Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün gazeteci Rahmi Turan’ın iddiası ortalığı sarstı. 9 Kasım günü bir CHP’li Külliye’ye gitti mi? Başkan Erdoğan ile CHP Genel Başkanlığını konuşup desteğini aldı mı?

        Böyle önemli bir iddiayı bir gazetecinin isim vermeden yazmasının fevkalade yanlış olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin milli güvenliği için senin CHP Genel Başkanı olman şart” gibi bir laf söylemediğine yüzde yüz eminim.

        Rahmi Turan o noktada tamamen asparagas haber yapıyor. Kısacası uyduruyor.

        Turan meslek büyüğümüz ama geçmişinde de böyle uydurma haber çoktur. Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Hanım ile ilgili kunduracı asparagasları da tarihe geçmiştir.

        Fakat içeriği uydurma olsa da 9 Kasım 2019 günü galiba CHP’den birileri Külliye’ye gitmiş. İşin o kısmı doğru gibi görünüyor.

        Külliye bu konuda hiçbir açıklama ve yalanlama yapmadı. Bundan sonra yaparsa da yine de CHP içinde sular durulacak gibi görünmüyor. Partide herkes 9 Kasım günü Külliye’ye bir ziyaretin yapıldığını düşünüyor.

        İddia edilen birçok isim var ama özellikle birkaçı üzerinde duruluyor…

        Ben konuşulan isimleri aradığımda da kendilerinin olmadığını söyleyip birçoğu duydukları başka isimleri zikretti. Kısacası Rahmi Turan kast ettiğinin kim olduğunu açıklamadığı müddetçe parti içinde herkes töhmet altında.

        Gelelim CHP kaynaklarının çoğunun söylediklerine…

        İLHAN KESİCİ’NİN DP’NİN BAŞINA GEÇECEĞİ İDDİASI

        En çok geçen isim İlhan Kesici. Kendisiyle de konuştum. Bu iddia külliyen yalan. Fakat CHP içinden hemen herkes İlhan Kesici’nin yakında Demokrat Parti Genel Başkanlığına geleceği söylentisinden bahsediyor. İddialara göre DP’nin kıdemli birkaç üyesi Kesici’ye gidip, “Partinin başına geçin, yeniden burayı hareketlendirelim” demişler. İlhan Bey’in DP Genel Başkanlığı görevinden mutlu olacağına eminim. Ancak mevcut Başkan Gültekin Uysal koltuğu bırakmaya niyetli görünmüyormuş.

        RAHMİ TURAN GÜRSEL EROL’U MU KAST EDİYOR?

        Birçok farklı kaynaktan Gürsel Erol ismini aldım. Ben bilmiyordum, Erol zaman zaman Külliye’ye giren çıkan biriymiş. CHP’li olmasının yanısıra işadamı da olan Erol da bunu inkar etmiyor ama açıkçası kamuoyunun yakından tanıdığı popüler bir isim değil. Gitmiş olsa bile CHP içinde bir şey değişmez.

        Yine tıpkı Gürsel Erol gibi ikinci bir isim olarak Onursal Adıgüzel’in Külliye’ye gittiği konuşuluyor ama Onursal Bey de CHP Genel Başkanlığını düşünecek bir isim değil. Külliye’ye yakın olan bir akrabası aracılığıyla randevu alıp gitti deniyor ama gitse bile dediğim gibi CHP içinde bu durum herhangi bir kıpırtı yaratmaz.

        Ayrıca Metin Feyzioğlu’nun da ismi zikrediliyor ama Feyzioğlu’nu artık CHP’li saymak pek mümkün değil. O bugünkü iktidar blokunun bir parçası olarak görülüyor ve muhalefet tabanı tarafından zaten sevilmiyor.

        Kısacası Rahmi Turan’ın iddiası CHP’de patlayıcı etkisi yarattı. Kim kimi sevmiyorsa ‘Külliye’ye O gitti galiba’ diye konuşuyor. Bu şaibenin bitmesi için olayın aydınlığa kavuşması şart.

        Kemal Öztürk nasıl ki iktidardan onay için yaptıkları manşetleri gönderen yayın yönetmenlerini açıklamalıysa Turan da ya isim vermeli ya da geri adım atmalı…

        *

        NOT: Cumhurbaşkanlığı bu iddiayı çok kesin bir dille yalanladı. Böyle bir görüşmenin olmadığını söyledi. Ben bu açıklamanın doğru olduğuna inanıyorum ancak zaten komplo teorilerine eğilimli olan CHP’nin içinde sular durulacak gibi görünmüyor. Rahmi Turan geri adım atmadıkça ya da Kemal Kılıçdaroğlu son noktayı koymadıkça parti içinde şaibe devam edecektir.

        NOT 2: Gürsel Erol aradı, hayatında Külliye’ye hiç gitmediğini, önünden bile geçmediğini, söylenenlerin yalan olduğunu dile getirdi. "Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yüzyüze görüşmüşlüğüm yok" dedi.

        *

        Pavarotti’yi bu belgeselden sonra tanıyacaksınız

        Pavarotti’nin babasının keşfedilmemiş bir tenor olduğunu, Prenses Diana ile sırılsıklam bir konserden sonra geliştirdikleri dostluğu, ünlü sanatçının annesinin bu büyülü sese inancı olmasa belki de bugün Pavarotti diye bir ismi bilmeyeceğimizi, uzaktan ‘olacak iş değil’ diye kızdığımız kendinden 34 yaş küçük bir at bakıcısı Nicoletta ile ilişkisinin romantizme inananları dağıtacak cinsten bir aşk olduğunu, Bono ile dostluğunun altında Pavarotti’nin bıktırıcı inadının yattığını bilmiyordum.

        Geçtiğimiz hafta uçakta Pavarotti belgeseline rastladım. 2007 yılında pankreas kanserinden ölen ve kitlelere operayı sevdirdiği için büyük bir ikonolklast olan Pavarotti’yi müthiş bir akıcılıkla ve çok samimi bir dille ilk karısının, iki kızının, uzun bir ilişki yaşadığı kız arkadaşının, ikinci karısı Nicoletta’nın, dostlarının ve yakınlarının gözünden anlatıyor bu yapım.

        Oscar ödüllü yönetmen Ron Howard, dünya çapında bir şöhretin insani yanlarını, zaaflarını, kırılganlıklarını ve başarısının altında yatan özelliklerini yormadan ve göze sokmadan göstermiş. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.

        Diğer Yazılar