Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Onca kavga, onca didişme, onca gürültü…

        Hepsi ölüm ve yaşam söz konusu olunca buharlaşıp gidiyor.

        Bakın, cuma saat 20.55’ten beri bütün Türkiye’de konuşulan tek bir konu var: Deprem. Hakiki meselemiz. Hayatta kalma mücadelemiz.

        Elazığ Sivrice’de meydana gelen sarsıntıdan beri sadece bunu düşünüyoruz. Hepimizin gözü, kulağı, yüreği Elazığ’da.

        Çok gerçek, çok samimi bir bütünleşme bu. Her yerde görüyorum.

        Enkazın altından sağ çıkanlarla umutlanan, ölü sayısı arttıkça kahrolan, tek yürek bir ülke…

        Bu biz olma refleksi çok güzel ancak her depremden sonra ortaya çıkan bu duygu yetmiyor. İki gün sonra yine aynı rutine döneceğiz.

        Depremlerden sonra arama, kurtarma, toparlanma, iletişim gibi konularda ilerliyoruz ama depreme yönelik önlem almada, çürük binaları engellemede neden aynı yerde debeleniyoruz?

        Neden bunca acı hadiseye rağmen hâlâ 6.8’de binalar yıkılıyor?

        DEVLET KAYNAK AYIRMADIKÇA...

        Bu soruya cumartesi akşamı Habertürk TV’de Eren Eğilmez’in moderatörlüğünde bir araya geldiğimiz İTÜ öğretim üyesi yerbilimci Prof Dr. Cenk Yaltırak’ın bir serzenişiyle cevap vereyim…

        Yaltırak depremle ilgili araştırmaları ve devletin kaynak ayırmaktaki isteksizliğini anlatırken Çetiner Çetin, "Bahsettiğiniz projelerin maliyeti ne kadar?" diye sorunca şu çok şarpıcı cümleyi kurdu: "İstanbul’da bir yıl lale ekmezseniz deprem araştırmaları için yeterli bütçeyi sağlarsınız."

        Ben bundan daha somut ve yerine oturan bir eleştiri düşünemiyorum. Yaltırak’ın bu cümlesini yürekten destekliyorum.

        Önümüzdeki yıl İstanbul’da lale görmeden yaşarız ama yaklaşan büyük İstanbul ya da bilimsel ifadesi ile Marmara depreminde birçok insan bu gidişle yaşamını yitirecek.

        Cenk Yaltırak Hoca gibi kendini deprem çalışmalarına adamış gerçek bilim insanlarının araştırmaları için devlet yeterli kaynak ayırmak zorunda.

        BU İNSANLARI BÜROKRASİ CEHENNEMİNDE BOĞMAYIN

        Mevcut hükümet bu insanları bürokrasi cehenneminde boğmamalı. Bürokratik oligarşi bari deprem konusunda kendini feshetsin.

        Bilimsel konulara vakıf olmayan bürokratların ukala tavırları sahadaki akademisyenlerin morallerini çok bozuyor.

        Yalnızca devlet de değil, Koç Holding , Sabancı Holding ya da Eczacıbaşı Holding gibi özel sektörün önde gelen isimleri de bu konuda sorumluluk almalı. Deprem araştırmalarına kaynak ayırmalı…

        SADECE EVRENSEL SEVİYEDE BİLİMSEL İTİBARI OLANLARA

        Fakat burada çok hayati bir uyarım var: Yalnızca evrensel seviyede bilimsel itibarı olan akademisyenlere kaynak ayrılmalı.

        Profesör ünvanı olan ama bilimsel ehliyeti olmayan yüzlerce sözde akademisyen var Türkiye’de. Kaynakların bunlara aktarılarak heba edilmemesi çok önemli.

        Evrensel seviyede bilimsel itibar derken son derece nesnel bir kriterden bahsediyorum: International citation index’te bu akademisyenlerin çalışmalarına ne kadar yer verilmiş? Buna bakmak gerekir…

        *

        Suriyeli düşmanlığı yapanlar acaba utanmış mıdır?

        Sivrice depremi ‘biz olma’nın bir ırka ait bir durum olmadığını, bu topraklarda yaşayan herkesin aynı duyguda birleştiğini gösterdi.

        Türkü, Kürdü, Arabı fark etmez…

        Bakın Sürsürü Mahallesinde Mahmud adlı Suriyeli genç, depremde evleri yıkılan bir çifti elleriyle kazarak enkazdan çıkardı.

        Kendi parmakları kanlar içindeyken kurtarmaya çalıştığı Dürdane’ye "Cam var ellerin kesilmesin" demesi yüreğimizi dağladı.

        Acaba ülkeleri yangın yeri iken canlarını kurtarmak için Türkiye’ye sığınan ve burada kendilerine bir hayat kurmaya çalışan Suriyelileri bedavacılıkla, asalaklıkla suçlayıp, her fırsatta hedef gösterenler bu görüntü karşısında bir nebze olsun utanmışlar mıdır?

        Diğer Yazılar