Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Bursa’da gençlerle yaptığı sohbette 10 Mart’ta seçim tarihini açıklayacağını ifade etti. Bundan sonrası YSK’nin değerlendirmesi ve 14 Mayıs 2023’ün seçim tarihi olarak ilan edilmesi.

        Dolayısıyla Ocak ayının sonu itibariyle 6’lı Masa'nın yapacağı toplantılar daha farklı bir anlam kazandı.

        “Seçim tarihi belli olsun, hemen adayımızı açıklarız” beyanı, muhtemelen muhalefet tarafından “Resmi takvim ilan edilsin” noktasına evrilebilir.

        Nedeni malum.

        Masada, adayın kim olacağı noktasında özellikle iki ana aktör arasında hala mutabakat yok.

        Kemal Kılıçdaroğlu adaylığını neredeyse ilan etmişken, Meral Akşener “kazanacak aday” çizgisini koruyor.

        Masadaki diğer siyasi partilerin, bu görüş ayrılığını giderme gücü var mı? DEVA Partisi’nin süreci uzatma gayreti dışında hayır. Bu durumun da Ali Babacan’ın sıkça yaptığı “dışarıdan aday” tarifiyle ilgisi olup olmadığını tam olarak bilmiyoruz.

        MASA ÇOKLU ADAYA GİDER Mİ?

        Gelinen noktanın şöyle bir boyutu var.

        Bugüne kadar “idare edilen” veya “masada tutulan” görüş ayrılıklarının, artık kamuoyunun önüne çıkacağı bir viraja girdik.

        Aday kim olacak sorusunun bazı alt başlıkları var ki, onları da görmekte yarar var.

        REKLAM

        Mesela “Aday nasıl belirlenecek” sorusu.

        Masaya partilerin sunacağı adaylar arasında nasıl bir karara varılacağı, öncelikle bu noktada bir “yöntem” üzerinde anlaşmalarına bağlı.

        Ortaya konulan aday profilleri var, bunlar arasında kendisini en çok tarif eden Kılıçdaroğlu.

        Akşener’in “kazanacak aday” tarifi, bugüne kadar özellikle Ankara ve İstanbul belediye başkanlarına işaret etti.

        Başka isimlerin de gündemde olduğu, hatta bir “isim havuzu”nun olduğu da söylendi.

        Peki bunlar nasıl ele alınacak?

        Anketler mi belirleyici olacak? Farklı verilere dayalı raporlar mı? Her siyasi partinin bu yönde sahadan edindiği izlenimler mi?

        CHP liderinin anketler konusuna “operasyonel oldukları” yönündeki tepkisi değişmiş görünmüyor. İYİ Parti’nin ısrarı ise tam tersi yönde ortaya çıkabilir ve anketler masaya konabilir.

        Her durumda yöntem tartışmasını çözmek sanıldığından çok daha zor görünüyor. Tam da bu nedenle 6’lı Masa'dan ilk tur için bir mutabakat çıkmayacağı, işin “çoklu aday”a doğru gideceği daha fazla dile getiriliyor. HDP’nin ilk turdaki aday hamlesinin de bunda payı var elbette.

        İKİ BAŞKAN’IN HİKAYESİ

        Dön dolaş aynı yere geliyor konu.

        Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş aday olabilir mi?

        İmamoğlu, iddialarından vazgeçmediğini ilan etti ve yeniden sahaya çıktı. Bu durumu önümüzdeki seçimde aday olma yönünde değil, daha uzun soluklu bir siyasi planlama olarak okuyorum. Şöyle bir analiz yapıyorlar; bunu kendisini yakından tanıyan bir isimden aldım.

        “Siyaset sıkıştı ve bu sıkışıklık 2023 seçimlerinin sonucu ne olursa olsun çözülmeyecek. O nedenle Ekrem Başkan, hem hukuki, hem de siyasi mücadelesinden vazgeçmeyen bir kararlılıkla yola devam edecek. Şartların uygun olmasını değil, şartları kendisi oluşturmayı hedefliyor.”

        REKLAM

        Bunlar iddialı değerlendirmeler. Ancak eğer bu strateji izleniyorsa, İmamoğlu’nun bir yandan Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyip, aynı zeminde kendi siyasi sürecini inşa etmeyi hedeflediğini düşünebiliriz.

        Mansur Yavaş, genel başkanına cumhurbaşkanlığı atfıyla jest yapınca, onunla ilgili adaylık tartışmasının kapandığını düşünenler hayli arttı.

        Kendisinin bu tartışmaları kapatmak istediği açık. Fakat bu cumhurbaşkanı adaylığı bahsini kapatmak mı, yoksa sabırlı bir bekleyişin ifadesi mi? Açık yüreklilikle söyleyeyim, bunu bilmek çok zor. Ancak kendisinin adaylık denkleminden kolayca çıkacağını hala düşünmüyorum.

        HERKES ERDOĞAN İÇİN Mİ ÇALIŞIYOR!

        Hazır seçimler üzerine konuşmuşken, son günlerin popüler tartışmasına değinmeden olmaz.

        Kimi ABD’li eski danışmanlar, yine ABD ve İngiltere’den bazı gazete ve dergiler, ülkemizdeki seçimlerle ilgili sözüm ona endişelerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne kadar “otokrat” olup Batı’nın çıkarlarını zedelediğini yazıyor, söylüyor.

        İsveç’teki kepazelikler malum.

        Bizde bu olaylar, özellikle muhalefet tarafından “zamanlaması manidar” bulunup “Bunlar Erdoğan’a yarıyor, seçimi kazanması için yapıyorlar” tadında servise sunuluyor.

        Bunlar “Seçmeni Erdoğan etrafında birleştiriyormuş”.

        Bence bir karar verseler iyi olacak.

        Erdoğan’ın seçimi kazanması için çaba gösterenler kimler?

        Putin mi, Batılı gazete ve dergiler mi, kimi eski başkan danışmanları mı? İsveç derin devleti mi?

        Hepsi birlikte mi yapıyorlar bu işi, yoksa ayrı ayrı mı?

        Bu komplo teorilerini dile getirenler, seçmen bunu nasıl anlıyor, merak ediyor mu gerçekten.

        Diğer Yazılar