Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu yazıyı Selanik’ten yazıyorum. Önümde Aristoteles Meydanı bütün güzelliğiyle uzanıyor. Gece olmasına rağmen gündüzden farksız. Her yer ışıl ışıl. Yeni yıl havası bütün şehri kaplamış.

        Bizim ülkemizde de yeni yılın gelişini coşkuyla karşılayan çok geniş bir toplumsal taban var. Bu coşkuya katılmayan yurttaşlarımıza da saygı duyuyorum. Fakat istatistiklere göre toplumun büyük bir kesimi bu olayı Hristiyanların Noel Bayramı olarak görmüyor. Seküler yurttaşların yanında dindar Müslümanların da çok ciddi bir kısmı yeni bir senenin başlangıcını bir sevinç vesilesi kabul ediyor ve kutluyor.

        Hele ki anamuhalafet partisi CHP’nin tabanı için yeni yıl adeta bir bayram gibidir. Hatta bu taban yeni yıl kutlamayı ‘gavur adeti’ olarak görenlere karşı da olumsuz hislerle doludur.

        Peki durum böyleyken CHP’nin yönettiği belediyeler de dahil olmak üzere şehirlerimizde neden doğru dürüst bir ışıklandırma yapılmıyor? Yeni yıl havası niçin hissedilmiyor?

        Üstelik bu sene önceki yıllardan farklı. İstanbul’da da, Ankara’da da 2020’ye girerken ilk kez CHP’li belediye var. İzmir zaten uzun zamandır CHP’de.

        Fakat ne İstanbul ne Ankara ne de İzmir’e baktığımda Avrupa’nın herhangi bir şehrindeki ışıl ışıl ortamın yarısını bile göremiyorum.

        Neden CHP’li belediyeler geçmiş yıllara kıyasla farkını ortaya koymuyor?

        En başta Sayın Ekrem İmamoğlu’na soruyorum… Neden 2020’nin arifesinde olduğumuz bu dönemde İstanbul akşamları ışıl ışıl ve pırıl pırıl değil?

        İstanbul’un yılbaşı yaklaşırken bu ışıltısız ve pırıltısız halinin gerekçesi nedir Ekrem Bey? Gerçekten merak ediyorum. Tasarruf tedbirleri desem çok gerçekçi gelmiyor. Acaba organizasyon eksikliği olabilir mi?

        Aynı şey Ankara için geçerli… Sayın Mansur Yavaş bu sizin ilk yılbaşınız. Neden başkentimiz yeni yıla sönük giriyor? Bu konuya önem mi vermiyorsunuz? Yoksa birtakım kaygılarınız mı var?

        Bu birtakım kaygılar meselesini Ekrem İmamoğlu’na da sormak istiyorum. Hem Sayın Yavaş hem Sayın İmamoğlu acaba bir takım siyasi endişeler gerekçesiyle mi 2020’ye girerken düşük profilli bir karşılama içindeler? Kasıt mı var yoksa dediğim gibi organizasyosuzluk mu?

        Sayın Tunç Soyer, İzmir’in ikiz şehri ve Atatürk’ün doğduğu kent Selanik’e bu aralar gelmenizi tavsiye ederim. Siz eşiniz Neptün Hanım ile birlikte bol bol yurtdışı seyahati yapmayı da seven bir belediye başkanısınız.

        Buradaki canlılık, ışıklandırma nerede, İzmir nerede? Oysa İzmir en az Selanik kadar güzel bir şehir. 2020’li yılları İzmir neden böyle sönük ve ışıksız karşılıyor? İzmir neden yeni yılı bir Avrupa şehri gibi değil de bir Ortadoğu şehri gibi karşılıyor?

        Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu için yazdığım kimi siyasi endişeler Tunç Soyer için geçerli olamaz.

