Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Elimde 6’lı Masa’nın 151 sayfalık Anayasa Değişiklik Önerisi kitapçığı var. Son derece detaylı hazırlanmış, 84 maddede değişim öneren bir metin.

        Her şeyi bir kenara koyalım, birçok konuda bırakın birbirine benzemeyi, birbiriyle son derece zıt siyasi akımları temsil eden 6 partinin bir araya gelip böyle bir öneri sunmaları dahi Türkiye’deki uzlaşma kültürüne önemli bir katkı.

        Dün Ankara Bilkent Otel’in İhsan Doğramacı salonundaki toplantıyı izleyen gazetecilerden biri de bendim.

        YETERİNCE HEYECAN YARATMADI MI?

        “Yeterince heyecan yaratamadı.” “Seçmen bunlarla ilgilenmiyor” gibi yorumları isabetli bulmuyorum.

        Evet, 6’lı Masa’nın oy oranını dünkü toplantı artırmayabilir ama ortaya konan metin popülist kaygıların ötesine geçerek değerlendirmemiz gereken bir çalışma.

        6’lı Masa kişilerin değil, sistemin ön plana çıktığı, kurumların güçlendiği, merkeze bireyi alan, özgürlükçü bir perspektif öneriyor. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

        Belki şu sıra en büyük problemimiz ekonomi ama kanımca Türkiye’nin esas köklü sorunu adalet ve özgürlük eksikliği. Adalet ve özgürlük bugünün sorunu da değil, cumhuriyet tarihi boyunca adil ve özgürlükçü bir hukuk devleti olmayı başarabilmiş değiliz. Belki şimdi yeni sistemin yürütmeye verdiği aşırı güç ve dengelerin tamamen kaybolması ile bu sorunları çok daha net hissediyoruz ama Türkiye’deki adalet sorunu herkesi, başta AK Parti iktidarını da çok derinden etkilemiş bir sorun.

        REKLAM

        Şayet adaleti tesisi edecek, özgürlükçü bir hukuk devleti olmayı başarabilir, devletin değil bireyin öncelendiği bir sistem kurabilirsek diğer tüm sorunların anahtarını da satın almış oluruz. Bu anlamda dünkü metni umut verici bulduğumu söylemeliyim.

        Toplantının havası da bence metnin ruhuna uygundu. Tüm genel başkan yardımcılarının konuşmaları konuyu çok iyi özetleyen, demokrat bir duruşu temsil eden konuşmalardı. Özgürlükçü bir anayasal çerçeve tanımladılar.

        İKTİDARDAN GELEBİLECEK SALVOLARDAN ÜRKTÜKLERİ İÇİN...

        Ancak çizdikleri cumhurbaşkanı profilini neden halka seçtirdiklerini anlamadım. Madem sembolik, sınırlı görevlere sahip bir cumhurbaşkanı tarif ediliyor o halde böyle bir cumhurbaşkanının meclis tarafından seçilmesi çok daha doğru değil mi? Siyasi bir kampanya sürecinden sonra sandıktan yüzde 50’den fazla oy ile çıkacak bir cumhurbaşkanının sembolik ve düşük profilli olmasını beklemek ne kadar gerçekçi?

        Zannediyorum iktidarın "Verilen hakkı geri alıyorlar" söylemi üzerinden yöneltebilecekleri eleştirilerden çekindikleri için cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi önerisi getirmişler. Metnin mimarlarından Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı’nın dün akşam Fatih Altaylı’nın bu yöndeki sorusuna "Bu en iyi metindir demiyoruz, en iyi iyinin düşmanıdır” diyerek bu noktada açık kapı bırakması ve özeleştiri yapması bu tezimi doğruluyor.

        HAKİKATEN SEÇMEN ADALET VE ÖZGÜRLÜK TALEP ETMİYOR MU?

        Deniyor ki bunlar seçmenin gündemi değil, karşılığı yok, heyecan üretmiyor… Aştan, işten, ekmekten bahsetsinler, hukuk özgürlük toplumun ilgisini çekmiyor.

        Şayet adalet ve özgürlük çığlığı bu topluma umut vermiyorsa, toplumu heyecanlandırmıyorsa zaten söyleyecek bir şey yok. Ama ben Türkiye’yi bu kadar oryantalist bir gözle değerlendirmememiz gerektiği kanaatindeyim.

        Elbette dünkü toplantının kurgusu eleştirilebilir. Mesela toplantıyı takip edenlerdeki ortak kanı Genel Başkanların konuşmamalarının yanlış olduğu idi. Buna katılıyorum. Kemal Bey, Meral Hanım, Ali Bey, Ahmet Bey, Temel Bey, Gültekin Bey sahnede birer kısa konuşma yapsalar, gazetecilerden birkaç soru alsalar seçmenin daha çok dikkatini çekerdi ama şunu da hatırlayalım: dünkü toplantı bir seçim mitingi değil, ortak hareket etmeyi planlayan 6 partinin üzerinde yürümek istedikleri yolun taşlarından biriydi.

        Tabii zor bir şeye kalkıştıklarını kabul ediyorum. Süreç uzadıkça heyecanı ayakta tutmak güçleşiyor. Bunu dünkü salonda da görmedim diyemem. 28 Şubat'taki ilk toplantıyı da yine aynı salonda takip etmiş bir gazeteci olarak medyanın merakında bir azalma gözlemledim. Ama 6 parti genel başkanı kanımca bunu göze alarak yola çıkmışlar.

        Kişi değil sistem odaklı bir değişim diyorlar ancak bu vaadi popülarize etmek, lider değil vizyon için oy istemek elbette zoru seçmek demek. Bu arada ortak seçim beyannamesi ve ortak hükümet programı gibi işi iyice zorlaştıran bir takım angajmanlara da girdiler. Temel yaklaşım farklılıkları nasıl aşılacak, mesela Deva ve CHP’nin ekonomi politikaları nerede buluşacak, ana dilde eğitim konusunda İYİ Parti ve Gelecek Partisi nasıl uzlaşacak ya da uzlaşabilecek mi, göreceğiz…

        Diğer Yazılar