Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YARIN 2017’nin son günü. Zor bir yıl geçirdik. Reina saldırısıyla başlayan sene, terör olayları açısından 2016’ya kıyasla çok daha umut verici geçti, ama Ortadoğu’da ve Türkiye’de yeni ve zor tehditlerle karşı karşıyayız.

        Her bitiş bir başlangıca açılır. Başlangıçlar güzeldir. İnsana ümit ve iyimserlik aşılar. Bu duyguları bozmamaya gayret etmek gerek. Güvenlik birimleri geçtiğimiz yılki travmanın etkisiyle önlem olarak Taksim, Beşiktaş ve Şişli’deki kutlamalara izin vermeme kararı aldılar. Bence bu karar çok yanlış. Yasak kararı yerine en yüksek seviyede tedbir kararı alınsa, cıvıl cıvıl sokaklarda yeni yıl kutlansa çok daha iyi olmaz mıydı?

        Taksim ve Nişantaşı’ndaki sokak kutlamaları İstanbul’da yılbaşı denince akla ilk gelen şeylerdir. 2018’e girilirken dünyanın farklı merkezlerinde yapılan kutlamalar ekranlara gelecek, Türkiye’den ne göreceğiz bu yıl? Karanlık sokakları mı? Bu terör örgütlerinin tam da istediği fotoğraf değil mi?

        Ben de bir kez daha ve kuvvetli bir şekilde “Bu yasaklar yanlıştır” diyorum!

        ************

        MODASI HİÇ GEÇMEYEN TARTIŞMA

        KENDİMİ bildim bileli, “Yılbaşı kutlamak âdetlerimizde var mı yok mu, günah mı değil mi” tartışması sürüyor. “Dindar kesim kutlamaz, laik kesim kutlar” ayrımı ne kadar doğru bilmem. Benim gördüğüm kadarıyla ister dindar, ister laik, Türkiye’de vatandaşların büyük çoğunluğu yılbaşı akşamı içkili ya da içkisiz özenli bir sofra kurar. Çocukluğumda o akşamın olmazsa olmazları vardı: Çikita muz ve Tobleron. Şimdiki çocuklar için artık sıradan belki bunlar ama bundan 25-30 sene önce öyle değildi. Artık başka bir Türkiye var, alım gücü ve malzeme çeşitliliği katbekat arttı ama yılbaşıyla ilgili ruh hali aynen yerinde duruyor: Bir yıl biterken genellikle ailece güzel bir akşam yemeği yenir, tombala oynanır, sohbet edilir.

        Tabii hiç kutlamayan da var, dışarıda çılgın eğlencelere katılan da, yurtdışına giden de... Zaten güzel olan bu. Artık kimin ne yapıp ne yapmadığıyla ilgilenmeyi bir kenara bıraksak... Onca enerjiyi iyi bir şeye harcasak... Her yıl yapılan, “Bilmem ne ilçesindeki okullarda yılbaşı kutlamaları yasaklandı” haberleri mazi olsa...

        Bence 2018’den en büyük beklentilerimizden biri bu olmalı... Bir “mantık devrimi”...

        **************

        DİNDAR AİLELER BU KAFADAN ÇOK RAHATSIZ

        ÇOCUK sahibi, hele bir de kız çocuğu sahibi olunca çok daha hassaslaşıyor insan. Bazı haberleri okuyamaz hale geliyor, bazı şeyleri duymayı reddediyor. O nedenle, “Ya benim çok sapık duygularım var ya da şeytan onlara uğramıyor” diye başlayıp çocuk yaştaki başörtülü kızların vücut hatlarını görmenin kendisini nasıl azdırdığını anlatan Konya’daki sapık öğretmenle ilgili sıcağı sıcağına bir şey yazamadım. Elim gitmedi, midem kaldırmadı.

        Neyse ki bu kişi, bakanlık tarafından çok doğru bir şekilde açığa alındı. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ve Müsteşar Yusuf Tekin’i tebrik ediyorum!

        Bu zihniyet ve benzerlerinin sahiplerine soruyorum: Siz nefsinizi ve gözlerinizi terbiye edemiyorsunuz diye gençlerin elinden beden dersini mi alacaksınız? Soyunma odası deyince aklınıza gelen tek şey bel altı düşünceler mi? Okullarda soyunma odaları olmasın ne demek? Diyelim bir kız ya da erkek öğrencinin üstü başı çamur oldu. Üstünü değiştirmeyecek mi? Burada sorunun soyunma odalarından ziyade sizin kafanızın içinde olduğunu hakikaten fark etmiyor musunuz?

        Çok şükür ki böyle radikal kafaların Türkiye toplumunda hiçbir zaman ciddi bir tabanı olmadı. Bu olaydan sonra çocuğu imam hatip okullarına giden birçok aileyle konuştum. Hepsi bu kafadan son derece rahatsız.

        *************

        WOODY ALLEN FİLMİ HER ZAMAN WOODY ALLEN FİLMİDİR

        HER Woody Allen filmi, benim için şık bir hediye paketi gibidir. O zevkli ve gösterişten uzak paketi açmaya bayılırım. Hepsinin içinden birbirinden renkli karakterler ve olağanüstü diyaloglar çıkar.

        Bu hislerle şehre bir Woody filmi gelince koşa koşa gittim: “Dönme Dolap” (Magic Wheel). Başrollerinde Kate Winslet ve Justin Tümberlake. 50’lerin Coney Island eğlence diyarında geçen bir dram. Âşık olduğu adamı sadakatsizliği nedeniyle kaybetmiş ve şimdilerde garsonluk yapan nevrotik bir eski oyuncu, karısı ölmüş alkolik ve sıradan bir dönme dolap oynatıcısı, kadının eski kocasından ve psikolojik problemlerle boğuşan oğlu, hayatlarına birdenbire giren, adamın ölen karısından olan ve bir mafyayla evlenip kaçtıktan sonra apansız ortaya çıkan güzel kızı ve hayatlarını altüst edecek, yazarlık hayallerindeki üniversite öğrencisi cankurtaran...

        Son derece ilginç tiplemeler ve harika bir arka planda geçse de ne yalan söyleyeyim Woddy Allen filmleri listemde ilk 10’a girmez Dönme Dolap. Kate Winslet’in müthiş oyunculuğu olmasa sıkıcı bile bulunabilir. Ama 40 yaşını bitiren ve hayata dair umutlarını gömme raddesine gelmiş bir kadının, genç bir adam üzerinden yeniden hayal kurmaya başlamasını öyle güzel canlandırmış ki Winslet...

        Bir de Justin Timberlake’in evli, olgun kadın ile çekici genç kız arasındaki ikilemi anlattığı diyaloglar buram buram Allen kokuyor. Nasıl olursa olsun Woody Allen filmi, Woody Allen filmidir. Ve maalesef bu dev yönetmen epey de yaşlandı. Her yeni filmi beni, “Acaba bu son mu?” diye korkutuyor. O nedenle “Dönme Dolap”ı görmeden yılı bitirmeyin derim...

        Diğer Yazılar