Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul’un en önemli noktalarından biri, sosyal hayatın merkezi, kentin göbeği olan İstiklal Caddesi’nde sabah 10’dan önce yürümek isterseniz birkaç kez düşünün derim…

        Bu şehrin en meşhur caddesinde orman kanunları geçerli! Hiç abartmıyorum. Sabah 10’a kadar yükleme boşaltma yapma bahanesi ile araçların girişi serbest caddeye. Ama ortada ne bir kural var ne şerit ne de hız limiti!

        Araçlar her yandan rüzgar gibi geliyorlar. Yayalar ne yöne kaçacağını şaşırıyor. Bazen caddenin yollarla kesiştiği köşelerde arabalar birbirinin içine geçiyor, trafik tamamen kilitleniyor.

        İşin tuhafı yalnızca yükleme boşaltma yapmak için girişler serbest dense de volta ya da laf atmaya veya hız yapmaya gelenler de var.

        Sabahları bu caddeden sıklıkla geçiyorum. İstisnasız her sefer gördüğüm manzara bu! Çok garip bir şekilde bunca karmaşaya rağmen bugüne dek tek bir trafik polisine rastlamadım.

        Geçtiğimiz ay bir yaya ezilip yaşamını yitirdi, bu bile en ufak bir kıpırdanma yaratmadı.

        Her sabah içlerinde birçok yabancı turistin de olduğu binlerce kişinin yürüdüğü İstiklal Caddesi’ne kim ne zaman el atacak? Başta Beyoğlu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin derhal bu tehlikeye yönelik önlem alması gerekiyor…

        Yalnızca sabah değil, günün ilerleyen saatlerinde de güya trafiğe kapalı caddeye resmi ya da görevli sıfatıyla birçok araç giriyor. Belki sabah saatleri kadar yoğun değil ancak önceki yıllara göre giderek artan bir trafik var ve işin ucu kaçmış durumda.

        Haftasonunun en yoğun saatlerinde dahi birçok arabaya rastlıyorsunuz. Hatta cadde üzerine park ediyorlar. İstiklal Caddesi’nin 1990’dan beri trafiğe kapatılmış bir cadde olduğunu sanırım birilerine yeniden hatırlatmak gerek.

        Sabah saatlerinde İstiklal.

        Trafik kilit.

        *

        Sigara vapur terasında yasak ama Galata Kulesi’nin terasında serbest

        Madem Beyoğlu’ndan başladık, bu pazar gününü Beyoğlu’na ayıralım.

        Geçenlerde çocukları Galata Kulesi’ne götürdüm. Dünyanın dört bir yanından ziyaretçi akınına uğrayan, benim de İstanbul’da en sevdiğim yerlerden biridir burası.

        Ancak o güzelim manzarayı izlemek için yukarı çıktığımızda büyük bir şaşkınlık yaşadım. Zaten iğne atsan yere düşmüyor, kalabalıktan zor hareket ediliyor. Buna rağmen sigara içmek serbest!

        10’ar metre ara ile kül tablaları koymuşlar, insanların kalabalıktan birbirinin üzerinde olması yetmiyormuş gibi bir de yanmamak için çaba sarf etmeniz gerekiyor.

        Ben çocukları zor korudum…

        İşin tuhafı vapurlarda ve hatta özel arabalarda dahi sigara içmek yasaklanmışken böyle tarihi bir mekanda serbest olması…

        Burada da başta Beyoğlu ve İstanbul Büyükşehir belediyelerine ve Sağlık Bakanlığı’na sesleniyorum… Galata Kulesi’ndeki o kül tablalarını kaldırın, sigarayı yasaklayın…

        Galata Kulesi'nin terasındaki kül tablaları.

        *

        Masumiyet Müzesi’nin karşısındaki o güzel otel niye kapandı?

        Orhan Pamuk’un Çukurcuma’daki Masumiyet Müzesi belki bizim gündelik koşturmacamızda pek aklımıza gelmiyor ama o harika romanın izinden giden bu hayal diyarı her gün dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçileri ağırlıyor.

        O müzenin arka sokağında benim İstanbul’da çok sevdiğim ve huzur bulduğum mekanlardan biri olan Stay Otel vardı. Tarihi Zenovitch Apartmanı’nın içinde, genellikle sanat ve edebiyat meraklılarının tercih ettiği çok zarif bir yerdi. Oranın sakin terasında kahve içmek bence bu kentin içinde bir vaha bulmak gibiydi.

        Bir gidişimde garsonlardan işittim, bu şık otel içki ruhsatı alamamış…

        Herhalde bu nedenle geçen baktım kapısına kilit vurmuşlar, tabelayı da sökmüşler… İçim acıdı.. Konukların çoğu Orhan Pamuk’un izinden İstanbul’u dolaşmak isteyen edebiyat ve tarih meraklısı Batılı turistler ya da civarda toplantısı olan yabancı üst düzey yöneticilerdi. Bu profildeki turist akşamları bir kadeh bir şey içmek ister. Buraya ruhsat vermemek kaynak israfından başka bir şey değil… Yazık onca restorasyona!

        Diğer Yazılar