Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir Gaziemir’de Alevi bir ailenin kapısının işaretlenip ‘Defol Alevi’ yazılması bize ülkemizin önemli sorunlarından Alevi meselesini yeniden hatırlattı.

        Olayın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakikaten mükemmel ve bu olayın vahametini derinden kavramış açıklamalar yaptılar.

        BÜROKRATİK ZİHNİYETİ AŞMAK

        Genelde böyle durumlarda klasik bürokratik dille olayın ciddiyetini inkar eden şeyler söylenir. Mesela İzmir Valisi Erol Ayyıldız’ın olayla ilgili değerlendirmesi gibi.

        “Emniyetimizin yaptığı çalışmada yazının bir mezhepsel durum sebebiyle olmadığı ve asayiş olayına dayandığı değerlendirilmektedir. Konuyla ilgili adli ve idari tahkikat sürmektedir.”

        İşte bu tam alıştığımız tarz, Alevi yurttaşlarımızın gönlüne su serpmeyen, bürokratik bir açıklama.

        Oysa bir Alevi ailenin evine çarpı konması biz Türkiye yurttaşlarına o acılı geçmişi hatırlatır.

        ALEVİ VATANDAŞLARIMIZIN ACILARI

        Hele ki Aleviler için böyle bir olay büyük bir travmadır. Cumhuriyet tarihimizin bana göre en korkunç hadisesi olan Maraş Alevi kıyımı akla gelir çünkü. Evet, katliamın bile ötesinde çok açıkça bir Alevi kıyımıdır Maraş 1978.

        Sonra Çorum katliamı akla gelir. Malatya katliamı akla gelir. Sivas katliamı akla gelir. En son 1995’teki Gazi Mahallesi katliamı akla gelir.

        Bu çirkin derin yapılanma provokasyonları ve tertipleri Alevi yurttaşlarımızın kalbinde kapanmamış yaralardır.

        2020 Türkiyesi’nde bile bugün Aleviler kendini bu ülkenin birinci sınıf yurttaşı görüyor ve öyle hissediyor mu? Bu soruya olumlu cevap vermemiz mümkün değil…

        O sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün yaptığı Çorum ve Maraş katliamlarını hatırlatan açıklamaları çok önemsiyorum.

        CEMEVLERİNE RESMİ STATÜ VERİLSİN

        Bu vesileyle Başkan Erdoğan’a bir çağrım olacak… Cemevlerine resmi statünün verilmesi işini Türkiye olarak artık çözmeliyiz. Bunu Tayyip Bey gibi güçlü bir Cumhurbaşkanı yapamayacak da kim yapacak?

        Cemevlerine resmi statü verilmesine Erdoğan’ın sıcak baktığını biliyorum. Fakat bu adımı atmak istediğinizde özellikle kimi bölge milletvekillerinden ve belli çevrelerden yoğun itirazlar geliyor.

        ALEVİFOBİK İTİRAZ KOROSU

        Tıpkı Madımak’ın bir insanlık müzesi yapılması projesine aynı çevrelerin itiraz ettikleri gibi. Halbuki bizzat Cumhurbaşkanı’nın girişimiyle hem oradaki utanç verici kebapçı dükkanı hem de Madımak Oteli kamulaştırıldı.

        Orası hem Alevi yurttaşlarımızın acılarına merhem olacak hem de hepimizi insanlık onuru ortak paydasında birleştirecek bir insanlık müzesi olarak tasarlanıyordu. Ama yine malum Alevifobik itiraz korosu bunu da durdurdu.

        Mesela geçmişte Erdoğan’ın talimatıyla Nevşehir Üniversitesi’nin ismi Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirildi. Bu çok doğru bir adımdı.

        Bence bunun bir adım ötesi de Tunceli Üniversitesi’nin isminin Pir Sultan Abdal Üniversitesi olarak değiştirilmesidir.

        PİR SULTAN ABDAL ÜNİVERSİTESİ

        Hatta keşke Dersim Pir Sultan Abdal Üniversitesi denebilse… Müthiş olur. Fakat bu sefer de sağdan ya da İslamcılardan değil de kendine sol diyen ulusalcı çevrelerden Dersim ismine yoğun itirazlar gelecektir.

        Kimlerden itiraz gelirse gelsin artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu Alevi açılımını yapmak mecburiyetinde.

        Detaylarına şimdilik girmek istemiyorum ama milli beka için de gerekli bu.

        Alevi çalıştaylarını düşünen ve tasarlayan bizzat Erdoğan’dı. Bu meseleyi bitirecek olan da odur.

        İsterse 1 Alevi yurttaşımız bile Erdoğan’a ve AK Parti’ye oy vermesin… Yine de bu problem çözülmek zorunda.

