Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti ve MHP’nin seçim ittifakı teklifinin içerdiği maddeler, CHP’nin düzenlemeyle ilgili tüm partilerin görüş, talep ve önerilerini içerecek çalışma yapmak üzere özel bir heyet oluşturmasıyla sonuçlandı. Her zaman olduğu gibi CHP düzenlemenin tamamına karşı. Hızla ve aceleyle seçilen “Alayına karşıyız” tutumu; bu maksimalist tavır nedeniyle CHP 16 Nisan’da halkoyuna sunulan Anayasa paketinin tartışma safhasında da kendini sürecin dışına itmişti. Yine benzer bir durum söz konusu. Ancak bu durum, paketin sorunlu maddeleri olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

        PKK BASKISINA KARŞI ÖNLEM

        Demokrasinin asgari düzeyi için bile “sandık” sistemin namusudur. AK Parti kendisine direnen kurumların, çevrelerin vesayetçi çabalarına karşı öteden beri sandık üzerinden mücadele verdi, meşruiyetini sandığın temsil ettiği değerlerden aldı. Tam da bu nedenle, seçimin güvenliği, sıhhati, şeffaflığı konusunda oluşmuş en ufak bir şüphe herkesten çok AK Parti’yi rahatsız eder, etmelidir. Teklifteki maddelerin seçim güvenliğini sağlamaya yönelik olarak ihdas edildiğinden kuşku duymuyorum. Ancak seçilen metotlar, 2016’dan beri sandık sonuçlarının manipüle edildiği yolunda iddiaları, şüpheleri olan kesimleri memnun etmedi. Konu hayati olduğu için bu memnuniyetsizliği “Ama o sizin art niyetiniz” diyerek savuşturmak da çok gerçekçi görünmüyor.

        İtirazlarda hep aynı şeyi görüyoruz: AK Parti ve MHP tabanı dışında kalan kesimlerin devlete duyduğu güvensizliğin tezahürlerini. Buna sebep olan da, 16 Nisan’da YSK’nın seçmen lehine faydalı bir maslahat ortaya koyma adına aldığı karar; yani sandık kurulu mührü taşımayan zarfların içindeki oyları yasaya aykırı olarak geçerli sayması.

        Öte yandan bir de paketin, devletin sivillere nasıl baktığını gösteren boyutu var. Ama önce kamuoyunda en çok tartışılan değişiklikleri hatırlayalım: 1) Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesine yönelik değişiklik, bundan sonra çevresinde iyi ün sahibi olmanın sandık kurulu başkanı sayılmaya yetmeyecek olması. 2) Sehven yanlış sandığa oy atma ya da yanlış zarflama durumlarında seçmenin oyunun ziyan olmamasını sağlayacak önlemler. 3) Kolluk güçlerinin sadece sandık kurulu başkanı tarafından değil, bundan sonra seçmenin şahsen yapacağı ihbar üzerine de sandık çevresine girebilecek olması. 4) Üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen filigran, amblem ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarfların geçerli sayılması. 5) Sandık çevrelerinin yeniden tanımlanması.

        Bu maddelerin her biri tek tek anlaşılabilir ve pekâlâ her biri sandıkta teberrüz eden iradeyi korumakla ilgili olabilir. Ama bir adım geri çekilip düzenlemenin tamamına bakıldığında şu çarpıcı gerçeği görüyorsunuz: Devletin de sivillere pek o kadar güveni kalmamış. Sandık kurulunun teşekkülünde kamu görevlilerine ağırlık verilmesi, kolluk kuvvetinin sandık başına intikalini kolaylaştırma tercihi bu bakış açısının tezahürü olsa gerek. Hakeza aynı apartmanda oturan kişilerin farklı sandık bölgelerine yönlendirilecek olması da buna dahildir. Belli ki Güneydoğu’da yaşanan ve PKK baskısıyla yaşanan blok oy vakalarına önlem olarak düşünülmüş. Ama bu önlemi aldıktan sonra kolluk kuvvetinin sandık mahalline erişimini kolaylaştıracak bir tercih yapılması aşırı bir tedbir. Üstelik zaten OHAL şartlarındayız ve OHAL’de netameli yerlerde önlem almak bir valinin talimatı kadar yakın. O halde?

        18, GENÇLERE ZARAR VERECEK

        Benim en çok takıldığım kısım ise neredeyse hiç tartışılmayan ve daha önce dile getirilmesine rağmen şimdi resmen oldubittiye getirilerek varış çizgisine ulaşan “milletvekili seçilme yaşının 18’e indirilmesi” oldu. 2012’de gündeme geldiğinde de yazmıştım. Gençlik bir “tabu” farkındayım; tabuları artan bir toplum olduğumuzun da farkındayım; kimse kızmasın ama hâlâ aynı görüşteyim: Milletvekili seçilme yaşını bu kadar aşağı çekmek, gençleri üniversite sıralarında olmaları gereken bir yaşta, henüz donanımsız oldukları siyasetin en düşük düzeyinde, ancak hamaset ya da holiganlıkta işlevsel olabildikleri bir ortama icbar edecek. Onları mesleksiz kalmaya ve bu yüzden siyaset bağımlısı olmaya teşvik edecek. CHP dahil hiçbir muhalefet partisinin bu meseleyi dert etmemesine anlam veremediğimi de belirtmeliyim.

        Diğer Yazılar