Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumartesi yazdığım gibi Ali Babacan’ın başında olacağı Özgürlük ve Hukuk Partisi bu yaz bitmeden kuruluyor.

        Zaten haftalar değil, günler içinde bu yeni partinin resmi sözcüleri olacak olan kamuoyunun da yakından tanıdığı kimi politikacılar basın toplantıları yaparak detayları açıklayacaklar.

        Bu basın toplantılarından önce Özgürlük ve Hukuk Partisi kurmay heyeti kamuoyuna on the record demeç vermek istemiyor.

        ŞİMDİLİK “DEEP BACKGROUND”

        Bu partinin “nomenklatura”sındaki isimler, dürüstlüğüne güvendikleri gazetecilerle konuşuyorlar ve bilgi veriyorlar ama ortak kararları gereği isimlerini kullanmıyorlar.

        O yüzden yazılanlar demeç şeklinde değil de evrensel gazetecilikte “deep background” dediğimiz formatta oluyor.

        “5 KİŞİLİK HEYET” UYDURMASI

        Bu nedenle Türk medyasında çok sayıda asparagas haber de çıkıyor. Mesela bunlardan biri Özgürlük ve Hukuk Partisinin 5 kişilik bir akil insanlar ya da danışma heyeti ile yönetileceği iddiası.

        Bu 5 kişilik sözde komisyon içinde Ali Babacan da “primus interpares” olacakmış yani eşitler arasında birinci. Yani kararları heyet verecek ve Babacan’a da bunların sözcülüğü düşecek. Şu kadarını söyleyeyim: Böyle bir şey yok.

        Özgürlük ve Hukuk Partisi nomenklaturası çok daha fazla sayıda kişiden oluşuyor. Öte yandan her kesimden, dünya görüşü birbirinden farklı ya da son 5 senedir kritik olaylarda aldıkları siyasal pozisyonlarla mutabık olmadığı insanlarla da görüşüyorlar.

        Zaman zaman o görüşülen insanlar sanki partinin kurmaylarından biriymiş gibi konuşabiliyor. Bu da başka bir sorun.

        REKLAM

        ***

        Mandela’nın 18 yıl yattığı ada hapishanesinde 1 gün

        Albie Sachs’ın bitmeyen direniş öyküsünü dün anlattım. Bugün ise Güney Afrika’da Apartheid ile mücadelenin sembollerinden Robben Adası ile devam edeceğim.

        Robben Adası, CapeTown’ın 4 km açığında, yarım saatlik deniz yolculuğu ile ulaşılan bir ada. Mandela bu adada tam 18 yıl hapis yattı. Orada kalışı ile ilgili kitaplar yazıldı, filmler çevrildi.

        Bugün bu ada Mandela ve Apartheid dönemindeki hapishane döneminin zulümlerinin sergilendiği bir açık hava müzesi. Nüfus sadece müze çalışanları ve etraflarından ibaret. Buraya özel tur gemileri kalkıyor ve sizleri ada turu yapmak için görevliler karşılıyor. Turda mahkumların hücreleri ile başlıyor, toplu koğuşlara ve çalışma kamplarına götürülüyor ve yıllarca burada kalan Nelson Mandela, sağ kolu Walter Sisulu ve Pan Afrika Kongresi Kurucularından Robert Sobukwe gibi mahkumların yaşadıklarını görüyorsunuz.

        Video: İbrahim adada yaşadıklarını anlatıyor.

        REHBERİMİZ ADADA 10 YIL YATMIŞ İBRAHİM

        Biz adaya, ANC’nin efsane isimlerinden olan, Mandela ile omuz omuza mücadele etmiş, daha sonra kurulan hükümetlerde bakanlık yapmış, Robben Adası’nda 10 yıl yatmış İbrahim İbrahim ile gittik.

        Güney Afrika’da çok ilginç bir şey gözlemledim. Yakın zaman öncesine kadar akılalmaz zulümlere maruz kalmış, ayrımcılık ve şiddet görmüş olan insanlar yaşadıkları acı ve travmalarla aralarına büyük bir mesafe koymayı başarmışlar. İbrahim İbrahim mesela Ada’da son derece büyük bir soğukkanlılıkla yattığı hücreyi, taş kırdığı araziyi, ortak kullandıkları soğuk duşları ve psikolojik işkenceler gördüğü koğuşları gösterebiliyor. Biz tepki gösterdik, o yüz ifadesini bir saniye olsun değiştirmedi.

