Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SON günlerde siyasette çok fazla gelişme olduğu için kritik bazı açıklamalar bazen yeterince üzerinde durulmadan geçip gidiyor. Halbuki İYİ Parti’nin iki önemli ismi geçtiğimiz günlerde art arda benzer iddialarda bulundular.

        Partinin Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Halk TV’de Meral Akşener’in Abdullah Gül lehine adaylıktan çekilmesi yönünde iş dünyası ve medyadan telefonlar aldığını, bu konuda çok baskı gördüklerini söyledi. Hatta bir işadamının kendisini “Türk iş dünyasının temsilcisi” olarak tanıtıp bu istekte bulunduğunu ileri sürdü.

        İYİ Parti Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Aytun Çıray ise CNN Türk’e telefonla bağlanarak “Ekmeleddin İhsanoğlu’nu kim ortaya çıkardıysa onlar Akşener’in adaylıktan çekilmesini istiyor” dedi.

        Bu açıklamalar üzerine biraz araştırma yaptım. İYİ Parti cephesi, Abdullah Gül’ün aday olmayacağını açıklamasından sonra bu konunun daha fazla büyümemesinden yana. Konuştuğum kaynaklar, “Saadet Partisi ya da CHP’nin bu yönde isteği olması anlaşılabilir, bize bu konuda gelmiş olabilirler ama dışarıdan, bir proje olarak Meral Hanım’ın adaylığını geri çekmesi yönünde telkin gelmesini kabul etmemiz mümkün değil” diyorlar. Ama çok açık bir şekilde tonu düşürmüşler. Halbuki Ümit Özdağ birkaç gün önce canlı yayında açıkça tehdit edildiklerini söylüyordu.

        Zannediyorum İYİ Parti, iş dünyası içinde Erdoğan karşıtı hiçbir ismi karşısına almak istemiyor, o nedenle şimdilik bu konunun üzerini kapatıyor.

        ***********

        İNCE Mİ ŞENER Mİ?

        CHP’nin aday açıklama meselesi yılan hikâyesine döndü. Nihayet cuma günü belirlenen isim açıklanacak. Şu an belli ve cuma günü açıklanacak sanmayın. Hâlâ partinin içi kaynıyor.

        CHP kaynaklarımdan aldığım son duyumlar, İlhan Kesici ve Yılmaz Büyükerşen isimlerinin yanına kuvvetli bir şekilde Abdüllatif Şener’in eklendiği yönünde. Ama ben bu isimlere rağmen ibrenin Muharrem İnce’ye döndüğünü düşünüyorum.

        Yönetim diğer isimlere ağırlık verse de partinin içindeki rüzgâr İnce’den yana esiyor.

        ***********

        HÜRRİYET’TEKİ O YAZI

        DÜN Hürriyet Gazetesi’nde okuduğum bir yazı beni çok şaşırttı. Aslında yazanın kim olduğuna bakınca bu kadar şaşırmamam gerekirdi; zira bu kişinin karakterini herkes gibi ben de biliyorum. Ama dostlarını “arkadan hançerleme”sinin bu kadar çabuk ve kör parmağım gözüne olmasını beklemiyordum.

        Hükümete yakın gazete ve televizyonlarda bir süredir 28 Şubat’ın medya ayağına operasyon geleceği yazılıyor ve isimler veriliyor. Bu bilinmeyen bir olay değil ama bunun emekli polis şefi Bülent Orakoğlu’na dayandırılarak Hürriyet Gazetesi gibi “28 Şubat sembolü” bir gazetede -eleştirel tavır takınmadan- yayınlanması (ya da yazdırılması) çok önemli bir işaret fişeği.

        Mülkiyeti Aydın Doğan’dan Erdoğan Demirören’e geçen bu gazetenin olası bir 28 Şubat medya operasyonunu meşru gördüğünün göstergesi bu.

        Bu işaret fişeğini, 28 Şubat’ın sivil ayağında tutuklanacakları iddia edilen gazetecilerle yıllardır arkadaş olan bir yazar atıyor. Daha 1 ay öncesine kadar Hürriyet’in eski patronuna en yakın insan olmakla övünürken şimdi o eski patronu da hedef alan 28 Şubat operasyonunun köşesinden reklamını yapıyor.

        Kimse kusura bakmasın, objektif haber görünümü altında kendi gazeteci dostları aleyhine sinsi bir operasyondan başka bir şey değil bu yaptığı. Yazısında en ufak bir eleştirel tavır yok ve adeta davulzurna ile 28 Şubat’tan içeri alınacak insanları ilan ediyor.

        Yeni patronlara ve iktidara hoş görünmek için inebileceği en aşağı seviye bu olsa gerek. Ancak vantilatörlüğünü yaptığı bu rüzgârlar kendine doğru esmeyecek mi sanıyor? 28 Şubat gazetecilerinin tutuklanacağını yazan hükümete yakın medya, kendisinin de 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne destek ve FETÖ’ye yardım ve yataklıktan operasyona uğrayacağını savcılara dayandırarak dillendirip duruyor. Suç delili olarak 2015’in Eylül ayında yazdığı “Cemaatçi kardeşim köşe yazarlarınızın hapse tıkılmasına, kreşlerinizin basılmasına, televizyon yöneticinizin tutuklu kalmasına, sizi seven işadamlarına zulmedilmesine, gönüllülerinizin şeytanlaştırılmasına şiddetle karşıyım” satırlarını gösteriyorlar.

        Diyelim, böyle bir süreç başladı, o zaman da “2014-15-16 döneminde FETÖ’yü öven yazarlara operasyon geliyormuş. Dur bakalım ne olacak?” diyebilecek mi? Yoksa bu yazılar karşılığı kendisine dokunulmayacağının sözünü mü aldı?

        Bunları görünce Necip Fazıl’ın “Lağım her yerde yeraltından, ama Babıali’de yerüstünden akar” sözünün ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyorum...

        Diğer Yazılar