        *

        Kapısına işaret konan Alevi aile ve olayın arka planı

        Gelelim kapısına o çirkin sözlerin yazıldığı aileye ve hadisenin detaylarına… Evin sahibi Alevi yurttaşımız Bayram Şenal’ı dikkatle dinledim. CHP’li Gaziemir Belediye Başkan Yardımcısı Necati Kırmaz’ı suçluyor.

        CHP genel olarak Alevi yurttaşlarımıza sahip çıkan ve delegelerinin de çok önemli bir bölümü Alevi olan bir partidir. O nedenle bu suçlama beni şaşırttı.

        Hikayenin arka planını merak edip araştırdım.

        Öncelikle bana anlatılanları aktarayım:

        Kapısına işaret konan Şenal ailesi Gaziemir’in Yeşil mahallesinde bir gecekonduda yaşıyorlar. Gaziemir zaten fakir bir ilçe. Burası da Gaziemir’in en perişan, en zavallı mahallelerinden biri. Öyle ki akan su yok.

        SU NEDENİYLE ÇIKAN KAVGA

        Gaziemir 2004-2009 arası AK Parti’deymiş, 2009’dan beri CHP’li belediyede. AK Parti döneminde akan suyu olmayan mahallelere vidanjörle su taşınıyormuş. Bunu sonra gelen CHP’li belediyeler de devam ettirmiş.

        Ancak Mart ayında seçilen yeni Başkan Halil Arda ile birlikte bu uygulamaya ‘tasarruf’ gerekçesi ile son verilmiş.

        Aileler perişan. Akan su yok, gelen su da yok. Su satın alacak para hiç yok…

        Bu nedenle Bayram Şenal ve oğlu diğer mahalleliler gibi belediyeye gidip vidanjörle su istiyorlarmış. AK Parti Gaziemir İlçe Başkanı Erol Kaya’nın anlattığına göre Ağustos ayında bu nedenle Necati Kırmaz’ın ekibi ile aralarında arbede yaşanmış. Olay karakolluk olmuş. İfade tutanağını buraya koyuyorum…

        BELEDİYEYİ BAŞKAN DEĞİL, EŞİ Mİ YÖNETİYOR?

        Konuştuğum kaynaklar, Gaziemir Belediyesi’nde Başkan Halil Arda’nın eşi Deniz Arda’ya bir makam odası tahsis ettiği, belediyeyi fiilen kendisinin değil eşinin yönettiği, vidanjörle su vermeyi kesme kararının da esasen eşine ait olduğu ve bu durumun bütün belediyede bilindiğini söylediler .

        Erol Kaya Başkan Arda’nın eşine dair tespitlerin belediye meclis tutanaklarında olduğunu belirtti. İleri sürülen şu: Belediye Başkanının eşi bir gölge başkan gibi her gün belediyeye geliyor, Deniz Arda’nın onayını almayan hiçbir karar çıkmıyor.

        ‘MESELE CHP DEĞİL, MEVCUT BAŞKAN’ İDDİASI

        Gaziemir İzmir’in en yoksul dolayısıyla en çok yardım yapılan ilçelerinden biri. Ancak 31 Mart seçimlerinde gelen Halil Arda yalnızca vidanjör göndermeyi kesmemiş, okul yardımı ve yol yardımı gibi kalemleri de kesmiş.

        Kısacası bir Alevi meselesinden ziyade fakirlik meselesi yaşanıyor Gaziemir’de. Konuştuğum kişilerin hepsi Alevilerle herhangi bir sorun yaşanmadığını, kimin Alevi olduğunun dahi bilinmediğini söylediler.

        Buradan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e sormak isterim. Kendisi yoksul mahallelere özel bir hassasiyet gösterdiğini söyleyen bir belediye başkanı. Onun döneminde seçilen Gaziemir Belediye Başkanının muhtaç olan ailelere yapılan yardımları kestiğini biliyor mu? Yaşanan mağduriyetleri görüyor mu?

        BELEDİYE BAŞKANI BU İDDİALARA NE DİYOR?

        Bu vahim suçlamalara karşı elbette Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda ve yardımcısı Necati Kırmaz’ı aradım. Belediye meclis toplantısında olduklarını söylediler. Necati Bey “Size döneceğim” dedi ama dönmedi.

        Başkan’a hakkındaki iddiaları sordum, ancak yanıt alamadım. “Bir gün bahsettiğiniz iddiaları ve projeleri anlatmak için ilçemize davet etmek isterim Nagehan Hanım” mesajı geldi yalnızca.

        Yine de cevap haklarını kullanmak isterlerse köşem her zaman hem Halil Arda hem de Necati Kırmaz’a açıktır.

        Sonuç: Ben duvara yazılan çirkin notla Gaziemir Belediyesi arasında bir ilişki olduğunu düşünmüyorum ancak bu olay nedeniyle belediyenin yardımları kesmesinin doğurduğu sonuçları öğrendik. Vatandaşlar ve belediye çalışanları arasında yaşanan arbedeler, mağduriyetler... Bu sorunlara derhal el atılması gerekiyor- na

        Diğer Yazılar