Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk basınında, Müslüman Kardeşler’in liderleri ile ilk mülâkatı 1987’nin 18 Ağustos’unda, yani tam 26 sene önce bugün ben yapmıştım ve o zamanki lider Muhammed Hâmid ebu’l-Nasr’ın bazı tahminleri doğru çıktı.

        Türk basınında Müslüman Kardeşler Örgütü ile yapılmış ilk röportaj, bendenize aittir! 1987’nin 18 Ağustos’unda, yani tuhaf bir tesadüf eseri olarak tam 26 sene önce bugün, örgütün Kahire’deki ofislerinden birinde “genel mürşid” denen o zamanki liderleri Muhammed Hâmid ebu’l-Nasr ile biraraya gelip saatlerce konuşmuştum. Yaptığım mülâkat Türkiye’de üç gün sonra yayınlanmış ve büyük ses getirmişti.

        Önce, meslekî açıdan biraz kendimi medhedip pohpohlayayım: Türk basınında Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Kahire’deki karargâhına giderek liderleri ile ilk röportajı, 1987’nin 18 Ağustos’unda bendeniz yapmıştım...

        Tesadüfe bakın: Bundan tam 26 sene önce ve bugün!.. Bu röportajın yayınlanmasına kadar bizde Müslüman Kardeşler hakkında ne yazılmış ve çizilmiş ise tamamı derleme idi yahut örgütün sıradan birkaç mensubu ile konuşulmuş ve bu kişiler “önde gelen liderler” olarak tanıtılmışlardı ama örgütün karargâhına gidilerek o zamanın lideri ile yapılmış tek bir görüşme yoktu...

        İKİSİNİ DE VURDULAR

        1987’nin 18 Ağustos’unda yaptığım ve o zaman çalıştığım Hürriyet’te üç gün sonra yayınlanan bu röportaj büyük ses getirmiş, örgütün lideri Muhammed Hâmid ebu’l-Nasr’ın “Türkiye yakında İslâmî yola girecek” şeklindeki sözlerine değişik kesimlerden tepkiler gelmişti.

        Hasan el Benna’nın 1930’larda kurduğu örgüt Mısır’da kısa zamanda iki milyondan fazla üyeye sahip olunca zamanın başbakanı Nokraşi Paşa tarafından yasadışı ilân edilmiş, çok sayıda mensubu tutuklanmış ama tutuklamaların ardından karşılıklı cinayetler gelmişti: Nokraşi Paşa 28 Aralık 1948’de bir suikastte öldürülmüş 1949’un 12 Aralık’ında da Hasan el Benna hükümet mensupları ile yapılacak bir toplantıya gitmek üzere iken Kraliçe Nazlı Caddesi’nde kurşunların hedefi olup hayata veda etmiş ve bu cinayetlerin ardından, Kral Faruk’un emriyle yapılan tutuklamalar gelmişti...

        TUTUKLAMALAR VE İDAM

        Örgüt, bütün bunların üzerine yeraltında faaliyet göstermeye başlayıp ordudaki kral karşıtı gruplara destek vermiş, Cemal Abdülnasır’ın 1952’de yaptığı darbe sırasında Abdülnasır’ın yanında olmuş ama kısa bir zaman sonra bütün ümidleri boşa çıkmıştı: Abdülnasır’ın ezdiği ilk siyasî grup darbeyi en fazla destekleyen Müslüman Kardeşler olmuş, örgüt üyeleri devamlı olarak baskı görmüşler, hattâ Kardeşler’in en önemli isimlerinden Seyyid Kutup idam edilmişti..

        KÂĞIT ÜZERİNDE VÂROLMADI

        Senelerce devam eden baskılar Enver Sedat’ın da 1981’de öldürülmesinin ardından Hüsnü Mübarek’in işbaşına gelmesine kadar devam etti. Müslüman Kardeşler, Mübarek zamanında da seçimlere resmen katılamamalarına rağmen gösterdikleri adayları diğer siyasî partilerin listelerinden seçimlere sokarak milletvekili yapabildiler. Örgütün, Muhammed Hâmid ebu’l-Nasr ile bu mülâkatı yaptığım 1987 Ağustos’unda, değişik partilere dağılmış 60 kadar milletvekili vardı ama Mısır’da resmen ve hattâ kâğıt üzerinde bile olsa “Müslüman Kardeşler” adında bir siyasî teşkilât görünmüyordu. Örgütün liderlerine “genel mürşid” denirdi, mürşidler Kardeşler’in eski ve tecrübeli mensuplarından seçilirdi...

