Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Herkes Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye yüklendi ama kimse Bakan’ın yangın uçakları ile ilgili söylediklerinin arka planını merak etmedi. Mesela bahsettiği uçakların teknik özellikleri neler? Bugüne kadar hep sorunsuz uçmuşlar da şimdi mi sorun çıkmış?

        Ya da baktım mevcutta kullanılan helikopterleri küçümseyen yazılar kaleme alınıyor. Hakikaten helikopterin kapasitesi yetersiz mi? Tamam, Bakan’ın THK’nın muhalefetin maşası olduğunu söylemesi konuyu otomatik olarak siyasileştirip bağlamındankoparıyor ve bence yanlış ama ya biz köşe yazarı milleti neden hemen mevzileniyoruz?

        Ben, Pakdemirli’nin çıkışına kadar ilgi alanıma girmeyen "yangın söndürme uçağı" meselesini ilk kez bu vesile ile merak ettim. Bakan ben aradığımda Slovenya uçağında olduğu için kendisiyle konuşamadım ama Tarım Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü’nün en yetkili isimlerine ulaşıp birçok önemli ve meseleyi açıklığa kavuşturur mahiyette bilgi aldım. Size Türk Hava Kurumu’ndan yangın uçağı kiralama kronolojisi ve teknik detaylarını anlatayım...

        BAKANLIK GEÇEN YIL UYARMIŞ

        2008 yılına kadar yangın söndürme uçakları diye Türk Hava Kuvvetleri’nin elindeki bazı uçaklar, içlerine tanker konup modifiye edilerek kullanılıyormuş. Ancak sorunlar çıkıyormuş.

        2008’den beri Orman Bakanlığı Türk Hava Kurumu’ndan kiralıyor. Kiralama belli aralıklarla yapılıyor. En son 2018 sonunda kontrat bitmiş. Bakanlık, THK’ya "Bu uçaklar sık sık arıza yapıyor, yenileyin" demiş. THK ise bütçe yetersizliğini gerekçe göstererek bu talebi reddetmiş.

        Mevzubahis 5 uçak olduğu yazıldı. Bunlardan biri zaten "out of order". Yani çalışmıyor. İkisi çalışıyor, ikisi ise sorunlu parçaları nedeniyle aksıyor. O parçaların yerine hurdadaki uçaklardan parçalar takılmış ama yine de uçaklar riskli…

        BU UÇAKLARIN YERİ THK DEĞİL, MÜZE!

        Bu bahsettiğimiz 4 uçak bana kalırsa THK’da değil, müzede olmalı zaten. En yenisi 1983 yapımıymış sevgili okurlar! Geri kalan 4’ü 60, 70 yapımı. Yani neredeyse 60 yaşında! Bunların yakıtları bile eski dönemin yakıtıymış ve zor bulunuyormuş. Koskoca Türkiye’ye yakışır mı böyle bir tablo? Onca gürültü koparanlar 60 yapımı bir uçağa kendileri binerler mi?

        THK'YA ÖDENEN 131 MİLYON DOLAR

        Üstelik bu büyükanne-büyükbaba yaşına yaklaşan uçaklar için Orman Bakanlığı 2008’den beri THK’ya kaç lira ödeme yapmış, biliyor musunuz? Tam 131 milyon dolar!

        Konuştuğum yetkililere "Neden yurt dışından uçak kiralamıyorsunuz?" diye sordum. "Bugüne kadar hep milli menfaatlerimizi düşündük. Para içeriye gitsin, THK’ya destek olalım dedik ama Bakanlığın boşa harcamaya hakkı yok. Bakın zaten parasını ödediğimiz halde hiçbir zaman 5 uçağın tamamını kullanamadık. Hep bir ya da daha fazlası arızalı idi. THK’ya destek olacağız diye bu milletin parasını çöpe mi atalım?"

        HELİKOPTER İÇİN THK YÜKSEK FİYAT VERMİŞ

        Helikopter meselesini de sordum. Şu bilgileri öğrendim:

        Uçaklar konusunda sıkıntı yaşanınca Bakanlık helikopter kiralama yoluna gitmiş. İhale açmış. O ihaleye THK da girmiş ancak helikoptere saat başına 36 bin TL teklif vermiş. Orman Bakanlığı saati 26 bin TL teklif veren şirketi seçmiş.

        Geçen yıl 12 , bu yıl 18 toplam kullanılan 30 helikopter var.

        Helikopterlerin küçümsendiğine bakmayın. THK’nın elindeki uçaklara göre ciddi avantajları var. Her şeyden önce uçaklar hantal oldukları için inişlerine 2200 metrelik bir alan gerekiyormuş. Üstelik suyu yalnızca denizlerden, göletlerden ya da büyük barajlardan çekebiliyorlar. Halbuki helikopter için 4’e 4 metre bir havuz bile yeterli.

        Uçak 4 ton su çekebiliyor, helikopter ise 2,5 ton. Ancak bahsedilen eski uçaklardan çok daha seri ve kullanışlı.

        Kısacası esasen THK’nın maddi sıkıntılarının kurbanı olmuş bir uçak envanteri ve bunun üzerinden siyasi polemiklere çekilmek istenen teknik bir konu var. Şu detayı hatırlatayım: THK, içinde bulunduğu para sıkıntısı nedeniyle bundan 1 ay önce kayyum talep etmiş bir kurum. Bu kuruma destek olmak için birçok yol, yöntem üzerinde konuşulabilir ancak Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığı’nı sırf bu kurum yaşasın diye uçan hayaletlere mahkum etmek hem o uçakların pilotlarına büyük haksızlık hem de bu ülkeye hiç yakışmayan bir tablo!

