Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Muhalifler perşembe günü söz verdikleri gibi olağanüstü kurultay için topladıkları imzaları Genel Merkeze verdiler ve zaferlerini ilan ettiler. Genel merkez ise mükerrer ve geçersizleri çıkardı, ilk incelemelere göre noter onaylı 605 imza toplandığını açıkladı. Yani inceleme bu 605 imza üzerinden yapılacak. Peki bundan sonra ne olacak? Muhalifler ‘yeterli imza var’ genel merkez ‘Yeterli imza yok’ diyor. Öte yandan muhalifler ‘partimizi yargıya düşürmeyiz’ de diyorlar. O zaman gidişat ne? Soruşturdum…

        İnce cephesi genel merkeze rağmen yeterli desteği olduğu konusunda ısrarlı. Ancak bu söylemi sokakta ve medyada sürdürecek. İşi mahkemeye götürmeyecek. Mücadele konusunda dişe diş giden Muharrem İnce neden bu konuda ısrarını sürdürmüyor? ‘Yeterli imza toplanmadığını bildiği için’ yanıtı dışında bir cevap aklıma gelmiyor, zira mesele partisini yıpratmamak olsa herhalde şu anki tablonun da partiyi epey yıprattığını görürdü…

        Nezaketsiz buluyorlar

        Öte yandan Kemal Kılıldaroğlu cephesi ile ilgili de kafamda soru işaretleri var. 24 Haziran seçimlerine giderken kendini arka planda tutan bir çizgi izlemiş, partisi onu aday göstermek istediği halde İnce’yi aday göstermiş bir siyasetçi değil miydi Kılıçdaroğlu? Neden şimdi böylesine bir koltuk sevdalısı imajı çiziyor? Sayılara neden takılıyor, madem kendine güveniyor, niçin her halükarda kurultaya gitmiyor? Şayet delege arkasında ise zaten koltuğunu koruyacaktır…

        CHP yönetimi bu sorulara net bir yanıt veriyor: Karşı tarafın nezaketsizliği olmasa, iş böylesine çirkin bir hale dönüşmese herşey farklı olurdu, diyorlar. Muharrem İnce’nin 25 Haziran'dan itibaren izlediği çizgiyi kabul edilemez buluyorlar. Hatta ‘İmzalar 621’de kalsaydı dahi Kemal Bey ‘Kurultay yok’ diyecekti’ diyorlar.

        Kurultaya soğuk bakılmasının ikinci sebebi de zamanlama. ‘CHP kurultayları en kısa bir ay hazırlık süresi gerektirir. Delegeler, listeler… Kemal Bey bugün ‘hadi’ dese, bu iş eylüle kalır, Türkiye’de bunca sıkıntı varken, ABD ile kriz yaşanırken gündemi bununla meşgul etmek sorumlu bir siyaset olamaz. Üstelik yerel seçimler geliyor. Erkene alınma ihtimali de mevcut. Parti bu şekilde nasıl seçime gitsin?’ deniyor.

        ***

        Derdi bir oda mıymış?

        Genel merkez perşembe günü İnce’nin Sözcü’den Saygı Öztürk’e verdiği röportaja da tepkili. Söylediklerini tutarsız ve kabul edilemez buldukları bilgisini aldım.

        İnce’nin söyledikleri arasında özellikle şu kısım çok rahatsız etmiş: ‘Aslına bakarsanız ben seçim sonrasında şunu bekledim: Arkadaş, sen bizim cumhurbaşkanı adayımızdın… al sana genel merkezden bir oda. Olağan kurultaya kadar beraber iş yapalım. Yerel seçimlere beraber hazırlanalım. Sen de karar süreçlerinin içinde ol. Gerekirse gayri resmi MYK ve Parti Meclisi’ne katıl…’

        Bu sözlere yönelik ‘derdi bir oda ve konum muymuş?’ diyorlar. Üstelik İnce’nin 25 Haziran'da yaptığı basın toplantısı ile böyle bir seçeneği kendisinin zaten ortadan kaldırdığını, ilk günden mevcut parti yönetimini hedef almaya başladığını söylüyor ve İnce’yi tutarsız buluyorlar.

        ***

        Kılıçdaroğlu ve İnce 24 Haziran akşamı telefonda ne konuştu?

        24 Haziran akşamı Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce belli bir saate kadar 3-4 kez telefonda konuştular. Aralarında geçen diyaloglarla ilgili çeşitli spekülasyonlar ortaya atıldı. Ancak Kılıçdaroğlu cephesinden bu konuda hiçbir açıklama gelmedi. O cephe ne düşünüyor ve telefon görüşmeleri hakkında ne diyor diye araştırdığımda CHP Genel Merkezinden şöyle bir bilgiye ulaştım:

        ‘Muharrem İnce’nin morali seçim gecesi sonuçlar netleşmeye başladıkça giderek bozuluyordu. Kemal Bey ile bir kaç kez telefonda görüştüler. Her seferinde Kemal Bey ‘sıkma canını, belki değişir, herşey hallolur’ gibi şeyler söyleyip, ona moral vermeye çalışıyordu…’

        Bu bilgiyi aldığım kaynaklar İnce’nin o gece sarhoş olduğu iddiaları ile ilgili bir şey söylemiyorlar, ‘böyle bir şey söylemek haksızlık olur. Konuşmalar sırasında öyle bir şey yoktu’ diyorlar. Ve gördüğüm kadarıyla bu iddiayı gerçekçi bulmuyorlar.

        ***

        CHP bölünür mü?