        İzmir halkının nerdeyse yüzde 90’ı yeni yıl kutlamalarından büyük coşku duyan bir toplumsal yapıya sahiptir. Öyleyse neden bu pırıltısız ve cansız tablo yaşanıyor Sayın Soyer?

        Işıl Işıl Selanik.
        Işıl Işıl Selanik.

        *

        D-Smart’ın iptal prosedüründen D-Smart’ın kendisi de şikayetçiymiş

        Geçen hafta D-Smart ve Digiturk gibi platformlara girişin kolay, çıkışın çok zor olduğunu yazmış, aylardır iptal ettiremediğim D-Smart aboneliğimden bahsetmiştim.

        Öncelikle şunu söyleyeyim, o yazıdan sonra kiminle karşılaşsam "Derdimize tercüman oldun, bizim de başımıza geldi" ya da "Etrafımda aynı şikayeti hep duyuyorum, çok haklı bir sıkıntıyı ilk kez yazıda gündeme getirmişsiniz" minvalinde tepkilerle karşılaştım.

        Siz okurlarımdan da çok sayıda benzer yönde e-mail aldım. Belli ki D-Smart ve Digiturk’ten ‘çıkamama’ işi ulusal boyutta bir dert haline gelmiş…

        Yazım üzerine D-Smart’ın Genel Müdürü Oktay Demir aradı. Eleştirimde çok haklı olduğumu, kendilerinin de bu durumdan şikayet ettiklerini söyledi. Çok şaşırdım. Madem işin zorluğunun farkındalar o zaman üyelik iptal prosedürünü neden değiştirmiyorlar?

        Oktay Bey’in verdiği bilgiye göre bu prosedürü BTK (Bilgi Teknolojileri Kurumu) Anayasa’nın elektronik haberleşme kanununa istinaden düzenliyormuş. Bu kapsama Türk Telekom, Turkcell, Digiturk, D-Smart ve Vodafone giriyor. Yani telefon operatörleri ve dijital platformlar.

        İNTERNETTE BU PROSEDÜRLER YOK

        BTK dijtal platfomları güvenlik gerekçesiyle çok daha uzun ve zorlu bir prosedüre tabi tutuyormuş. Halbuki internet üzerinden içerik sağlayan platformlarda bu prosedürler yok.

        HAKSIZ REKABETE YOL AÇIYOR

        Dijital platformlar haksız rekabetten şikayetçi. Çağrı merkezi, bayi gibi birçok zorunlulukları olduğunu, bunun da ek maliyet ve bürokrasi yarattığını o nedenle giderek internet platformlarına göre dezavantajlarının arttığını düşünüyorlar.

        Peki bu işin çözümü ne? BTK istese prosedür değişir mi?

        Evet, BTK’da bir kurul var, bu kurul karar alıp değişiklik yapabilir. Mesela benim yazıma konu olan iptal dilekçesinin zorluğu noktasında bu dilekçenin dijital ortamdan gönderilmesi için D-Smart ve Digiturk gibi platformlar istekliymiş. Zira bu zorluğu gören tüketici platformlardan uzaklaşıyor, bu da abone sayısını düşürüyor. Ancak BTK kabul etmiyormuş. Dayanak da Tüketici Haklarını düzenleyen kanunun 23. Maddesi.

        Sonuçta D-Smart, Digiturk gibi platformlar yüzde 18 KDV, özel iletişim merkezi, çağrı merkezi gibi zaruri ek maliyetlerin yükümlülüğü altındalar. Halbuki Netflix yurtdışından içerik sağladığı için ne KDV ödüyor ne bilgi merkezi ya da çağrı merkezi işletiyor.

        Peki bizde neden böyle?

        Sanırım mesele bizde devletin aşırı kontrolcü olması. Batı’daki muadilleri bu tip prosedürlere ihtiyaç duymuyorlar. Bizim devlet geleneğimizde her şeyi regüle etme eğilimi adeta genlere işlemiş. Bu eğilimin değişmesi şart…

        Diğer Yazılar