Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye olarak yaptığımız Barış Pınarı Harekatı’nda yüzde 100 haklıyız.

        Bütün dünya karşı gelse bile Türkiye bu operasyonu kendi milli güvenliği için yapmak zorundaydı. Tıpkı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında da yüzde 100 haklı olduğumuz gibi.

        Barış Pınarı’nın başladığı ilk günden beri sonuna kadar meşru bir harekat yapıldığını savunuyorum çünkü bizim sınırımızda bir PKK terör devleti kurulmasına Türkiye’nin izin vermesi mümkün değildir.

        Burada yıllardır hem bu sütunda hem ekranlarda altını çizdiğim husus bu PKK devleti olgusuna kesinlikle ‘Kürt devleti’ denmemesi gerektiği.

        Her zaman karşımdaki yorumcuları da ‘Kürt devleti’ dendiği an uyarmışımdır. Çünkü kurulmak istenen PKK devleti olgusuna ısrarla ‘Kürt devleti’ ya da ‘Kürdistan devleti’ dediğiniz andan itibaren PKK terörünün propaganda makinesini güçlendirir ve Kürt yurttaşlarımızın büyük çoğunluğunu da incitirsiniz.

        KÜRT KİMLİĞİNİ DE TÜRKİYE’NİN DÜŞMANI GÖREN 28 ŞUBATÇILAR

        Kimi ulusalcı-laikçi görünümlü faşizan güçler bunu kasten yapıyorlar. Çünkü onlar Kürt kimliğini de Türkiye’nin düşmanı olarak gören 28 Şubat faşizminin temsilcileri. Tamamen etnik milliyetçilik yaparak aslında PKK terörünün ekmeğine yağ sürüyorlar.

        Şu an Türkiye’nin milli güvenliği için hem PKK terörü hem de sözde etnik Türklük adına hareket eden -ama köken itibariyle Türk olmayan- bu faşizm aynı şekilde tehdittir. Bunu da bu şekilde söyleyen ben değilim. Barış Pınarı Harekatı’nın başarıya ulaşmasını sağlayan o devlet aklının bakış açısı da bu.

        DEVLET BU İSİMLERİN FARKINDA

        Kendisi Türk olmayıp insanlarımıza karşı etnik bölücülük yapmaya kalkanlar son dönemde arttı. Fakat müsterih olmalıyız ki mevcut devlet yapımız da her şeyin farkında.

        AK Partili Kürt siyasetçiler Galip Ensarioğlu ve Orhan Miroğlu gibi isimler Barış Pınarı Harekatı’nı son derece ikna edici argümanlarla savunuyorlar. YPG-PYD’nin Kürtlerin de çıkarına olmayan duruşunu ortaya seriyorlar.

        İki Kürt politikacı da bu görüşlerinden ötürü PKK terörünün hedefi. Buna rağmen sadece Kürt oldukları için nasıl saldırılara maruz kaldıklarını geçen hafta TV ekranlarında hep birlikte izledik. Türkiye’nin yanında olan Kürt kardeşlerimizi Türkiye’den soğutmak için çalışıyor adeta bu faşist güçler.

        BU İÇİ BOŞ KİBRE ALDANMAYIN

        Bugün Türkiye’nin ali menfaatlerine uygun olan en doğru tavır bir yandan Barış Pınarı Harekatı’nın haklılığını ve PKK terörüyle mücadelenin gerekliliğini savunmak ve bir yandan da Kürt yurttaşlarımıza yönelik olası ırkçı ve faşist saldırılara karşı da dimdik durmaktır. Başkan Erdoğan liderliğindeki mevcut Türk devletinin duruşu da budur.

        90’ların ceberut 28 Şubat devlet zihniyetini hortlatmak isteyen faşistlerin içi boş kibrine aldanmayın siz. Onlar aslında Türkiye için milli güvenlik tehdidi olarak görüldüklerini çok iyi biliyorlar. Zaten o yüzden nefret ettikleri Erdoğan iktidarına bile yanaşmaya kalkıyorlar.

        EN ÇOK FETÖ, KANDİL VE BUNLAR UĞRAŞTI

        Türkiye geçmişte Milli İstihbarat Teşkilatımızın öncülüğünde bir çözüm süreci başlattı. Bu bir devlet projesiydi ve o konjonktürde tamamen Türkiye’nin ve aynı zamanda bölgedeki tüm Kürtlerin lehine bir yerli ve milli gelecek tasavvuruydu. Ben de sonuna kadar bu süreci destekledim. Bununla da gurur duyuyorum.

        MİT’in koordinasyonundaki bir devlet projesi olan bu çok doğru çözüm sürecini o dönem baltalamak ve bitirmek için en çok FETÖ uğraştı. Bir de Kandil’deki terör baronları ile işte bu 28 Şubatçı yapılanma. Çünkü silahlar tamamen gömülür ve sadece sivil siyaset kanalları çalışırsa bu yapılar işlevsiz kalacaktı.

        Basit olarak anlatmak gerekirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti şunu söylüyordu: PKK tüm terör silahlarını gömecek ve düz ovada siyaset yoluna yani meşru yola dönecekti. Meselelerin çözülmesi için sadece barışçıl siyaset masası ortada olacaktı. Silah değil siyaset konuşacaktı. Fakat eğer masaya hâlâ silah konuyorsa elbette Türk Devleti gereğini yapacaktı. Fırat Kalkanı’ndan Zeytin Dalı’na ve Barış Pınarı’na kadar yapılan haklı mücadelenin kaynağı da budur.

        O DÖNEM HDP’Yİ DESTEKLEYEN KİMİLERİ BUGÜN KÜRT KİMLİĞİNE SALDIRIYOR

        PKK-YPG bir yandan 7 Haziran sonrası konjonktüre ve özellikle de Suriye’deki gelişmelere güvenip haince bu çözüm masasını devirdi. Aslında yaptıkları şey büyük bir şımarıklık ve aymazlıkla Kürt halkına ihanet etmekti.

        Diğer yandan şu an Kürtlere karşı düşmanlık ve etnik milliyetçilik yaparak ülkemize ihanet edenler de 7 Haziran 2015 seçimlerinde tam gaz HDP’yi ve Selahattin Demirtaş’ı desteklediler.

        Sırf Recep Tayyip Erdoğan devrilsin, yok olsun, 7 Haziran’dan sonra Erdoğan dönemi bitsin diye HDP’yi destekleyen kimileri bugün Kürt kimliğine yönelik en ağır saldırıları yapıyorlar. Hem Kürtlerin hem de dindarların bu gerçeği görmesi gerekir.

        Fakat şunu büyük bir gönül rahatlığıyla söylemeliyim ki Barış Pınarı Harekatı’nın beyin takımı hüviyetinde olan güvenlik ve istihbarat eliti de her iki faşizan kanattan gelen milli güvenlik tehdidinin farkında.

        Diğer Yazılar