        Genel tabloya bakınca şunu görüyoruz: CHP’de başından beri söylediğim gibi, ufukta bir kurultay görünmüyor. Ancak bu, partinin ikiye ayrıldığı gerçeğini değiştirmez. O zaman ne olacak? Düz mantık yürütürsek tarihteki örnekleri de hatırlayarak CHP’nin ikiye bölüneceğini söyleyebiliriz. Ancak burada düz mantık işlemiyor.

        İki taraftan da nabız yoklaması yaptığımda bölünme ihtimalinin sıfıra yakın olduğunu gördüm, zira CHP’de ilişkiler çok çetrefil. İnce gitmek istese bile düzenini CHP’nin içinde kurmuş ve onu destekleyen delegeleri götüremez. Partide her kademenin parti ile bir ilişkisi var. kimse bunu bırakmak istemiyor. Mesela bir belediye başkanı Kılıçdaroğlu’nu destekliyor ama onun altı İnce tarafında. Ya da tam tersi… Kısacası hangi cephede olursa olsun, herkes bir şekilde bu partiye göbekten bağlı hale gelmiş…

        ***

        Türkiye oyuna gelmiyor

        ABD, Brunson konusunda ne kadar radikal ve populist davranıyorsa Türkiye de o kadar sağduyulu ve rasyonel bir çizgide ilerliyor. Dün gerçekleşen Çavuşoğlu-Pompeo görüşmesinde de Dışişleri Bakanımızın yapıcı açıklamaları dikkat çekiciydi. Belli ki ABD ısrarını sürdürmek istiyor.

        Ancak Washington’un bu tehditkar ve kabul edilemez tavrına inat Ankara’nın soğukkanlı çizgisi üzerinde durmamız gerek. Dün Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın açıklamaları çok önemliydi. NTV’ye konuşan Bakan, ‘Rasyonel bir akılla süreci yönetmek lazım. İki ülke ilişkileri tarihi geçmişi olan ilişkiler. Güçlü tarihi ilişkileri bu çerçevede değerlendirip yönetmek lazım… Devlet ağırlığını elden bırakmamak lazım… Çözüme yönelik güçlü bir irade var’ diyerek hamaset değil, aklın yolunu seçen bir anlayışın hakim olduğunu gösterdi.

        YAŞ toplantısının ardından Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile konuştum. ABD’nin hedefinde olan Bakan son derece sakin ama kararlıydı. Washington’un kendisini hedefe koymasını akıl dışı ve açıklanamaz bulduğunu söyledi. ABD’de tek bir çöpü olmadığını hatırlattı. Türkiye’nin bütün bu sorunların üzerinden gelme gücünün olduğunu vurguladı.

        Washington, Brunson üzerinden hem Evanjelik tabana ‘şov yapıyor’ hem de son dönemde başta Kudüs olmak üzere Erdoğan’ın ABD’ye boyun eğmeyen, aksine insiyatif alan ve belirleyici olan politikasının intikamını almak istiyor. Bu, hayli kinci ve yakın tarihin iki ülke ilişkileri açısından seyrine aykırı tavrın sürdürülebilir olmadığı açık.

        ***

        Ciner’in Türkiye adına başarısı

        Türkiye ekonomik olarak zor bir dönemeçte bulunuyor. Ülkemizin kredi risk maliyeti her geçen gün yükseliyor. Devlet kesiminin borçları açısından sorun yok ama özel sektörün vadesi gelmiş 180 milyar dolar borcu önümüzdeki dönemde ödenmeyi bekliyor. Bu ortamda Türk şirketleri de dış piyasalardan kredi bulmakta zorlanıyor. İşte böyle bir konjonktürde hem Türkiye ekonomisi için hem de Türk iş dünyası için çok önemli bir haber dün piyasaları salladı.

        Ciner grubu şirketlerinden We Soda Limited 1 Ağustos 2018 tarihinde 7 yıl vadeli 1 milyar 660 milyon dolar büyüklüğünde uluslararası sendikasyon kredisi sağladı. Ciner Grup'un yüzde 100 iştiraki olan We Soda, dünyanın en büyük soda külü üreticisi. 7 milyon ton kurulu gücü ile Çin hariç yaklaşık yüzde 21 pazar payına sahip.

        Bu anlaşma, Türkiye borçlanma piyasalarında son 5 yılda görülen en yüksek tutarlı kurumsal finansman anlaşması olarak tarihe geçti. Bu, gerçekten Turgay Ciner’in büyük başarısıdır. Bu başarı Türkiye ekonomisinin hanesine yazacak bir hadisedir.

        ***

        Doruk ve o maske

        Telefonlarım susmuyor, mail kutum dolup taşıyor. Tam yüz maskesi ile atlayıp, hayatını kaybeden minik Doruk herkese dokundu. Decathlon’un kendi ürünü olmayan, bir süpermarket zincirinden alınan muadil ürün bir maskeyle atladığını yazdım. ‘Marketin adını niye vermiyorsun?’ diye sizden çok mektup aldım. Vereyim: A101.

        Bu vahim kazanın nasıl gerçekleştiğini de adım adım öğrendim. İşin peşini bırakmayacağım. Kullanım hatası mı, ürün hatası mı? Bütün bunların üzerinde dikkatlice durmamız gerek. Ancak bugün yazı çok uzadı. Bir sonraki yazıda bu konuya devam…

        Not: Ciner Medya Grubu büyük bir dijital devrime hazırlanıyor. Türkiye’de ve hatta dünyada iddialı projeler ile geliyor. Bunun da detaylarını anlatacağım...

        Diğer Yazılar