Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şu kanaat hayli yaygın.

        “Siyasette mevcut ittifak ve ayrışmaların değişmesi imkansız.”

        Elbette tabloya bakınca buna hak vermemek elde değil.

        Sadece kullanılan üslup üzerinden bakılsa bile artık ittifakların kemikleştiği, başka bir ifadeyle mevcut ayrışmaların uzlaşmaz bir noktada olduğu söylenebilir.

        Siyasi ittifaklar, farklı partilerin birlikte hareket etmeleri ve kendi kimliklerini koruyarak ortak bir strateji ve hedef oluşturmasıyla ortaya çıkar.

        Bugünkü tabloda üç ittifak var.

        HDP öncülüğünde ortaya çıkan yeni ittifakın, hemen her durumda anahtar rol oynayacağı da ciddi saha çalışmalarında karşımıza çıkıyor.

        Millet İttifakı’nın daha büyük bir zemin oluşturma çabası olan 6’lı masada ise şu ana kadar resmi metinlere yansıtılmaya çalışılan düzeyde bir ortaklık şekillenmedi.

        Son toplantıda yapılan açıklamanın saatler öncesine kadar, özellikle aday tartışması üzerinden ortaya çıkan görüş ayrılıklarının giderildiğine dair de en küçük bir işaret yok.

        Kaldı ki, buradaki görüş ayrılıklarının adaylık tartışmasından daha fazlasını ifade ettiğini de görmek gerekiyor.

        Bunları aşabilirler ya da erteleyip yollarına devam ederler diyenler de var elbette.

        Ancak dünyaya ve Türkiye’ye bakışınızı ifade eden önemli meselelerde ayrı yerlerde duruyorsanız, bunların kolayca bir kenara bırakılarak siyasi hedef oluşturulması gerçekten çok zor.

        UZLAŞMAK KOLAY MI?

        Dış politikaya bakışta, birbiriyle yan yana gelmesi mümkün görünmeyen yol ayrımları var.

        Sınırötesi harekat konusundaki tezkere üzerinde CHP ve İYİ Parti arasındaki ayrışma gibi.

        NATO, Rusya ve Türkiye’nin dünyadaki yeriyle ilgili de gerek bu iki parti arasında, gerekse masadaki diğerleri dikkate alındığında benzer bir durum var.

        Ekonomi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun neo-liberalizme meydan okuyan görüşleri ve sözgelimi İYİ Parti ve DEVA’nın tezleri ele alındığında bir başka örnek.

        HDP, Kürtler ve terörle mücadele. Hangi başlık altında ele alırsanız alın, Meral Akşener’in “Ben masadan kalkarım, onlar oturur” çıtasında ortaya koyduğu bir uzlaşmazlığı ifade ediyor.

        Güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili tezler ve bunun ortak bir hedef olarak topluma sunulması ise, masadaki siyasi partilerin de pekala bildiği gibi gündem oluşturmaya yetmedi şu ana kadar.

        PARTİLER KENDİ İÇİNDE BÜTÜN MÜ?

        Herhangi bir ittifakı ayırmadan söylüyorum. Sadece partiler arasındaki görüş farklılıklarının değil, bizzat her partinin kendi içindeki fay hatlarının da önemli olduğunu unutmamak gerekiyor bu tür dönemlerde.

        Partilerin bulundukları ittifak ya da masa benzeri zeminlerde aldıkları kararlar veya yapılan hamleler, bazen bizzat o partilerin iç dengelerinde tepkilere ve kırılmalara neden oluyor.

        Giderek çok farklı boyutlar kazanan başörtüsü tartışmasında, mesela Kemal Kılıçdaroğlu ile partisinin, özellikle de parti tabanının aynı hedefte buluştuğu söylenebilir mi gerçekten.

        SANDIKTA BİZİ BEKLEYEN

        Tekrar, yakın gelecekte sürprizler olabilir mi sorusuna dönerek tamamlayalım.

        Birincisi, seçim tarihi yaklaştıkça az önce saydığım türden görüş ayrılıkları daha belirgin rol oynamaya başlayacak. Çünkü “durun siz kardeşsiniz” tadında bastırılan siyasi parti refleksleri, seçim süreçlerinde etkin olacak.

        İkincisi, dış politikanın gidişatı, ekonomiden daha önemli olduğu için değil, ekonomiyi doğrudan etkilediği için belirleyici rolünü artıracak.

        Üçüncüsü, seçimin ana dinamiği olan ekonomiyle ilgili insanlar ikna edici bir hikaye arayışlarını sürdürüyor. Muhalefette olmak, doğru hikayenin peşin sahibi olmak anlamına gelmiyor.

        Dördüncüsü, siz istediğiniz kadar partileri yanyana dizip ittifaklar, zeminler yazın. Siyasi pratiği belirlemediği sürece anlamı yok.

        Beşincisi, partilerin ve liderlerin cesaret edemediği değişimler ve hamleler, seçmenin sürpriz yönelişleriyle şekillendirilir. Sandıklar açıldığında karşımıza seçmenin “Sizin tasarladığınız değil, benim uygun gördüğüm ittifaklar üzerinden yola devam edeceksiniz” mesajı çıkabilir. Sandıkta iki ayrı oy kullandığımızı unutmayalım.

        Seçmenin bu arayışını erken öngörüp yol haritasını belirleyen bir siyaset ve elbette cesaretle tanışacak mıyız?

        Benim sorum bu.

        Diğer Yazılar