Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarında meydana gelen hasarla birlikte, karşı karşıya olduğumuz savaşın boyutları daha da belirginleşiyor. Ukrayna’da açılan savaş perdesi, muazzam genişleme potansiyeline çoktan erişti.

        Meseleyi sadece savaşın devam edip etmeyeceği ve kimin kazanıp kaybedeceği üzerinden anlamak, sessizce devam eden ve en az savaş kadar büyük sonuçlar üreten çatışmaları görmemize engel olabilir.

        Baltık Denizi’nden Almanya’ya ulaşan bu hatlar, Moskova ve Berlin arasında enerji temelinde yükselen bir ittifakın ana damarlarıydı. Şimdi bu damarlar parçalandığı gibi, Rusya elindeki büyük bir stratejik güç unsurunu kaybetti.

        ABD’nin sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) üzerinden büyük bir tekel oluşturacağı tezi ne kadar gerçekçi şimdiden söylemek zor. Ancak iki başlıkta çoktan avantaj sağlamış görünüyor Washington yönetimi.

        Birincisi enerji maliyetleri yüzünden Almanya’nın uğrayacağı ekonomik zarar. İkincisi, elbette ilkiyle bağlantılı, Avrupa’nın bağımsız bir güvenlik sistemi kurma hayalinin bir kez daha darbe alması.

        ALMANYA-RUSYA NEREYE?

        Tüm bunların Türkiye’yi ilgilendiren boyutları var. Ancak onlara gelmeden bazı notlar aktarmak istiyorum.

        Şöyle ilginç bir iddia dolaşıyor bazı muhalif medya mecralarında. “Ukrayna’nın işgal süreci devam ederken Almanya ve Rusya arasında Kuzey Akım’ın geleceği konusunda bazı gizli görüşmeler yapıldı.” Bu iddia ne kadar doğru bilinmez, böyle bir süreç varsa devam edip etmediğini de bilmiyoruz.

        Ancak herkesin bildiği, bu olaydan en büyük zarar gören ülkenin Almanya olduğu. Berlin, herhangi bir faile işaret etmedi. Edebilecek durumda da değil zaten.

        Kuzey Akım hatlarında ortaya çıkan hasarla neredeyse eşzamanlı olarak Baltık Boru hattı devreye girdi. Norveç gazı, miktar olarak hayli düşük olsa da Polonya’nın ihtiyacını giderecek düzeyde.

        İşgalin başından itibaren Polonya, savaşın gerçek mağdurları olan milyonlarca Ukraynalı mültecinin adresi olarak gündemde yer aldı.

        Oysa bu ülkenin kazandığı yeni rol bundan daha fazlasını içeriyor. Kıta Avrupa’sının yaşlı ülkeleri Almanya, Fransa ve İtalya köşeye sıkışırken, Doğu Avrupa’nın NATO üyeleri, ABD tarafından hem daha fazla gözetilmeye, hem de Rusya’ya karşı bir savunma hattına dönüştürülmeye başlandı.

        Putin’in ilan ettiği kısmi seferberlikle aynı dönemde en yakın müttefiki olan Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, ordusundaki askerlere savaş hazırlıklarına geçme talimatı verdi. Şu açıklama da ona ait:

        “Belarus üzerinden Rus birliklerine karşı arkadan, yandan, kanatlardan herhangi bir darbe olmamalıdır ve olmayacak. Bu bizim müttefikimize karşı yükümlülüğümüzdür.”

        Belarus ve Polonya, ayrıca Ukrayna arasındaki sınırlara bakılınca bu sözlerin anlamı açık. Bizim üzerimizden Rusya’yı vurmanıza izin vermeyeceğiz.

        TÜRKİYE’NİN İTİRAZINI HATIRLAMAK

        Sadece kafamızı kaldırıp, İsveç ve Finlandiya’nın bulunduğu coğrafyaya bakınca, Avrupa’nın buzullara uzanan kuzeyinde nasıl büyük bir kavganın başladığını görebiliriz.

        Tam da bu nedenle Türkiye’nin bu iki ülkenin NATO üyeliğine yönelik itirazları hem daha stratejik, hem de geleceği doğru okuyan bir zemine oturuyor. Bizim ve bir ölçüde Macaristan’ın bu yöndeki itirazları bu üyeliği engelleyecek mi? Bunun cevabı NATO’daki geleceğimiz açısından önemli.

        Bu iki ülkenin katılmasıyla NATO/Batı ittifakı Baltık Denizi’nde kendisini daha güvende hissedecek bu çok açık. Rusya’nın Kuzey Kutbu’na kadar uzanan alanda kurmak istediği dengeler bozulacak. Küçük bir hatırlatma, Rusya ve Finlandiya sınırı 1350 km uzunluğunda.

        Özetle Kuzey Kutbu’nu da içine alan stratejik kapışmada NATO, Rusya’nın coğrafi avantajlarını kırmak istiyor. Savaş devam etsin etmesin, askeri anlamda yıpranan Rusya için bu ciddi bir sorun.

        Türkiye, yeni dünyada nerede ve nasıl duracak sorusu tam da bu yüzden zor ve karmaşık. Daha fazla ciddiye alınmayı ve gerçek anlamda bir çabayı hak ediyor.

        Diğer Yazılar