Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeni bir seneye bir kadın olarak beni çok mutlu eden bir haberle girdim.

        2019’un bitişi sadece yeni bir yıla başlangıç değil…

        2020’leri kapsayacak yepyeni bir 10 yıla adım attık artık.

        2010’lu yıllarda ülke olarak büyük politik medcezirler yaşadık.

        Türkiye tarihi açısından çok fırtınalı hatta kasırgalı bir 10 yıl oldu.

        2010’lu yıllar kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri bakımından da berbat bir dönemdi.

        SÜLEYMAN SOYLU’DAN YILIN İLK ADIMI

        Fakat aynı zamanda özellikle 2010’ların son periyodunda devasa bir kadın uyanışını da yaşadı bu toplum.

        Bu sütunda yayınladığım ‘Bir devrimin eteklerinde’ başlıklı yazımda Türkiye kadınlarının birliği ve bütünlüğü halinde büyük bir kadın ihtilalinin eşiğinde olduğumuzu yazmıştım.

        2020’li yıllarda kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin minimize edilebileceğine inanmak istiyorum. İşte bu bağlamda güzel bir haber var…

        İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 2020’nin ilk icraatı olarak kadına şiddetle mücadele tedbirlerine yönelik bir genelge yayınladı.

        Bu genelge 81 vilayetimize gönderildi. Bu konuda yükümlülüğü bulunan toplam 500 bin kamu çalışanı eğitime tabi tutulacak.

        Emniyet ve jandarma teşkilatında sadece kadına şiddet konusunda uzmanlaşan birimler kurulacak.

        Yılın ilk günü atılan bu adım kadına karşı şiddet konusunda Soylu’nun başında bulunduğu İçişleri Bakanlığı’nın ciddi bir mücadele yürütme hedefinde olduğunu gösteriyor.

        Sayın Süleyman Soylu’yu 2020’li yıllara girerken Türkiye’nin en yakıcı ve tartışmasız en önemli sorununa yönelik bu önemli adımı atarak başlatmasından dolayı kutluyorum!

        *

        Türkiye’de görülmeyen Skandal

        Kadına yönelik şiddet deyince bir şaşkınlığımı da buraya not düşmek isterim.

        MeToo hareketinin başlamasına vesile olan Fox News’ın kurucusu ve tepe yöneticisi Roger Ailes’in kadın televizyonculara yönelik tacizini anlatan Bombshell-Skandal adlı film Türkiye’de pek ilgi görmedi. Türk medyası da filme çok az alaka gösterdi.

        Charlize Theron’un ünlü televizyoncu Megyn Kelly’yi canlandırdığı, Nicole Kidman’ın ise FOX TV’deki tüm bu taciz döngüsünü ortaya çıkaran Gretchen Carlson’a hayat verdiği film çok önemli oysa.

        Bu filmle alakalı bir tek Türkiye’nin en iyi sinema eleştirmeni olarak gördüğüm Habertürk yazarı Mehmet Açar’ın güzel bir analizini okudum. Başka da dikkate değer bir yazı görmedim.

        Oysa Amerikan medya tarihinde yaşanan bu skandalın benzerini Türk medya tarihinde kadın gazeteciler ve televizyoncular yaşamadı mı? Yaşadı.

        O KADINLARIN SESİNİ BOĞDULAR

        Bu tacizleri ve güç hiyerarşisine dayalı ‘masum teklifler’i bu ülkenin kadın medya çalışanları birbirlerine de çok anlattılar ama maalesef bunlar kamuoyu önünde dillendirilemedi. Herkesin bildiği sırlar olarak kaldı.

        Ne kadar ilginç ki bu konuda da Türkiye’nin FOX TV’sinde yayınlanan bir dizide kadın oyuncular Talat Bulut’a karşı bir bütün oldular.

        O dizide yer alan istisnasız bütün kadınlar aynı erkek oyuncuya ilişkin aynı şeyleri söylediler ama maalesef egemen erkek hegemonyası onların sesini boğdu. Bu hadise de unutuldu gitti.

        TÜRKİYE’NİN FOX’UNDA ERKEK-EGEMEN ZİHNİYET KAZANDI

        ABD’nin FOX’undaki kadınların başarısının tersine Türkiye’nin FOX TV’sinde yine erkek-egemen zihniyet kazandı. Bir an için birleşen kadın dayanışmasını erkek tahakkümü berhava edebilmeyi yine başardı.

        Türkiye’de ‘Skandal’ ismiyle vizyonda olan ‘Bombshell’ FOX News ekseninde yaşanan hikayeyi gerçekten mükemmel bir anlatım örgüsüyle sunuyor. Mehmet Açar’ın filme dair yazdıklarına büyük ölçüde katılıyorum.

        Fakat ne acı ki kadına yönelik taciz döngüsünü anlatan bu filmin senaristi de yönetmeni de erkek.

        Oysa kesinlikle ve özellikle bu film kadın sinemacıların elinden çıkmalıydı. Böyle olmamasının getirdiği handikapları şimdi anlatacağım…

        TACİZ SAHNESİNDEN FANTEZİ YARATMAK

        Senarist Charles Randolph ‘Big Short’ gibi çok beğendiğim bir filmin senaristidir. Yönetmen Jay Roach da başarılı bir sinemacı ama son tahlilde ikisi de erkek hegemonyası zihniyetinden kurtulamıyorlar.

        Bunun kanıtı da Margot Robbie’nin oynadığı ve berbat çekilmiş olan taciz sahnesi. Bu noktada “Erkek ya da kadın yönetmen fark etmez. Maksat iyi niyet” lafları saçmalığa dönüşüyor.

        Yönetmen Jay Roach bir kadın için büyük bir ıstırap olan o tacizi adeta erkek seyirciyi tahrik edecek bir seksüel fanteziye dönüştürmüş. Korkunç!

        Mehmet Açar da yazısında hafiften değinmiş o sahnenin bu havasına ama bence daha güçlü bir vurguyla durumu ifade etmesi gerekirdi. Zaten ABD’de de kadın yazarlar bu sahneye haklı olarak çok tepki gösterdiler.

        BU FİLMİ KADIN SENARİST YAZIP, KADIN YÖNETMEN ÇEKMELİYDİ

        Kadınlardan yana iyi niyetli bir film de yapmak istese erkek-egemen bakış açısı, bir kadının yaşadığı acı deneyimi bile erkek fantezisine dönüştüren zihniyetten kurtulamıyor ve kurtulamaz.

        İşte o sebeple bu filmin senaryosunu bir kadın yazmalı ve yine bir kadın yönetmen filme çekmeliydi.

        Elbette erkeklerin kölesi bir zihniyete sahip, görüntüsü kadın biri değil, kadın bilincine sahip olan mesela Jane Campion gibi bir gerçek kadın sanatçı.

        Buna rağmen tüm okurlarıma Skandal filmini tavsiye ederim.

        Diğer Yazılar