Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün akşam Habertürk TV’de her zamanki sakin, itidalli ve mütevazi duruşuyla çok önemli açıklamalar yaptı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş.

        Üstüne basa basa bu görevde olmasında Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açtığı yolun önemini vurgulaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı doğrudan hedef almak yerine kendisine aktarılan yanlış bilgiler olduğu tespiti üzerinden yorum yapması, ülkücü olduğunu hatırlattıktan sonra siyasi görüşünün hiçbir şekilde hizmetine yansımadığını vurgulaması bence son derece özgüvenli ve ikna ediciydi.

        Ancak Sayın Yavaş masadaki kriz ve ardından kendisi ve Sayın İmamoğlu ile ilgili bulunan cumhurbaşkanlığı yardımcılığı formülü ile ilgili öyle bir şey söyledi ki…

        Duyduğumda çok şaşırdım açıkçası…

        Mansur Bey “Birkaç gün vaktimiz olsaydı cumhurbaşkanı yardımcısı olarak beni ve Ekrem Başkanı ilan edin, sayın genel başkanlarımız milletvekili olsun ve partilerinin başında kalsınlar diyecektik. Kendi gruplarının başında kalmaları daha mantıklı olur diye düşünüyorum” dedi.

        Kısacası diğer beş genel başkanın cumhurbaşkanı yardımcısı olmasını doğru bulmadığını ifade etti.

        Bir siyasetçiden hele Sayın Yavaş gibi çok temkinli bir siyasetçiden beklenmeyecek ölçüde açık ve spontane gibi görünen bir değerlendirme bu.

        Masada bu formüle başta sıcak bakmayan Sayın Babacan ve Sayın Karamollaoğlu ve 12. maddeyi formüle ederek ortalığı yatıştıran Sayın Davutoğlu acaba Sayın Yavaş’ın bu açıklamasına ne der?

        Memnun olmayacaklarına eminim fakat ortada imzalanmış bir mutabakat metni olduğu için bu saatten sonra kamuoyu önünde bir tartışma yaşanmaz.

        Çevreyi gündemin en üst sıralarına taşımanın vakti çoktan geldi…İktidar ve muhalefet bu konuda ne öneriyor?

        Çevreyi gündemin en üst sıralarına taşımanın vakti çoktan geldi…İktidar ve muhalefet bu konuda ne öneriyor?
        0:00 / 0:00

        Bu kez de şiddetli yağış ve akabinde yaşanan sel felaketi ile karşı karşıyayız. Deprem kabusu sürerken yeni bir trajedi toplum olarak hepimizi iyice perişan etti.

        Önce deprem, sonra sel…

        Ancak bu iki felaketin arasında bir fark var. Depreme karşı önlem alabilirsiniz fakat depremi önleyemezsiniz. Yapmanız gereken doğru yapılaşma ile gelecek olan felakete hazırlıklı olmak.

        Sel ise büyük oranda önlenebilir.

        Doğaya yanlış müdahale edip, dengeyi bozmazsanız, suların akışlarını tehlike oluşturacak şekilde değiştirip mühendislik hatası köprüler inşa etmezseniz yağışlar sele yol açmayabilir...

        Tabii bu sadece yanlış yapılaşma ve müdahale ile sınırlı bir sorun değil.

        Bir yandan doğanın makro düzeyde dengesinin bozulması ile de ilintili.

        Son yıllarda bizim çocukluğumuzda görmediğimiz şiddette yağışlar, fırtınalar, afetlerle karşı karşıya kalıyoruz.

        Dünyanın dengesi değişiyor, tabiat alarm veriyor.

        Batı medyasında çevre ve iklim değişikliği departmanları var

        Gelişmiş ülkelerde uzun yıllardır gündemin ana konularından biri çevre.

        ABD’de, AB ülkelerinde siyasi partilerin çevre politikaları çok tartışılan başlıklar. Medyada sadece çevre konuları üzerine uzmanlaşmış meslektaşlar var, bu başlı başına bir departman. Tıpkı dış haberler ya da adliye gibi.

        Bizde ise bırakın uzmanlaşmayı çevre konuları gündemin ilk on maddesine bile giremiyor.

        REKLAM

        Paris İklim Anlaşması yürürlüğe girdi ama gündemimize giremedi

        Paris İklim Anlaşmasını 2016’da imzalayıp 2021 sonunda yürürlüğe sokmuş bir ülke olduğumuzun bile kaç kişi farkında emin değilim… Böylesine önemli bir adım konu bile edilmedi!

        O günden bugüne ne değişti? Mesafe kat edildi mi?

        Sorsak öğreniriz ama çuvaldızı kendime saplayarak başlayayım: Sormuyorum, sormuyoruz…

        Seçimlere iki aydan az bir zaman kaldı. Üstelik bu kez tarihin en büyük deprem felaketinin gölgesinde bir seçime gidiyoruz. Zarar devasa olduğu için siyasetin ana gündemi deprem fakat çevre yine konu değil.

        Mesela muhalefet nasıl bir çevre politikası vaat ediyor? İktidar bu konuda ne diyor?

        Bilen var mı?

        Selin bunca canı götürdüğü, doğanın avaz avaz "beni mahvettin" diye bağırdığı bir dönemde seçmen olarak bu konuda siyasetin ne önerdiğini bilmek istiyoruz!

        Meydanlarda çevre politikalarını da duymak istiyoruz!

        Bir istisna var: Çevre TV

        Bir istisna var: Çevre TV
        0:00 / 0:00

        Ne siyaset ne medya hayati önemdeki çevre ve iklim değişikliği konuları ile ilgilenmiyor ama bir iyi örnek var. Yaklaşık iki yıl önce kurulmuş olan Çevre TV.

        Sadece çevre yayınları yapan, ulusal ve uluslararası bilim insanlarını, misyon şeflerini, konu ile ilgili sivil toplum kuruluşlarını konuşturan, gençler ile programlar yapan bir kanal Çevre TV. Ben de konuyu araştırırken hatırladım.

        Siyasi parti temsilcileri programlara katılıp sadece çevre konuşuyor, diğer siyasi başlıklara hiç girmiyorlar, ekranda yalnızca çevre ile ilgili başlıklar oluyor.

        Genel Yayın Yönetmeni Kader Sezgin Sivri ilk günden beri söyleyecek çok sözü olan ama platform bulamayan konunun uzmanlarına mikrofon uzattıklarını söylüyor.

        Bu girişimden dolayı Çevre TV’yi tebrik ediyorum.

        Öte yandan çevre artık seçim meydanlarının ve medyanın genelinin konusu olmalı...

        Diğer Yazılar