Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE’de bir türlü gelişme sağlanamayan konular var şüphesiz. Ama bir yandan da özellikle iki başlıkta son yıllarda büyük bir sosyal ilerleme yaşanıyor ve bu toplumsal basınç muhakkak siyasal-hukuksal düzenimize de yansıyacak. Erkekler hiç kusura bakmasınlar, bu ilerlemeyi biz kadınlar başardık. Macun tüpten çıktı bir kere.

        Kadın hakları ve kadına şiddet konusunda çok büyük bir hassasiyet ve dayanışma oluştu. Bu yılın 8 Mart kutlamaları bu anlamda bir dönüm noktasıdır. Erkek tahakkümüne karşı bu ülkenin kadınlarında ortak ve çok güçlü bir itiraz zemini var artık.

        Seküler/dindar, Alevi/Sünni, Türk/Kürt her kesimden kadınların duyarlılığındaki müthiş artışı yurtdışından gözlemciler de ifade ediyor. Tek korkum “erkek ideolojilerinin” biz kadınların ortak isyan duygusunu ve kadın dayanışmasını yarması. Erkeklerin iktidar savaşlarının parçası olmayı reddedebilirsek Türkiye kadınları olarak bence çok önemli, yeni devrimleri yapmanın eşiğindeyiz.

        BİRLEŞMEZSEK KAYBEDERİZ

        Kadınlar olarak mevcut siyasi tablodaki ayrışmaları tamamen unutup yeni bir zeminde buluşmak zorundayız. Daha önce de yazmıştım: İstedikleri kadar empati yapsınlar, erkekler bizlerin kadına şiddet konusundaki duygularını anlayamazlar. Mümkün değil biz kadınların yaşadıklarını hissedemezler. Birbirimizden nefret bile etsek biz kadınlar bazı ortak duygularda birleşiriz.

        Fakat bu müşterek hislerde birleşen bizler, zihniyet yapılarımızı hep “erkek ideolojileri” ve “erkek anlatıları” şekillendirdiği için, erkeklerin ideolojik kavgalarında kadınlar olarak yedek lastik olmayı çoğu zaman farkında bile olmadan kabulleniriz. Hiç kendimizi kandırmayalım, kadınlar olarak aslında yaşadığımız bu erkek düzeninde hepimiz bir şekilde köleyiz. En seçkin ve en imtiyazlı görünen kadının bile hayatı detaylı incelendiğinde bir zihinsel kölelik içinde olduğunu somut örneklerle ispatlayabilirim. Bu durum sadece Türkiye bağlamında değil küresel düzeyde de dereceleri değişmekle beraber bir hakikattir.

        ***********

        HAYVAN HAKLARI İÇİN ACİL ÇAĞRI

        TÜRKİYE’deki ikinci olumlu ilerleme başlığını da biz kadınlar başardık. Hayvan hakları ve hayvanlara karşı şiddete yönelik büyük bir hassasiyet yaratabildik. Artık hayvanlara en ufak bir işkencede toplum ayağa kalkıyor ve sert tepki gösteriyor.

        Biz kadınlar, nasıl erkek boyunduruğuna karşı savaşıyorsak, hayvanların da insan boyunduruğu altında ezilmesine karşı çıkıyoruz. Şüphesiz hayvan hakları konusunda çok duyarlı ve değerli erkekler var ama bu konuda kitlesel tepkiyi gösteren ve hassasiyeti örgütleyen kadınlar. Hayvanlar insanların malı ve eşyası değildir. İnsanlar hayvanlara zarar veremezler, acı çektiremezler. TBMM de bu konudaki yasaları çıkarmalı artık.

        Şu 5 temel talebin yerine getirilmesi lazım:

        1- Hayvanlara yönelik işkence ve tedavi için, ertelemesiz (en az 2 sene) hapis cezası; bu fiillerin canavarca his, linç ve hayvanlarla ilgili iş ve görevlerde çalışanlar tarafından işlenmesi halinde cezanın yarı oranında artırılması. Bu fiillerin, faillerin sabıka kayıtlarına ya da özel olarak oluşturulacak bir suç veritabanı sistemine işlenmesi.

        2- Toplama/ölüm kampı, tecrit merkezi haline dönüşen barınaklarda hayvanlara sistematik şekilde zulmeden, onları açlığa, susuzluğa, hastalığa mahkûm ederek ölüme bırakan belediyelerin yetkililerinin, suçun şahsiliği ilkesi gözetilerek, yargılanarak cezalandırılması; verilen cezaların şu anda olduğu gibi belediye bütçesine değil, bizzat kamu görevlisine rücu ettirilmesi, uygulanması.

        3- Hayvan hakları ihlallerinin etkin ve hızlı bir şekilde değerlendirilmesi ve ihlallere yaptırım uygulanması için ihbar hattı/ağı kurulması, bakanlık kadrolarındaki denetçi personelin sayısının ülke genelinde artırılması.

        4- Mezbaha, hayvanat bahçesi, barınak, sirk, süt/yumurta çiftliği gibi tesis ayrımı yapmadan, türleri ne olursa olsun hayvanlara işkence uygulayanların tamamına ceza uygulanması. Hayvanlara her türlü kötü muamele eden kişilerin hayvan edinmekten kesinlikle men edilmesi ve içinde hayvan barındıran hiçbir tesiste çalıştırılmaması.

        5- Hayvana mal, eğlencelik, seyirlik meta muamelesi yapan ve sistematik zulüm ve esaret içeren, bu algıyı besleyen yunus parkları, hayvanlı sirkler, faytonlar gibi tesis ve sektörlerin yasaklanması ve buralarda sömürülen tüm hayvanların yaşam haklarının güvence altına alınarak ömürlerinin sonuna kadar şiddetsiz ortamlarda yaşatılmaları.

        ***********

        BİZİM ‘TİME’S UP’I HANGİ CESUR YÜREK BAŞLATACAK?

        OCAK ayının başında “Türkiye için de Time’s Up” diye yazmıştım. O yazı üzerine çok sayıda e-mail geldi. Bu e-mail’ler tek bir şeyi gösteriyor: Türkiye kadınları için de zamanı geliyor. Kendilerine güvenmeye başlıyorlar, susmak değil mücadele etmek istiyorlar. Özellikle sinema sektöründe yönetmenler, yapımcılar ve aktörler arasında “Harvey Weinstein” benzeri çok sayıda erkeğin olduğu birçok kadın oyuncunun tanıklığıyla anlaşılıyor. Hatta “çok ilerici ve özgürlükçü” bilinen kimi erkek sinemacıların dahi açık açık birçok kadını ilişkiye zorlayarak taciz ettiği görülüyor.

        Bence artık ünlü Türk oyuncuların, şarkıcıların ve mankenlerin de konuşma vakti. Tuba Büyüküstün’den Çağla Şikel’e, Beren Saat’ten Serenay Sarıkaya’ya ismini burada sayamayacağım yüzlerce oyuncu-şarkıcı kim varsa yaşadıklarını ya da bildiklerini anlatmalı. Daha ünlü olanlar öncülük yaparsa bu olay kadın hakları için çok daha büyük kazanım olur.

        Şüphesiz güçlerini istismar etmeye alışkın erkekler kadınların bu mücadelesini durdurmak için ellerinden geleni yapacaklardır. İdeolojik olarak birbirine taban tabana zıt olanlar bile bu akımı engellemek amacıyla birleşeceklerdir. O nedenle dayanışma ve birlik içinde olmalıyız...

        Diğer Yazılar