Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün büyükelçiler krizi aşıldı aşılmasına da, benim zihnim bu yaşananları izlerken geçmişe gitti.

        29 Mayıs 2003’te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın basın toplantısını izleyen gazetecilerden biriydim…

        “AB dışında kalmak suretiyle Türkiye’nin bölgesinde güvenlik ve dış politika açısından yalnızlık içine itilmesi hiçbir zaman tercihimiz olamaz” demişti Tayyip Bey…

        Aynı konuşmada küreselleşme sürecinde bölgesel blokların dışında kalmanın her ülke için potansiyel tehlike oluşturacağını söyleyip Avrupa’nın Türkiye’ye sürekli istikrar katkısı yapacağının altını çizmişti.

        Türkiye’yi Avrupalı bir özgürlükçü demokratik Müslüman ülke yapma kararlılığındaydı.

        O zaman ulusalcı-laik kesimin önemli bir kısmı ise “Ne AB, Ne ABD, tam bağımsız Türkiye” diye Tayyip Erdoğan’a direniyor ve mitingler yapıyordu.

        Merhum İngiliz siyaset felsefecisi Norman Barry 2006’da şöyle demişti:

        “Çok ilginç bir olay. Türkiye’de Ortadoğulu yaşam tarzını benimseyenler Batı tipi demokratik siyasal rejim istiyor. Batılı yaşam tarzını benimseyenler Ortadoğu BAAS tipi siyasal rejim istiyor.”

        Ben Barry’nin bu sözlerini AKŞAM’daki köşemde yazmıştım.

        Şimdi 15 sene sonra Türkiye ne Batı tipi ne Ortadoğu tipi tam olarak Rusya tipi bir siyasal rejime doğru adım adım gidiyor.

        Muhafazakar-otoriter ve laik-otoriter kesimler Batı düşmanlığında uzlaşıyor.

        İktidar ve muhalefet medyası Batı düşmanlığında buluşuyor.

        Avrupa’da bizdeki siyasal rejime en çok benzeyen iki ülke Macaristan ve Polonya ama bu iki ülkede de çok kuvvetli bir Batı taraftarı kesim var.

        Milyonlarca insan “Biz Batı’dan kopmak istemiyoruz” diye AB bayraklarıyla Varşova ve Budapeşte’de sokağa dökülebiliyor. Evet, Macar ve Polonya bayraklarıyla değil AB bayraklarıyla yürüyorlar.

        Varşova ve Budapeşte Belediye Başkanları ellerinde koskocaman AB bayrakları ile mitingin en ön safında “Asla Batı’dan kopmayacağız” dövizleriyle mevcut rejime meydan okuyabiliyor.

        İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu bu cesareti gösterebilir mi?

        Ya Ankara? Mansur Yavaş?

        Mansur Bey Nizam-ı Alem Ocaklarının bayraklarıyla miting yapar da AB bayrağı ile bir miting yapmaz. Yanılıyor muyum Mansur Bey?

        POLONYA VE MACARİSTAN'DAN GERİYİZ

        Düşünsenize Türkiye’de böyle bir “Batı’dan kopmak istemiyoruz” mitingi olsa AB bayraklarıyla sokağa kaç kişi dökülür? Hangi siyasi partiler, hangi gazeteler bu mitingi destekler?

        Hiçbiri desteklemez.

        Sokağa da kimse çıkmaz.

        İşte o yüzden biz şu an Polonya ve Macaristan’dan bile çok geri durumdayız. Bu iki ülkede gerçek anlamda bir muhalefet var. Yani iktidardan tamamen farklı düşünen bir muhalefet.

        Bizde ise temel konularda iktidar ve rejim ile tamamen aynı düşünen ancak 90’lardaki Çiller-Yılmaz ve Ecevit-Baykal kavgalarına benzeyen çıkışlar yapan bir muhalefet var.

        Hem Kemal Bey’i hem Meral Hanım’ı insan olarak seviyorum ve sağduyulu buluyorum. Türkiye’nin bu kritik dönemecinde sağduyunun önemi çok büyük. Ama mevcut rejimin tabularına dokunmuyor, sisteme temelden itiraz etmiyorlar.

        Evet, tam olarak Rusya gibi değiliz… Bir açıdan medya ve parlamento düzenimiz Macaristan’a benziyor. Rusya kadar kör parmağım gözüne bir otoriter rejimimiz yok. Rusya’da Kemal Bey ve Meral Hanım gibi politik figürler dahi yok. Sanki muhalefet varmış gibi gösteren medya da daha kısıtlı.

        Bu açıdan diyorum ya Macaristan ile Rusya kırması diyebileceğim bir politik rejim var Türkiye’de.

        Şimdi bunları düşünüp hüzünleniyorum…

        Türkiye nereden nereye geldi…

        Şu an Batı medeniyetiyle ilişkimiz pamuk ipliği kadar zayıf. Son 200 senelik tarihimizde ilk kez durum bu dereceye tırmandı.

        Osman Kavala bildirisine imza atan büyükelçiler dün başını ABD’nin çektiği bir iyi niyet açıklaması yaparak geri adım attılar, "Türkiye’yi kaybetmek istemiyoruz" dediler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da buna olumlu karşılık vererek çok doğru yaptı ama bu temel hakikat değişmiyor.

        Biz Türkiye olarak Batı’dan kopuyoruz.

        Diğer Yazılar