Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EGE’de bazı adalar ve kayalıklar üzerinden giderek artan bir gerilim yaşanıyor. Bu gerilim memleketteki genel havanın bir parçası olarak hararetli birtakım sloganlarla konuşuluyor. Halbuki olanlar yeni değil ve CHP’nin yaratmaya çalıştığı “Vatan elden gidiyor” havası çözüme hiçbir şekilde katkı sağlamıyor.

        Peki nedir bu 18 ada meselesi?

        Aslında konu 2004’teki bir iddiaya dayanıyor. Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’ın iddiasına göre Eşek ve Bulamaç adalarını Yunanistan işgal etti. Bahsi geçen adalar “Menteşe adaları” ya da “Oniki Adalar” olarak bilinen grupta yer alıyor. Bu adalarla ilgili 1947’de imzalanan Paris Barış Anlaşması’nın 14. maddesinde şu hüküm var:

        1) İtalya işbu anlaşma ile aşağıda belirtilen Menteşe Adalarını (Oniki Ada) tüm egemenliği ile Yunanistan’a terk eder. Yani Stampalia, Rodos, Kharki, Scarpanto, Casos, Piscopis, Misiros, Kalimnos, Leros, Patmos, Lipsos, Simi, Kos ve Castellorizio ve bitişik adacıklar.

        2) Bu adacıklar silahsızlandırılacak ve öyle kalacaklardır.

        Gördüğünüz gibi sorun çıkaran nokta muğlak bırakılan “bitişik adacıklar” sözünden kaynaklanıyor. Hangi ada ya da kayalar bu kapsama girer? Belli değil. İkinci kilit nokta da “silahsızlandırılma”. İşte burada mesela Kalimnos’ta görüldüğü gibi Yunanistan açıkça bu hükmü senelerdir çiğniyor. Fakat bu sebeple Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AK Parti’nin suçlanması tamamen haksızlık. Bu sorun AK Parti iktidarından çok önce başlamış bir mesele.

        MESELE 2004’TEN DEĞİL 1996’DAN BERİ VAR

        1996’da yaşanan Kardak krizine kadar Yunanistan’la aramızda böyle bir sorun yoktu. Kardak’ta yaşanan krizden sonra Türkiye bu tip kaya ve adacıklarla ilgili Yunanistan’ı masaya oturmaya davet etti, ancak Yunanistan ordusunu alarma geçirerek ve bir adacığa asker çıkararak bu davete yanıt verdi. Tabii Türkiye de haklı olarak asker çıkardı ve gerilimli günler başladı.

        1999’da dönemin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Necati Utkan, Yunan tatbikatlarıyla ilgili sorulan bir soruya, “...Yunanistan’a devredilmemiş adacık ve kayalıkların statüsünün fiili durumlar yaratılarak ve tek taraflı eylemlerle değiştirilmesine teşebbüs edilmesi kabul edilemez ve uluslararası hukuk açısından da sonuç doğurmaz” yanıtını vermişti. Daha sonra bu yönde birçok açıklama yapıldı.

        O bölgede statüsü isim verilerek belirlenmemiş birçok adacık ve kayalık var; Yunanistan bunların üzerinde uluslararası hukuka aykırı biçimde hak iddia etmeye çalışıyor. Koyun ya da Yunanlıların deyişiyle Ounousses ya da Hurşit (Fourni) gibi adaların üzerinde Yunan nüfus var. Bu nüfus sonradan gitmemiş, orada yerleşik bir yapı var. Ama kâğıt üzerinde bu adalar Yunanistan’a ait değil. Bulamaç ve Eşek adaları gibi lokasyonlarda ise neredeyse hiç popülasyon yok. Bir kısmına da Yunanistan hak iddia etmek için nüfus gönderiyor. Kalimnos’taki sorun ise nüfus değil, bu adanın ismi Paris Anlaşması’nda geçiyor, ancak orada da Yunanistan silahsızlanma şartına uymuyor. Tıpkı mesela Bulamaç Adası’nda uymadığı hatta askeri tatbikat yaparak provoke etmeye çalıştığı gibi. Dediğim gibi uluslararası hukuk açısından Türkiye bu konuda haklı ama konuyu iç siyasete alet etmeden meseleyle ilgili bir bütünlük sergilenmeli.

        ***********

        AH O YAĞMAYAN KAR!

        YASEMİN’le başladı. 2 hafta önce. İştahsızlık, yüksek ateş. Ama öyle böyle değil, dudakları mosmor yapan bir ateş. Sonra sıra Ela’ya geldi. Test yaptırdık, influenza b çıktı. Ne demek olduğunu da böylece öğrendim. Meğer domuz gribinin iki tipi varmış, a ve b. Biz b’ye yakalandığımız için şanslıymışız. Öyle dedi her duyan. Kızlar 1 hafta okula gidemedi, kendilerini zor toparladılar. Bu nasıl bir şans diye içimden geçirirken önceki gün neden bahsettiklerini anladım. Çünkü bu kez de Ela influenza b’ye yakalandı.

        Aman Allah’ım! Ben hayatımda bu kadar hızlı ilerleyen bir hastalık ve böylesine inatçı bir ateş görmedim. Hiçbir belirti olmadan bir anda termometre 40.9’u gösterdi! Aklımı oynatıyordum. Ateş düşürücü veriyoruz, duşa sokuyoruz, kompres yapıyoruz, bana mısın demiyor! En fazla indiği yer 39.8. Çocuk tir tir titriyor!

        Test yaptırdık, nedenini anladık. Anladık da düşmeyen ateşe pek de çare yok! Dün bütün gece en yüksek dozda ateş düşürücülerle 38.5 yapmayı başardık. Bir de bu arada Yasemin’e de bulaştı tabii. Ona da tedaviye başladık. Neyse ki sabahtan beri işler biraz kontrole girdi. Ama 2 geceyi neredeyse sıfır uyku geçirdikten sonra sıra bünyeyi zayıf bulur da bana da gelir mi diye endişelenmiyorum değil...

        Halimizi bir görseniz, bütün ev ahalisi domuz gribi ilacı içiyor ve sürekli yağmayan kardan bahsediyoruz...

        Diğer Yazılar