Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir süre önce radikal sol-komünist çizgide bir parti, TSK’nın geçen sene uygulamaya koyduğu başörtüsü özgürlüğü uygulamasının iptal edilmesi ve yeniden yasakların başlaması için Danıştay’da idari dava açmıştı. Şu ülkenin trajedisine bakın ki, Türkiye tarihi boyunca her zaman ceberut devletin zulmüne uğramış komünistler ve sosyalistler tıpkı kendileri gibi ceberut devlet tarafından ezilmiş başörtülü kadınların yine ve yeniden zulüm görmesi için mücadele ediyor. İçler acısı bir durum ama kıymetli istisnalar hariç Türk solunun kafası bu ve bu yasakçı-totaliter kafa kolay kolay değişmez.

        Dün işte bu dava ile ilgili çok ilginç bir gelişme yaşandı. Danıştay savcısı ilgili hazırladığı mütalaada TSK’da başörtüsü özgürlüğünün laikliğe aykırı olduğunu ve başörtülü TSK personelinin yeniden zorla başının açtırılması gerektiğini ifade etti.

        Savcının gerekçelerini okurken bir anda 2018’den çıkıp 1998 ve 2008 yılına ışınlandım. 1998’de Vural Savaşların hukuku katlederek Refah Partisi'ni kapatan zihniyeti aklıma geldi.

        2008’e ışınlandım ve Abdurrahman Yalçınkayaların, Tayyip Erdoğan’ı bitirme amaçlı Google iddianamesi bir anda gözümde canlandı.

        “Anayasanın 2. Maddesi'nde yer alan laiklik ilkesi varlığını korudukça, hukuken bu uygulama kabul edilemez’ diyor savcı.

        Laik yaşam tarzına sahip özgürlükçü-demokrat bir yazar olarak söylüyorum: Anayasamız'daki laiklik prensibi bilakis tüm yaşam tarzlarının özgürlüklerin garantisidir. Başörtülü kadın ile mini etekli kadının beraberce özgürce yaşamasının hukuki garantisidir. Laiklik, yasakçılık ve baskıcılık değildir sayın savcı!

        Dediğim gibi bu yasakçı gerekçe beni 90’lara ışınladı. Onca yol gelmemişiz, laiklik gibi çok önemli bir değeri totaliter kafaların elinden kurtarmamışız gibi bir hisse kapıldım. Demek 2018 Türkiyesi'nde hâlâ böyle utanç verici bir yaklaşım hukuk kılıfına sokularak sergilenebiliyor!

        Savcının bu vesayetçi ve yasakçı mütaalasına rağmen Danıştay 2. Dairesi düzenlemeyle ilgili yürütmenin durdurulması istemini 4’e karşı 1 oyla reddetti ancak bu savcı ve durdurma talebine destek veren 1 üye Türkiye’de hâlâ başörtüsünü yasaklamak isteyen vesayetçi zihniyetin hortlamak için imkan kolladığını ortaya koyuyor.

        Konuştuğum önemli bir yargı yetkilisi bana aslında Danıştay’ın ilgili dairesinden başörtüsünün TSK’da yeniden yasaklanması yönünde 3’e 2 karar çıkacağını ama son anda toplumun büyük çoğunluğunun tepkisinden çekinip iki üyenin tavır değiştirdiğini söyledi. Bir diğer iddia ise Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün özgürlükçü doğrultuda karar çıkması amacıyla çaba gösterdiği. O çabanın da bu kararda etkisi olmuş.

        Netice olarak anladığım kadarıyla Reşit Galip’in faşizan and metninin tüm topluma yeniden dayatılması skandalından sonra Danıştay’da ikinci bir hukuk skandalının kıyısından dönülmüş.

        Tek tipçi bir ulusalcılığı ve yasakçı bir laikliği resmi devlet ideolojisi olarak gören ve bunu yargı yoluyla topluma, siyasete dayatmak isteyen vesayetçi lobi hâlâ Türk yargısında çok güçlü. Bana göre bu kafanın Gülenist vesayetçilikten hiç farkı yok…

        Bu listelerde kadın diye bir cinsten eser yok!

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün açıkladığı 14 isim ile birlikte AK Parti’nin 74 ildeki belediye başkan adayları belli oldu. MHP de 9 il ve çeşitli ilçelerdeki adaylarını açıkladı.

        Muhalefet cephesinde de isimler netleşiyor. İYİ parti 5 ilin adayını ilan etti. CHP’de iller için belli olan isimlerin sayısı 19’a ulaştı.

        Bugün Binali Yıldırım’ın adaylığı ne zaman açıklanacak, Mansur Yavaş ne dedi, MHP ve AK Parti arasında hangi illerde ittifak olacak gibi çokça konuşulan ve merak edilen meselelerden bahsetmeyeceğim. Tek bir konuya dikkat çekeceğim…

        Sevgili okurlar, bu 4 partinin açıklanan belediye başkan adayları listelerine teker teker göz attım ve inanamadım! AK Parti’de 1 kadın aday var, o da zaten kendini çoktan başarısı ile kanıtlamış Fatma Şahin.

        MHP’de 1 kadın aday var.

        CHP’de 1 kadın aday var.

        İYİ Parti’de 0 kadın aday var.

        Geri kalan onlarca ismin hepsi erkek! Siyasette kadınların sayısı az, oran artırılmalı vs. deniyor ya…Bunların hepsi yanlış! Bu listelere bakınca şunu söylemek lazım: Siyasette kadının varlığı yok, gölgesi bile yok!

        2019 seçimlerine bu kadar kadınsız listelerle gitmeyi utanç verici buluyorum. Bu kötü tabloyu bir nebze değiştirmek için en azından henüz açıklanmamış yerlerde partiler pozitif ayrımcılık yapmalılar. Siyasette emek veren birçok kadın var, onların önünün açılması lazım. Bu görüntü Türkiye’ye yakışmıyor!

        Diğer Yazılar