Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dünya 2020 başından beri ‘Covid 19 virüsünün yayılmasını önlemek’ olarak özetlenebilecek bir amaca kilitlendi.

        Bu, başka faktörleri göz ardı ettiğimizde çok kıymetli ve anlaşılır bir çaba.

        Ancak pandeminin üçüncü yılındayız ve göz ardı edilemeyecek birçok faktör olduğu her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Alınan tedbirlerin yol açtığı hasarlar artık telafi edilemez noktada.

        Üstelik aşı var, maske-mesafe prensibinin önemini biliyoruz.

        O nedenle artık dünyanın amaç güncellemesi yapması gerek.

        ‘Virüsün yayılmasını önlemek’ evresinden ‘Virüsün toplumlara verdiği zararı minimuma indirmek’ evresine geçmek zorundayız.

        ABD ve Avrupa’da tıp, eğitim ve psikoloji çevreleri bir süredir bunu tartışıyor.

        Bu köşeyi takip edenler bilir, geçtiğimiz yıl boyunca ben buradan avaz avaz okulların kapalı olmasına itiraz ettim.

        Esasen pandeminin ilk şoku atlatıldıktan sonra gelişmiş dünya bir konsensüse varmıştı bile. 2020 sonbaharı itibarı ile Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın çoğunluğunda (hatta Avrupa’nın bazı ülkelerinde 2020 nisanından itibaren) okullar prensip olarak açık tutuldu.

        ÇOCUKLARDAN ÇALINAN 1,5 YIL İÇİN ÖZÜR DİLENMEYECEK Mİ?

        Türkiye ise dünyanın tersine, uluslararası itibarlı tüm bilim ve eğitim otoritelerine kulaklarını tıkayarak ve şehir efsanelerine dayanarak okulların kapısını sımsıkı kilitledi.

        İsimlerinin önünde profesör unvanı olan onlarca kişi ekran ekran dolaşıp bu ülkenin çocuklarının ev hapsinde tutulmasının zeminini hazırladılar. Milyonlarca yavrunun bir buçuk yılı çalındı ve kimse çıkıp özür dilemedi.

        BUGÜN HERKESİN KABUL ETTİĞİ GERÇEKLERİ SÖYLEDİĞİM İÇİN DELİ MUAMELESİ GÖRDÜM

        "Toplumun geri kalanı kapanmadan okullar kapanmaz, son kapanan ve ilk açılan yerler okullardır" prensibini bu ülkede tek başıma yaza yaza klavyem eskidi geçen yıl. Deli muamelesi gördüm. Takıntılı olmakla suçlandım, çocuklarımı evde istememekle bile itham edildim.

        Bırakın son kapanan yerler olmayı, geçen yıl her yer açıkken sadece okulların kapalı olduğu dönemler gördük bu ülkede.

        Hakikaten bu saçmalığa hala inanmakta zorlanıyorum…

        Çocuklarımız bir buçuk yıldan fazla bir süreyi kaybettiler, en temel haklardan biri olan eğitim hakkından mahrum kaldılar ama nihayet bu yıl geç de olsa Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı okulların pandemide son kapanan ve ilk açılan yerler olduğunu keşfettiler.

        Buna da şükür… En azından artık kararlılıkla bu ilkenin arkasında duruyorlar.

        "YÜZ YÜZE EĞİTİM DEVAM EDECEK Mİ?" DİYE BAŞLIK ARTIK ATILAMAZ!

        Ancak Omicron nedeniyle vaka sayıları roket gibi arttıkça ben yine de korkuyorum. Hem Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer hem de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca sık sık okulların diğer tüm yerler kapanmadan asla kapanmayacağını söyleseler de bazı uzmanlar yine okul konusunu çok sık gündeme getirmeye başladı. Medya da yine mütemadiyen "Yüz yüze eğitim devam edecek mi? Okullar açık kalacak mı?" başlıkları atıyor.

        Bunları görünce hakikaten deliriyorum.

        "AVM’ler açık kalacak mı?", "Restoranlar her isteyenin girebildiği yerler olarak devam edecek mi?" diye soran yok, varsa yoksa "Yüz yüze eğitim tamam mı, devam mı?"

        Ben böyle bir sorunun ortaya atılmasını dahi reddediyorum!

        Okulların kapanması bahsi bile açılmamalı. Açılamaz.

        Neyse ki siyaset bu yıl medyanın önüne geçti, yüz yüze eğitimde çok kararlı görünüyor ama bu da yetmez.