        THK'nın kayyum talebi.
        THK'nın kayyum talebi.
        REKLAM

        ***

        Çok şükür mühürlendi peki ucube projenin akıbeti ne olacak?

        Bodrum'da çok sayıda zevksiz ve berbat "sözde yazlık ev" projesi görmüşümdür ama enfes bir koyu bu kadar katledenini hiç görmemiştim.

        Maalesef bu katliam size daha önce yazılarımda bahsettiğim, çocukluğumuzun yazlarının geçtiği Küçükbük Koyu’nun Çetirge Burnu’nda yapılıyor-du üstelik. "Du" diyorum, zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgedeki havadan denetimi sırasında rezaleti görüp talimat vermesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Kurum’un müdahale etmesiyle neyse ki inşaat durduruldu.

        Tahmin ettiğiniz gibi adına Bo Viera denen ucube projeden bahsediyorum. Tam da benim bu yapıyı çıplak gözlerle görüp şok olduğum günlerde Bodrum halkı da bu korkunç beton yığını karşısında ayaklandı. Zaten öncesinde de bir kartopu gibi adım adım büyüyen tepkiler varmış bölge kamuoyunda.

        Cumhurbaşkanı’nın bayramda helikopter ile Bodrum'daki yapıları kontrol ettiği sırada Bo Viera inşaatını görüp çok öfkelendiği bilgisiyle beraber tüm devlet nezdinde de bir hareketlenme oldu.

        Sonuç olarak bu işlerde çok tecrübeli bir bakan olan Çevre ve Şehricilik Bakanı Murat Kurum Bodrum'da ciddi bir denetim yapınca proje mühürlendi ve inşaat durduruldu.

        Bu projenin müteahhiti Salih Bezci her şeyin kanunlara uygun olduğunu ve yapının ruhsatını Mehmet Kocadon döneminde aldığını söylüyor.

        Bu projenin ruhsat almış olmasını benim aklım almıyor. Bariz şekilde denizin doldurulduğu bir alanın üzerine kibrit kutusu gibi dip dibe dizilmiş, tek bir santimetre toprak alanı bırakmayan evler nasıl hem izin, hem ruhsat alır?

        Bu konuda Mehmet Kocadon da kesinlikle bir açıklama yapmak zorunda. Sessizliği hayra alamet değil…

        İkinci olarak diyelim ki iddia ettiği gibi bu proje tamamen kanunlara uygun olsun... Öyle bile olsa kendisi de bir mimar olan müteahhit Salih Bezci'ye soruyorum: Böyle bir "beton cehennemi"ni o güzel Bodrum koyunu mahvedercesine inşa etmeyi siz kendinize yakıştırıyor musunuz? İçiniz sızlamıyor mu bu doğa katliamına Salih Bey?

        SALİH BEZCİ BİR MİMAR OLARAK İÇİNE SİNDİRİYOR MU?

        Hiçbir gerçek mimar o projenin doğru ve iyi bir proje olduğunu söyleyemez. Salih Bezci de söyleyemez. Şu an kaba inşaat olduğu için kötü gözüktüğü ve yeni ağaçlar dikilince o projenin güzelleşeceği iddiası doğru olamaz çünkü proje o kadar dip dibe yapılmış ki binalar arası nefes alacak tek bir toprak parçası yok!

        Ancak dev saksılarla kimi ağacımsı bitkiler aralara konabilir ki bu da tamamen sentetik bir operasyon olur. Bezci'nin söyleyebileceği tek şey o binaların kibrit kutusu gibi dip dibe görüntüsünü tamamen ortadan kaldırmak için çok sayıda evi yıkmak ve seyrek şekilde bol yeşil alan bırakarak yeniden yapmak olmalıydı.

        DENİZDEKİ HAFRİYAT TEMİZLENECEK Mİ?

        Bunların da ötesinde çok can sıkıcı başka bir nokta daha var. O da güzel Bodrum denizinin tonlarca hafriyatla doldurulduğu gerçeği.

        Tam anlamıyla bir doğa katliamı bu. Masmavi bir koyun doldurulup üzerine konutlar ve otel yapılmasının kanunen meşru görülme ihtimali olabilir mi? Mümkün değil böyle bir şey!

        Zaten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da denizin bu şekilde doldurulup üstüne bina yapıldığından ötürü mühürleme işleminin gerçekleştiğini ifade ediyor.

        BU İŞİN TAKİPÇİSİ OLALIM

        Salih Bezci acilen denizin hafriyatla doldurulmuş alanlarını boşaltmalı ve orjinal haline getirmeli. Bu işin takipçisi olacağım… Hukuka aykırı biçimde doldurulmuş bu alanlar boşaltılacak mı? Yoksa bu olay nasıl olsa unutulur diyerek Bo Viera projesindeki doğa katliamında ısrar mı edilecek? O ucube bir süre yatırılıp konu unutulunca yeniden başlanır hesabı mı yapılacak?

        Türkiye adına sevinmemiz gereken başka bir konu da bu tabiat katliamı konusunda AK Parti ve CHP'nin tam bir uzlaşma içinde olması. Hassasiyeti için hem mevcut CHP'li Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras'ı, hem de Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'u tebrik ediyorum. Hepimizin geleceğini ilgilendiren çevre meselelerinde tüm siyasi partiler müttefik olmalı.

        Diğer Yazılar