Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        24 Nisan akşamı iftarla birlikte başlayan 6’lı masa toplantısı, geç saatlerde sona erdi. Açıklanan metinde iç siyasete dair yeni bir mesaj yok. ABD'nin 24 Nisan'daki sözde soykırım iddialarına yönelik bölümü aynen aktarıyorum:

        "ABD Başkanı Joe Biden'ın tarihi gerçekleri siyasi istismar aracı yapan açıklamasını kınıyor, geçen sene 'soykırım' ifadesinin ABD Başkanı tarafından ilk kez kullanılmasına güncel kaygılarla sessiz kalan iktidarın bu ağır vebalin ortak sorumluluğunu taşıdığını vurguluyoruz."

        Biz tekrar iç siyaset gündemine dönelim. Sürecin özeti malum. Bu masada “ilkeler etrafında” müzakereler yürütülüyor ve önceliğin bu olduğu ifade ediliyor. Gündemlerinde adaylık tartışması olmadığını da ekliyorlar.

        Böyle bir zeminin demokratik tecrübemiz açısından önemli bir katkı olduğu da belirtiliyor. Siyaseten karşılığı olan bir karar alıncaya dek bunu tartışma şansımız da olmayacak.

        Pek çok temel meselede farklı görüşlere sahip olan partilerin, bir masa etrafında konuşması kolay olmasa gerek. Bu yüzden benim çok eleştirdiğim bir yaklaşımla, ortaya çıkan tüm farklı tartışmaların üzeri örtülüyor ya da sorun yok mesajı veriliyor.

        Ancak bu durum son derece kritik başlıklardaki farklı görüşleri ortadan kaldırmıyor.

        Sınırötesi harekat konusundaki tezkere oylamasında bu durum CHP ve İYİ Parti arasında ortaya çıktı. Pençe-Kilit operasyonuna yönelik açıklamalarda bile bu yönde bir farklılık vardı.

        Ülkemizdeki mülteciler konusu bir başka önemli örnek. Ekonomik modelle ilgili de aynı notu düşebiliriz.

        Bu tür görüş ayrılıkları ne düzeyde giderilebilir? Tartışma gündeminin dışında bırakarak ya da erteleyerek uzlaşma sağlanabilir mi?

        Sağlansa bile bu partilerin tabanlarındaki seçmenler bu tabloya nasıl bakar, bunların her biri önemli sorular.

        SUYA YAZI YAZMAK

        Seçmen açısından can alıcı sorunun cevabını almak için belli ki epey zaman var. Muhalefetin adayı kim olacak? Bu 6’lı masanın ortak kararıyla mı gerçekleşecek, yoksa farklı ataklar ve süreçler mi karşımıza çıkacak?

        22 Nisan tarihli yazıda, seçimlerden önce bugünkü kurumsal arayışların dışında gelişmelerin olabileceğini dile getirmiştim.

        Doğrusunu söylemek gerekirse bizim karmaşık anlatımlarımız, seçmenin sade ve net algılarının yanından bile geçemez.

        6’lı masanın ilke tartışmaları, güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmaları toplumu ilgilendirmiyor. Aralarında hangi konuda anlaşıp anlaşamadıklarını da pekala biliyor insanlar.

        Siyasetin hangi tarafında olursa olsun, toplumun bir tek beklentisi var.

        Mevcut sorunları kim çözecek ve bunu hangi yöntemlerle yapacak.

        Kim sorusuyla aranan cevap liderlik ve bunu ortaya çıkarmadan söylediğiniz her şey suya yazı yazmanın ötesine geçmiyor.

        ADAYLIK HER PARTİNİN GÜNDEMİ

        6’lı masanın gündeminde yer almadığı söylenen adaylık konusu, oraya katılan her partinin en azından kendi içinde birinci derecede gündemi.

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kendi adaylığı konusundaki kararlı tutumunu sürdürüyor.

        Demokrat Parti, kimin aday olamayacağı konusundaki sert ve net çıkışıyla gündemdeki yerini aldı.

        DEVA Partisi ve Gelecek Partisi genel başkanlarının aday olacaklarına ya da olmayacaklarına dair bir beyanları yok. Parti yöneticilerinin bazı açıklamalarını saymazsak elbette.

        Saadet Partisi için de aynı durum geçerli.

        Masada yer alan herhangi bir partiden Kılıçdaroğlu’nun adaylığına dair bir destek sözü de olmadı şu ana kadar.

        “BAŞBAKANLIĞA TALİBİM” STRATEJİSİ

        Gelelim İYİ Parti’ye.

        Genel Başkan Meral Akşener’in “Ben başbakanlığa talibim” açıklamasından itibaren ortaya ilginç bir tablo çıktı.

        Öncelikle adaylık başlığı altındaki tüm gündemlerde Akşener tartışma dışı tutuldu. Zaten “Başbakanlığa talibim” stratejisinin hedeflerinden birisinin bu olduğunu düşünüyorum.

        Ayrıca bu durum Akşener’e, mesela Ekrem İmamoğlu üzerinden dokunuşlar yapma imkanı sağladı. Böylece Kılıçdaroğlu’na dolaylı mesajlar verdi. Oyun kurucu rolünü sürdürdü.

        Kısacası, şu an adaylık tartışmasının dışında olmanın rahatlığını yaşıyor. Bu da kendisine daha geniş bir manevra alanı sağlıyor. Doğrusu önemli bir strateji.

        Şimdi gelelim asıl soruya.

        Başbakanlığa talibim dediği için, bu seçimlerde Meral Akşener kesinlikle cumhurbaşkanı adayı olmayacak demek mümkün mü?

        Bunu böylesine kesin bir hükümle ifade etmek, siyasetin doğasına aykırı.

        Seçimlere hayli uzun bir zaman var. Millet İttifakı aday açıklama konusunda acele etmeyeceğini de ortaya koydu.

        Akşener’in CHP liderinin adaylığına mesafeli duruşu da ortada.

        Sürprizler deyince aklına hemen iki büyükşehir belediye başkanı gelenleri yadırgamıyorum. Çünkü her iki başkan da bu yarışın dışında olduklarına dair açık bir beyanda bulunmadı bugüne kadar.

        Ama bunca yıldır Ankara siyasetini yakından takip eden bir gazeteci olarak, Akşener’in adaylık tartışmasının tamamen noktalandığını söylemek bana aceleci bir yaklaşım gibi geliyor.

        Siyaset, oyun kurucu rol üstlenip ardından işin yönetimini bir başkasına bırakarak yapılmıyor.

        Bakalım bizi neler bekliyor.

        Diğer Yazılar