        1987’deki “genel mürşid” Muhammed Hâmid ebu’l-Nasr bundan 26 sene önce yaptığım röportajda o zamanın Mısır’ı için hayal gibi görünen sözler söylemiş, meselâ “Günün birinde seçimle işbaşına gelip temelini Sünnî inançlardan alan İslâmî bir devlet kuracaklarını” anlatmış, Türkiye’den bahsederken de “Köklü bir İslâmî geleneğe sahip olan Türkiye, şimdi Müslümanlığın ilkelerine geri dönüyor” demişti. Muhammed Hâmid ebu’l-Nasr’ın bana bundan 26 sene önce verdiği mülâkatın bazı bölümlerini bu sayfada okuyabilirsiniz...

        HAYATININ 18 YILINI ZİNDANDA GEÇİRMİŞTİ

        Müslüman Kardeşler’in tam 27 sene önce bu röportajı yaptığım sırada lideri, daha doğrusu “genel mürşid”i olan Muhammed Hâmid Ebu’l-Nasr, 1913’te Mısır’ın “aşırı dincilerin kalesi” olarak bilinen Asyut şehrinde doğdu, tarım öğrenimi gördü ve hayata 1996’da Kahire’de veda etti. Örgüte kuruluşunun ilk senelerinde, 1934’te katılan Ebu’l-Nasr, Müslüman Kardeşler’in kurucusu ve ilk lideri Hasan el Benna’nın yakın çevresinde yeraldı ve o dönemde gizli çalışan teşkilâtın çeşitli idarî kademelerinde faaliyet gösterdi. Memleketi olan Asyut’ta bölge yöneticiliği yaptı, Mısır’ın içinde ve dışında örgütün propaganda faaliyetlerini yürüttü.

        1954’te Mısır’ın o dönemdeki lideri Cemal Abdülnasır’a karşı İskenderiye’de düzenlenen ama başarısız kalan suikast girişiminin tertipçileri arasında yeraldığı iddiası ile tutuklandı. Sonraki senelerde Abdülnasır’ın ardından Mısır’ın başına geçecek olan Enver Sedat’ın başkanlık ettiği bir mahkemede müebbet hapis cezasına çarptırılan Muhammed Hâmid ebu’l-Nasr, 18 sene zindanda kaldı ve 1972’de serbest bırakıldı. Tahliyesinin ardından örgütte yeniden aktif görev alan Muhammed Hâmid Ebu’l- Nasr, uzun seneler Müslüman Kardeşler’in “ikinci adamı” olarak faaliyet gösterdi Örgütün efsanevî liderlerinden olan Ömer Tilmîzanî’nin 1985’teki vefatının ardından “genel mürşid” yani “lider” ilân edildi ve mürşidliğe 1996’daki vefatına kadar devam etti.

        Muhammed Hâmid ebu’l-Nasr ile Müslüman Kardeşler’in Kahire’deki merkezinde, dışarıya asılması yasak olan ve sadece içeride kullanılabilen çapraz kılıçlı örgüt armasının altında.

        "MISIR VE TÜRKİYE İSLAM DEVLETİ OLACAK, HİLAFET TEKRAR GELECEK"

        İşte, Müslüman Kardeşler’in “genel mürşid”i olan Muhammed Hâmid ebu’l- Nasr’ın bana bundan 26 sene önce verdiği mülâkatın bazı bölümleri:

        MISIR’IN GELECEĞİ: Mısır’da çok yakın bir gelecekte seçimle işbaşına geleceğiz. Mısır halkından gördüğümüz desteği biliyorsunuz. Bizi, onlar iktidara getirecek. Müslüman Kardeşler silâha her zaman karşı oldu, şimdi de karşıdır. Cemal Abdülnasır’a (Mısır’da 1952 darbesini yapıp krallığı deviren ve Müslüman Kardeşler’i yasadışı ilân eden lider) karşı silâh kullandık ama bunu yönetimi devirmek için değil, nefsimizi korumak için yaptık. Bize silâhlı saldırı yapılıyordu, biz de kendimizi korumak için silâhla karşılık vermeye mecburduk. Mısırlılar’a geleceği büyük olan bir İslâm vaadediyoruz. Mısır milletini kalkındırıp uygarlıkla ve kültürle kaynaştıran, düşünceleri ne olursa olsun kimseye düşman olmayan bir İslâm... Mısır, Sünnî’dir; Sünnî inançlarından kaynaklanan bir İslâmî yönetim getireceğiz.

        TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ: İslâm ilkeleri, uygarlığın ve insanlığın kalkınması yolunda hayır, sevgi ve işbirliği ile hareket edilmesini emreder. Türkiye’nin Müslüman halkı da bu yola girmiştir. Henüz vakit erken ama Türkiye’de de er-geç bir İslâm devleti kurulacak. Bunda garipsenecek birşey görmüyoruz. Türk halkı şimdi İslâmî ilkelere dönüyor ve bunu memnuniyetle karşılıyoruz.

        MÜSLÜMAN KARDEŞLER’İN ATATÜRK’E BAKIŞI: Atatürk bence kâfir değil, “mürted”, yani “dinden çıkmış” bir kişi idi. İttihad ve Terakki tarafından göreve getirilmişti ama İttihad ve Terakki’yi de harcadı ve Türkiye’ye İslâm’ın ruhuna uymayan ilkeleri yerleştirdi. Türkiye’nin inancını, siyasal ve sosyal alanlardaki bütün ilkelerini değiştirdi. Cemal Abdülnasır’ın Mısır’da yaptığı gibi... Abdülnasır’ı da biz, yani Müslüman Kardeşler iktidara getirmiştik ama bizi de harcamıştı. Müslüman Kardeşler olarak, Atatürk’ü uzun yıllar dünyaya hükmeden İslâm birliğinin sembolünü, yani Hilâfet’i yıkıp ortadan kaldıran kişi olarak tanıyoruz. Köklü bir Müslüman olan Türk Milleti şimdi İslâmî ilkelere dönüyor. Müslüman Kardeşler olarak biz kimseyi yargılamayız, sadece İslâm’a davet ederiz.

        İSLÂM DÜNYASININ GERİ KALMIŞLIĞI: Geri kalmamızın en büyük sebebi, inançlarımızın sömürge yönetimleri altında zayıflatılması ve birliğimizin parçalanmasıdır. Üzerimizde demirle ve ateşle sömürge idareleri kurdular, biz de sürekli olarak onlarla mücadele içinde yaşadık. Aynı güçler İslâm dünyasına müdahalelerini bugün de kültürel, siyasal ve ekonomik alanlarda sürdürüyorlar. Müslümanlar’ın kalkınarak dünya uygarlığına katkıda bulunmaları için İslâm’ın hürriyet, adalet ve eşitlik emreden ruhuna dönmeleri gerekir. Zaten Kur‘an-ı Kerîm “Ey insanlar, biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık. Tanışasınız diye kabilelere ve uluslara ayırdık. Allah katında içinizde en doğrunuz, Allah’tan en çok korkanınızdır” buyurur.

        HİLÂFETİN YENİDEN KURULMASI: Hilâfet ileride mutlaka yeniden kurulacak ve İslâm dünyasını yönlendirecektir. Ronald Reagan bugün nasıl batıdan, Mihail Gorbaçov da doğudan sorumlu ise, Halife de İslâm dünyasından sorumlu olacak, Müslümanlar’ın kararlarını hilâfet makamı verecek. Müslümanlar hakkında niçin kendi liderleri değil de sürekli olarak başkaları karar versin? Biz hilâfeti ille de “Mısır alsın” demiyoruz. Türkiye de olur, Suudi Arabistan da olur, başka bir memleket de olur. O aşamaya gelindiğinde İslâm ülkeleri anlaşırlar ve bir hilâfet merkezi seçerler. Geçmişteki halifeler içinde iyileri de vardı, kötüleri de... Bir kısmının makamlarını kötüye kullanmış oldukları bir gerçek. Biz, Müslüman Kardeşler olarak halifelerin tamamını değil, her zaman için iyilerini savunuruz.

        Diğer Yazılar