Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ziyaret edecek, hayır etmeyecek, etrafında dolaşacak derken…

        ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi dün Tayvan’a indi. Gerilim filmi gibi sahnelerle. Havalimanının ışıkları söndürüldü, güvenlik tedbirleri savaş ölçeğindeydi.

        Çin, ABD’ye “Bunun bir bedeli olacak” dedi.

        Rusya, Çin’in bütün tezlerini savunan, neredeyse Pekin’den daha sert bir destek açıklaması yaptı: “Tayvan Boğazı'nın iki tarafı arasındaki ilişkilerin tamamen Çin'in iç meselesi olduğuna inanıyoruz. Çin tarafı, Tayvan konusunda egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri alma hakkına sahiptir"

        Daha önceki gün Sırbistan-Kosova hattında olup bitenleri yüreği ağzında izleyen dünya, şimdi mevcut krizlerin çok ötesinde bir gerginliği korkuyla seyrediyor.

        “Rusya, Ukrayna’ya filan giremez” yorumlarının günahını çıkarırcasına, bölgeye bakan yorumcular temkinli yaklaşımlar sergiliyor.

        Her durumda öngörümü en başta söyleyeyim.

        Çin, Tayvan’la ilgili tezinden asla vazgeçmeyecek ve çok da uzak olmayan bir gelecekte “Tek Çin” için harekete geçecek.

        Dünyadaki herhangi bir ciddi karar vericinin bunu bilmediğini düşünmüyorum.

        Aksine özellikle ABD bunun pekala farkında.

        Tam da o nedenle gerilimi tırmandırıyor.

        Prof. Seriye Sezen’in sosyal medya hesabında dikkat çektiği nokta önemli: ”1949’dan bugüne Çin beklemektedir; sabırlı bir ülkedir, daha da bekler. ABD’nin niyeti, Çin’in bu sabrını tüketmek ve Çin’in istemediği bir anda onu müdahaleye zorlamaktır.”

        Çin’in dış politikasının bir akışı ve adeta su gibi yol alan bir ritmi var. Robert D. Kaplan’ın yıllar önce dikkat çektiği gibi, elbette imparatorluk refleksleriyle hareket ediyor.

        Ama benzer ülkelerden bir farkı var. Çok esnek ve herkesle masaya oturabiliyor.

        Asıl önemli olan nokta ise şu. Bu esnek ve ılımlı görünen politikalar, daha büyük bir hedefe yönelmenin aracı sadece.

        Dünyaya barış ya da kuralları olan bir düzen getirmenin arayışı değil.

        ÇİN NE YAPACAK?

        Eğer analizimde yanılmıyorsam, verdiği tepkilerin ardından Çin, yeniden geri çekilmenin ve büyük stratejisini (gayet açık, en güçlü olmak) sürdürmenin yollarını arayacak.

        Evet, ilan ettiği gibi Tayvan’ın dört bir yanında askeri tatbikatlar yapacak. Bu ülkeye yönelik yaptırımlar uygulayacak.

        Devasa ölçekteki gıda ihtiyacı, düşmanlarıyla inanılmaz rakamlardaki alışverişi bunların hepsi bu denklemde önemli.

        Ama Çin asıl olarak ABD’nin ve müttefiklerinin kendi ritmini bozmaya yönelik hamlelerini boşa çıkarmaya çalışacak.

        Çünkü şunu içselleştirmiş bir ülkeden söz ediyoruz:

        “Nasıl ki suyun sabit bir şekli yoktur, savaşta da tek bir konuşlanış yoktur. Düşmanın değişen hareketlerine rağmen muzaffer olana akıllı komutan denir.” (Savaş Sanatı, Sun Tzu, s.17, Çince aslından Pulat Otkan ve Giray Fidan çevirisiyle.)

        Yeni NATO konsepti, bu meselede Çin’in üzerine gideceğini gayet açık biçimde Madrid zirvesinde ilan etmişti. ABD Dışişleri Bakanı Tony Blinken, Çin’i "kurallara dayalı uluslararası düzeni baltalamaya çalışmakla" suçladı.

        Aynı suçlama NATO Genel Sekreteri Stoltenberg tarafından daha da ileriye taşındı. Çin’in nükleer silahlar da dahil olmak üzere askeri güçlerini önemli ölçüde artırdığını, Tayvan'ı tehdit ettiğini, ileri teknoloji aracılığıyla kendi vatandaşlarını izleyip kontrol ettiğini söyledi özetle.

        Nihayet NATO belgesinde Çin ve Rusya’nın derinleşen stratejik ortaklığının uluslararası düzeni bozmaya yönelik olduğu ifade edildi.

        PUTİN’DEN ORTAK DÜŞMAN HAMLESİ

        Tayvan krizinde Rusya’nın Çin’den bile sert tepki göstermesinin gayet açık bir nedeni var. Ukrayna konusunda ortağından beklediği ölçüde destek alamayan Putin, aynı düşmanın tehdidi altındayız vurgusunu güçlendirme çabasında.

        Artık sadece Doğu ve Orta Avrupa’da değil, küresel ölçekte ittifaklar oluşturan, özellikle de Pasifik’te Çin’e karşı büyük bir kuşatma arayışında olan bir NATO var.

        Rusya, ister kendi tercihiyle, isterseniz bunu besleyen bir çaresizlikle olsun, Ukrayna savaşının içine çekildi. Bu stratejik açıdan NATO tarafının bir kazanımı gibi kabul ediliyor kimi çevrelerde.

        Benzeri bir durum, Çin’in Tayvan’a yönelmesiyle gerçekleşir mi? Yani “Çin kendisine yönelik kuşatmayı derinleştirecek işgal hamlesini yapar mı” sorusu dünyanın artık en önemli gündemi.

        Şu da Sun Tzu’dan, öyle tamamlayalım:

        “Hızla gelen sel sularının taşları söküp sürüklemesi onun müthiş gücündendir. Hızla dalan alıcı kuşun yok ediciliği onun atılışındandır. O nedenle iyi savaşanlar indirici ve atiktir.”

        Diğer Yazılar