        Rehberimiz Ada'da 10 yıl yatmış İbrahim İbrahim.
        Rehberimiz Ada'da 10 yıl yatmış İbrahim İbrahim.

        ACILARI GERİDE BIRAKMAK

        Yalnızca İbrahim değil, ülkede ANC saflarında mücadele etmiş kiminle konuşsam hepsinde aynı dinginliği gördüm. Sanki kabusu kaf dağının ardında bırakmışlar. Bunu dün bahsettiğim “ubuntu” kavramına bağlıyorum. Yani tüm farklılıklar ile birbirine bağlı ve ilişki içinde bir demokratik toplum yaratma ideali onların acı ve kişisel kederlerini örselemiş. Hedefe kilitlenmişler. Ve böylece bir iç savaş ya da kaos yaşamadan yeni bir sistem kurmuşlar.

        Video: Eski bir mahkum 7 sene kaldığı koğuşunu anlatıyor.

        DEV DALGALAR VE KÖPEKBALIKLARI

        Robben Adası’ndan size fotoğraflar ve videolar koyuyorum. Tabii hapishane bir adada olunca akla hemen kaçma hikayeleri geliyor. Ancak bu ada şehre yakın gibi gözükse de çok vahşi ve tehlikeli sularla çevrili. Dalgalar bir anda metreleri bulabiliyor. O nedenle sık sık gemi seferleri iptal ediliyor. Hatta biz yoldayken de deniz bir ara kabardı da ne yapacağımızı şaşırdık. Yalnızca dalga da değil. Aynı zamanda bir köpek balığı cenneti burası. Kısacası yüzerek kaçmak için pek ideal bir yer değil Robben Adası.

        Dev dalgalar ve köpekbalıklarının ardında görünen Cape Town’dan Masa Dağı.
        Dev dalgalar ve köpekbalıklarının ardında görünen Cape Town’dan Masa Dağı.

        1600’lerden beri bir politik hapishane olarak kullanılan ada 1961-91 arası yüksek güvenlikli, ANC üyelerinin tutulduğu bir cezaevine çevrilmiş. Kireç yatakları bulunduğu için mahkumlar sabahtan akşama kireç yataklarında çalıştırılmışlar. Mandela gözüne kaçan kireç parçaları yüzünden görme kaybı yaşamış.

        Adada çalışanların önemli bir kısmı eski mahkumlar. Bugün başarılı çıktıkları mücadeleyi gururla anlatıyorlar. Ancak işin daha ilginç yanı burada yalnızca mahkumlar değil, Apartheid döneminin zalim yetkililerinin de hâlâ görevli olması. Çok büyük bir özeleştiri ve yüzleşmeden geçerek yaptıklarını dürüstçe anlatan insanlara dönüşmüşler.

        Mandela taş ocaklarında çalışırken.
        Mandela taş ocaklarında çalışırken.

        MANDELA’NIN GARDİYANI YANIMA GELİNCE...

        Onlardan biri Christo Brand. Mandela’nın gardiyanlığını yapmış Brand. Ben gemiye binmek üzere etrafa bakınırken yanıma geldi ve kendini tanıttı. Daha sonra hatırladım. Mandela: My Prisoner, My Friend (Mandela, mahkumum ve arkadaşım) adlı kitabı yazmıştı Brand. Hem bu kitabı hem de yine gardiyanı olan James Gregory’nin anılarına dayanan, 2007 yapımı “Goodbye Bafana” adlı filmi izlemenizi tavsiye ederim. Gerçi filmin bazı yerlerde gerçekle örtüşmediği iddiaları ortaya atılmıştı ama atmosferi anlamanız açısından dikkate değer.

        Mandela’nın gardiyanı Christo Brand ile.
        Mandela’nın gardiyanı Christo Brand ile.

        Robben Adası, Apartheid rejiminin zalimliğinin boyutlarını ve bu rejimin yıkılmasında kilit rol oynayan sebat ve sabrı anlatması açısından müthiş bir tarih vahası. Dünyanın öbür ucunda yaşanan bu “barışma” hikayesi bizler için çok önemli dersler barındırıyor…

        Diğer Yazılar