Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kasım Süleymani’nin ABD’ye ait bir insansız hava aracı kullanılarak öldürülmesi ile 3 Ocak 2020, tarihte çok önemli bir gün olarak kayda geçti. Kasım Süleymani’yi öldürmek demek İran’ı ayağa kaldırmak demektir. İran Devrimi’ni kalbinden vurmak demektir. Provokasyonların en büyüğüne sebep olmak demektir.

        Saldırı haberini aldığımdan beri hem İran hem Irak hem de ABD’de çeşitli kaynaklarla konuştum. Türkiye’de güvenlik bürokrasisi ve siyasetten önemli isimleri aradım. Uluslararası medyayı taradım. Tahran’da tanıdığım, siyasetle ilgisi olmayan, ticaret yapan, sıradan insanlar var. Onlarla konuştum.

        "Bu saldırı neden yapıldı" sorusunu 3 ayrı başlık altında değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

        Birinci başlık ABD Başkanı Donald Trump.

        İkinci başlık Kasım Süleymani.

        Üçüncü başlık da İran Devrim Muhafızları ya da İran’daki yaygın adıyla Pasdaran.

        TRUMP'IN CANKURTARANI

        Donald Trump kendi ülkesinde bir azil süreci ile boğuşuyor. Ciddi bir baskı ile karşı karşıya. ABD’de bütün gündem bunun üzerine.

        Kasım Süleymani operasyonu Trump için bu gündemden kurtulması ve kendi tabanında desteğini artırması için bulunmaz fırsat oldu.

        Ancak bunu durup dururken yapamazdı. Bir sebebe ihtiyaç vardı. Bu sebebi de Kasım Süleymani’nin yönettiği Haşdi Şabi güçleri ona ABD Büyükelçiliğini işgal ederek verdiler.

        Trump’ın İran’a yönelik çizgisi zaten hep çok sert ve saldırganca oldu. Başından itibaren Obama’nın yumuşama politikalarını hedef aldı ve Tahran’a vurmak için her fırsatı değerlendirdi. Yaptırımlarla baskıyı artırdı. Ancak yine de böyle bir saldırıyı gerçekleştirmek için bir bahane gerekiyordu. İşte elçilik baskını Trump’a bu şansı vermiştir…

        Böylece hem kendi üzerindeki okları dağıttı hem de ABD’nin Cumhuriyetçi kamuoyunda ciddi karşılık bulabilecek bir hamle yapmış oldu.

        Koltuğunu korumaya çalışırken önümüzdeki seçimleri bile garantiledi!

        KASIM SÜLEYMANİ'Yİ VURMAK İRAN'I VURMAK DEMEK

        İran rejimi demek Pasdaran demek. Kasım Süleymani de bu mekanizmanın fiili lideriydi. Çok güçlü, karizmatik ve İran’daki geniş kesimlerin gözünde kahraman kabul edilen bir isimdi.

        Mesela Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hedef alınsa böyle bir etki yaratmayabilir. İran’da siyaset kurumu rejimin ana unsuru olan ruhban sınıfı ve Pasdaran'ın yanında çok zayıftır.

        Süleymani hem asker hem siyasetçi hem de istihbaratçıydı. Kısacası İran’daki Pasdaran vesayet rejiminin lideriydi. Onun vurulması Humeyni heykelinin bombalanması kadar provokatif bir etkiye sahip.

        PASDARAN DEMEK DEVRİM DEMEK

        Saldırıyı anlamaya çalışırken üzerinde durmamız gereken üçüncü unsur ise Pasdaran’ın İran Devrimi için anlamı ve yeri. Bugün İran rejimini ayakta tutan ana unsur bu yapılanma.

        Sadece güvenlik değil, ekonomi de onların elinde. Pasdaran’ın kurduğu ağ İran ekonomisinin belkemiği. Pasdaran’a yakın olmayan kimse sistemin içinde yer alamıyor.

        Dolayısıyla Trump bu yapının liderini yok ederek İran rejimini zayıflatmayı da hedefliyor.

        Ancak bu kesinlikle yanlış hesaplanmış bir hedef. Süleymani’nin öldürülmesi bırakın rejimi devirmeyi, İran’daki devrim ruhunu canlandıracaktır diye düşünüyorum.

        Konuştuğum, seküler yaşam tarzına sahip olan ve sisteme eleştirel bakan İranlılar bu saldırının halkı birbirine kenetleyip, mevcut sorunları arka plana iteceğini söylediler.

        Nitekim son dönemde Pasdaran aslında halk arasında epey yozlaşmış olarak görülen, çıkar ve para ilişkilerinin öne çıktığı bir yapıydı. Ancak Süleymani’nin karizması bu gerçeği gölgeliyordu. Şimdi ABD saldırısı ile toplumun farklı kesimleri birbirine kenetlenme eğilimini artıracaktır.

        Ruhani lider Ali Hamaney’in oğlu Müçteba Hamaney de önemli bir aktör olarak ön plana çıkabilir.

        TÜRKİYE'NİN TEPKİSİ VE OLASI GELİŞMELER

        Türkiye’nin rolü ve tavrı çok önemli. Dışişleri ve AK Parti’den tam da olması gerektiği gibi son derece sağduyulu, tarafları itidale davet eden ve kaosa karşı uyarıcı bir açıklama geldi.

        Ancak bu krizle birlikte elmanın içindeki kurt çıktı diyebiliriz. ABD’nin Irak’ın işgalinden sonra kendi eliyle taşlarını döşediği zemin harekete geçti. Irak’ı bir Şii Arap Devleti’ne dönüştüren ABD’nin ta kendisi oldu. Şimdi de İran’ın artan gücünü sınırlamak için yaptığı saldırı ile bu gücü daha da kaşıyor.

        Bunun büyük bir kaosa dönüşme riski var. Özellikle de Irak ve Lübnan’da…

        Bu da yine büyük can kayıpları ve yeni göç hareketlerine yol açabilir.

        Diğer Yazılar