ile mukayese kabul etmeyecek bir seviyedeyiz ama bir de bestelerin tamamı bize ait olsa!

        Böyle bir "derleme pop"un yanında "arabesk"in de sadece bize ait olması imkânsız gibi görünüyor değil mi?

        Öyle! Sözü öyle eğip bükmeden, evirip çevirmeden açıkça söyleyeyim: Bizde seneler öncesinden kalan ve artık klasikleştiği söylenen arabesk parçaların tamamı çalıntıdır! Melodiyi Arapça bir eserden ya olduğu gibi yürütüp üzerine Türkçe söz ilâve etmişlerdir yahut fazla "Arap" olan ana tema makaslanmış başına, ortasına ve sonuna yapılan kısa yerel ilâveler ile güya bize uyarlanmıştır. Arabesklerin üstelik sadece melodileri değil, bütün o "havası" da ucuz bir adaptasyondur. Parçaların her saniyesinde vârolan baygın kemanlar Kahire tarzı icradır ve klasik oldukları iddia edilen o eserler de Kahire'den makaslamadır. Aralarında gerçi Lübnan mâmulâtı olanları da vardır ama, ana kaynak senelerden buyana hep Mısır olagelmiştir.

        İŞTE SİZE ÜÇ ESER!

        Burada memleketimizdeki arabeskin öncülüğünü yapmış olan baygın nağmeli parçaların tek tek isimlerini vermek yerine seneler boyunca hepsine kaynaklık etmiş olan bir sanatçının, Arap dünyasının Elvis'i gibi olan ve hayattan 1977'de ayrılan Abdülhalim Hafız'ın okuduğu bazı eserlerin isimlerini vereyim:

        Youtube'a girip "Abdel Halim Hafez" yazdığınızda, karşınıza sanatçının icra ettiği dünya kadar eser çıkacaktır. Bunlar arasında birkaçını, meselâ "Zay el Hawa"yı, "Ahwak"ı, "Hobak Nar"ı seçin ve dinleyin! Hattâ bu eserleri sadece Youtube'a değil, internetin herhangi bir arama motoruna da yazdığım imlâ ile girdiğiniz takdirde hemen dinleyebilirsiniz, zira çok meşhurdurlar...

        Hele bir dinleyin; arabeskin ve Türk Pop Müziği'nin neyin nesi olduğu konusunda en doğru kararı hemen vereceksiniz!

        Diğer Yazılar