        4 Ocak’ta New York Times’ta David Leonhardt ABD’de pandeminin çocuklar ve gençler üzerindeki hasarı üzerine çok çarpıcı bir yazı yazdı. Geçen yıl devamlı okula gidememenin yarattığı psikolojik sorunlar ve öğrenme kayıplarından bahsettikten sonra hala devam eden pandemide uygulanan önlemlerin çocuklar ve gençlerde belirsizlikten kaynaklı öfke, şiddet ya da içe kapanma eğilimlerini artırdığını, psikiyatrik sorunların ciddi bir şekilde sıklaştığını ve en çok istikrar kavramına ihtiyaç duyulduğunu hatırlattı.

        Covid salgınında çocuklar zincirin son halkası gibi görüldü maalesef. Onları direk etkilemeyen bir virüs hayatlarını kalıcı olarak değiştirdi. Virüsten değil, ona karşı alınan önlemlerden çok zarar gördüler. İleri yaştakileri korumak adına çocuklar feda edildi.

        Ancak aşı üretilip bollaştıktan sonra bu yaklaşımda ısrar edilmesi artık küresel bir sorun yaratmaya başladı.

        DÜNYA ARTIK OKULLARI HİÇ KAPATMAMAYI KONUŞUYOR

        Dünya birkaç aydır vaka çıkan sınıfları da kapatmamayı konuşuyor. Biliyorsunuz bizde ve birçok başka ülkede aynı sınıfta birden fazla çocuk pozitif çıkarsa o sınıf kapanıyor.

        Bu yöntem doğru mu? Çok bulaşıcı ama daha hafif seyirli olan Omicron bu hızla giderse kapalı sınıf sayısı açık sınıf sayısını sollayabilir. O halde yine de facto kapalı okul devrine geçilmiş olmaz mı?

        Mevcut gidişat nedeniyle şimdiki uygulama yerine tartışılan yeni öneri, tespit edilen vakaların hızla izole edilip eve gönderilmesi, sınıfın geri kalanının ise her gün hızlı test yapılarak okula devam etmesi. Yani ‘test to stay’.

        MİLLİ EĞİTİM BAKANI VE SAĞLIK BAKANI’NA ÖNERİM...

        Bizde okulları feda etmeye hazır koro yine geçen yılki ezberi tedavüle sokmaya kalkarken ben Milli Eğitim Bakanı Sayın Özer ve Sağlık Bakanı Sayın Koca’ya, artan Omicron vakalarına rağmen bırakın sınıf kapamayı, pozitifleri izole edip hiç sınıf kapamamayı öneriyorum.

        Lütfen dünya bu yöne giderken bari bu kez geri kalmayalım. Omicron çok hızlı yayıldığı için 2 çocuğun pozitif olduğu sınıf sayıları artıyor. Bu da o sınıflardaki çocukların yine bir haftalık da olsa ev hapsine dönmesi anlamına geliyor. Halbuki hızlı test uygulamasına geçilip her sabah o sınıflara test uygulansa enfekte olmayan çocuklar okullarına sürekli devam edebilirler.

        5-11 YAŞ ARASINA AŞI NEDEN GÜNDEMİMİZDE YOK?

        Bir de Türkiye’de hiç itibar edilmeyen ama dünyada hızla yaygınlaşan, CDC’nin geçen kasımdan beri ısrarla önerdiği 5-11 yaş arasına aşı meselesi var. Bizde çocuklar için aşı neden hala yok? Hatta gündemimize dahi alınmıyor?

        Türk Tabipleri Birliği (TTB) geçen Perşembe günü ‘Omicron Varyantı, Çocuklar ve Okullar’ başlıklı bir rapor yayınladı. O raporda okullarda alınacak önlemler arasında FDA tarafından onaylanmış ve CDC, EMA gibi kurumların önerdiği bir aşı ile 5-11 yaş arasına aşı hakkı verilmeli ve 12-18 yaş için aşılama daha çok teşvik edilmeli deniliyor.

        Bizde ne 5-11 yaş için aşı hakkı bahsi var ne de 12-18’in aşılama oranlarında artış için bir özel kampanya…

        Neden dünya sağlık otoriteleri çocuklara aşıyı hızlandırmak için art arda açıklamalar yaparken Türkiye'de bu konuda yaprak kımıldamıyor?

        Hem aşı hem de hızlı testler devreye sokulsa hayatları kendilerini doğrudan tehdit etmeyen bir virüs yüzünden yap-boz tahtasına dönen çocuklar nihayet istikrara kavuşacak.

        Lütfen dünya önlemleri güncellerken biz yine geriden gelerek gelecek kuşakları daha çok mahvetmeyelim…

        Zaten hasar çok fazla, arayı kapatmak imkansız.

        Kaybedecek tek günümüz dahi yok!

        Diğer Yazılar