Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HEP birlikte, bütün bir toplum olarak infialin eşiğindeyiz sanki. Birbirinden güzel, masum, pırıl pırıl çocuklardan art arda insanı kahreden haberler geliyor.

        O mağrur bakışlarını aklımdan çıkaramadığım Eylül’ün olabilecek en aşağılık ve vahşi şekilde öldürüldüğünün ortaya çıkmasından sonra masmavi gözlü kuzu Leyla’dan bir mucize bekliyorduk. Olmadı. Anlaşılan aramızda yaşayan canavarlar böylesine masum, minicik bir kızı hapsedip, açlığa terk edip öldükten sonra sürükleye sürükleye bir dereye atmışlar. Senin, benim, çocuklarımızın yaşadığı dünyada, soluduğu havada bu vahşetin izi var. Düşünmesi bile insanı ürpertiyor.

        Peki ne yapacağız? Bu canilere hadım başta olmak üzere en sert tedbirlerin gelmesi konuşuluyor, Sonuna kadar destekliyorum. Öte yandan böyle bir haber bombardımanı altında çocuklarını her şeyden çok seven sıradan insanlar aklını nasıl koruyacak?

        BU KADAR DETAY VERMEK DOĞRU MU?

        Eylül ve Leyla’dan kötü haber gelirken, Hatay, Diyarbakır ve Siirt’te de kayıp çocuklar varken bir yandan da bu haberlerin etkisiyle paranoyak derecesinde kaygılı ebeveynler çoğalıyor. Çocuklarını bir saniye gözünün önünden ayırmak istemeyen ve giderek anksiyeteye varan boyutlarda endişe taşıyan anne babalar bunlar.

        Haberlerin etkisinin bu boyutunu da tartışmalıyız. Kayıp çocuklar ve çocuk cinayetleriyle ilgili farkındalığı artırmak ve en sert tedbirleri hayata geçirmek çok önemli, öte yandan toplumsal ruh sağlığını korumak da en az bunun kadar önemli. Çocuk cinayetleri haberlerinde bütün detayların kamuoyuyla paylaşılması son derece yanlış! Bu tip bilgilerin hem anne-babalar hem de çocukları üzerinde kalıcı etki bırakabileceğini unutmamalıyız...

        ***********

        CHP’DE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK!

        CHP’nin karışacağı açıktı ancak kıyametin bu kadar erken kopmasını açıkçası beklemiyordum, zira seçimin hem öncesinde hem de hemen ertesinde yaptığı açıklamalarda Muharrem İnce hep “Ben vefalıyım, Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday olarak çıkmayacağım” diyordu.

        Geçen hafta sonu örneğin Ayşe Arman’a verdiği röportajda, “Karşısına çıkıp rakip olmayacağım. Beni cumhurbaşkanı adayı yapmış bir genel başkanın karşısına çıkıp böyle bir vefasızlık yapmam” diyen kendisi değil miydi? Hatta bunun da ilerisini seçimden önce FOX TV’de söylemişti: “Seçimi kaybedersem asla Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmam, ben vefalı bir insanım.”

        Hayrola Muharrem Bey? 25 Haziran’da büyük bir olgunlukla kaybettiğinizi söyleyip rakibi tebrik ederken aradan geçen zamanda LAST azgınlarının gazına gelip siz de kazandığınızı mı düşünmeye başladınız? Yoksa vefa sözcüğünü mü unuttunuz?

        İnce’nin seçimlerde iyi bir rüzgâr yakaladığını ve bunu sürdürürse Türk siyasetinde uzun soluklu olacağını ifade etmiş bir gazeteci olarak dünkü çıkışını tam da Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği gibi nezaketsiz bulduğumu söylemek isterim. Hem nezaketsiz, hem de tutarsız.

        Her şeyden önce eşlerle, özel ve kapalı bir yemekte konuşulanları üzerinde uzlaşılmadan kamuoyuyla paylaşmak adaba uymaz. Üstelik sevin sevmeyin, partililerine karşı her zaman nazik ve itidalli davranmış, kendi yerine İnce’yi bizzat aday göstermiş Kılıçdaroğlu’na böyle bir çıkış yapmak adil ve şık değil.

        Ben İnce’nin 24 Haziran’dan beri giderek daha fazla tribünlerin rüzgârına kendini kaptırdığını ve egosuna yenildiğini görüyorum. Hem sözünü tutmayan bir siyasetçi imajı çiziyor hem de CHP içinde iktidar mücadelesine girerek az riskli ama aynı oranda başarı şansı çok düşük olan yolu tercih ediyor. Halbuki kendi yolunu çizse, bu kavgalardan uzak durup yeni bir siyasi parti kursa her şey farklı olabilirdi... Ama herhalde o iktidar kavgası, etrafının da pohpohlamasıyla gözüne çok çekici görünüyor. Yazık!

        Türkiye’nin anamuhalefet partisinin bu kavga görüntüsünden çıkamaması da yazık! Önümüzde yerel seçimler var ve bir genel başkan değişimi aynı zamanda kadrolarda ciddi bir değişim ve hazırlık demek. Bir kere bunun için de zaman yok. Yani sırf kendine değil, CHP’ye de kötülük şimdi böyle bir çıkış...

        ***********

        BUNDAN SONRA NE OLACAK?

        PERŞEMBE günü 11.00’de MYK acil olarak toplanıyor. Orada bir olağanüstü kurultay kararı çıkabilir ancak delegelerin ne kadarının İnce’nin ne kadarının Kılıçdaroğlu’nun yanında olacağını kestirmek güç.

        Büyük çoğunluğunun Kılıçdaroğlu’nu desteklediği söylense de CHP’de işler her an değişebilir. Aynı delege kompozisyonundan Muharrem Bey’e 400 destek çıktığını unutmayalım, üstelik şimdi bir de seçim geçti, küskünler var, yerel seçim için beklentide olanlar var... Her halükârda ortalık epey karışabilir.

        İnce CHP’nin içinde liderlik yarışına girmek gibi yanlış bir tercihi bari yerel seçim sonrasına erteleseydi partisi ve kendisi açısından çok daha doğru ve şık olurdu...

        ***********

        DARON ACEMOĞLU AÇIK KAPI BIRAKIYOR

        ÇAĞIMIZ küresel iletişim çağı ama tuhaftır, bu çağda gerçek anlamda anlaşmak imkânsız. Ben, Ankara cephesinden Daron Acemoğlu’na ekonomi yönetimini önermek konusunda bir düşünce var, diye yazdım. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 16 kişilik kabinesinde sandalyelerden birini Acemoğlu’na teklif edebileceğini söyledim. “Ankara’dan Acemoğlu’na teklif gitti” diye yazmadım. “Acemoğlu’nun bu tekliften haberi var” demedim. Zaten işin Acemoğlu cephesiyle ilgili herhangi bir iddiada da bulunmadım. Daron Bey’le hiçbir hukukum yok...

        Ama bildiğim bir şey var: Ankara’da Acemoğlu ismi ekonomi yönetiminde ciddi bir seçenek olarak masanın üzerinde duruyor. 9 Temmuz’a kadar bu isimler netleşecek.

        Öte yandan Daron Acemoğlu, Cumhuriyet’ten Pelin Ülker’e bir röportaj vermiş. O röportajda, “Bana teklif gelirse bile kabul etmem” demiyor ve kestirip atmıyor. Sadece kendisiyle şu ana kadar bir temas olmadığını söylüyor. Fakat Ankara’ya açık kapı bırakıyor. Bence top şimdi Ankara’da...

        Diğer Yazılar