Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şöyle hoş bir Pazar günü yazısı yazmak için neler vermezdim. Ama yapamam. Çünkü yukarı baksan artan servis ücretleri ve kırtasiye masraflarıyla dağılmış ebeveynler, aşağı baksan İdlib. Ve İdlib’de yaşayanların kağıtlara yazıp görmemiz için oraya nakşettikleri cümle: “Ben bir İdlibliyim ve haysiyetli bir şekilde yaşamak benim hakkım.”

        Dolayısıyla sizi sıkacağım.

        Nefesimizi tutmuş ve Tahran’daki zirveden anlamlı sonuçlar çıkacağını umut etmiştik. Sonuç hüsran. Sonuç Rusya ve İran kaynaklı muğlaklık.

        Zirveye damgasını vuran iki şey var ama. Biri gizli yapılması teamül olmuş bir toplantıyı İran’ın katılımcıların onayını almadan naklen vermesi skandalı. İkincisi Erdoğan’ın onurlu duruşu.

        Açıktır ki, zirveyi naklen yayınlamak bir tuzak, bir Şark kurnazlığıydı. Ancak ellerinde patladı. Zira dünyanın gördüğü manzara şuydu: Ateşkes isteyen, İdlib halkını hayatta tutmayı umursayan bir lider olarak Erdoğan ve İdlib’e hunharca saldırmayı istediklerini gizleyemeyen Putin-Ruhani ikilisi. Türkiye’nin Rusya ve İran’ı ateşkese ikna edememiş olması, bu üç aktörden sadece Türkiye’nin ‘siyasi çözüm’ istediğini bütün dünyanın gördüğü gerçeğini hükümden düşürmüyor.

        Oysa 2017’de Vietnam’da APEC zirvesinde görüşen ABD ve Rusya “Suriye’de askeri yolların çözüm olmadığı” konusunda mutabakata varmışlardı! ABD aynı çizgisini korumakla beraber Türkiye karşıtı PKK-PYD’yi desteklemeye devam ettiği için Türkiye, Rusya ve İran’la çözüm aramaya yöneldi. Ancak o arada Rusya’nın “siyasi çözüm üretme” istekliliği buharlaştı.

        Peki ne oldu?

        Ne olacak, İran oldu.

        ABD ve Rusya’nın Kasım 2017’de Vietnam’da vardığı mutabakat, Rusya’nın ABD’ye verdiği sözü tutamaması yüzünden işlevsiz kaldı. Rusya’nın sözü Suriye’nin askeri operasyonlar olmadan tedrici olarak normalleşmesini sağlamaktı. Olamadı. Nedeni de Rusya’nın İran’sız, İran’ın Esad’sız, Esad’ın da olaysız ve katliamsız yapamamasıydı. Rusya sadece Baas rejimin kalmasını isterken İran’ın ayrıca Esad ailesinin yönetimde kalması ısrarı Suriye’de bugün İdlib’de bir çözümü, orta vadede kalıcı normalleşmeyi bloke ediyor.

        Mikro Suriye olan İdlib’de, Suriye’de mümkün olabilecek çözümü başından beri imkansızlaştıran ne idiyse yine aynısı oluyor. Rusya ve İran’ın İdlib’e saldırıyı içermeyen bir çözüm planı yok. İran “Barış evet ama barış için mücadele etmek gerekir” diyor; barıştan anladığı Suriye’nin Suriye’yi ‘homojenleştirmekle’ övünen Esad’a teslim edilmesi. Rusya da ısrarla ‘meşru hükümet’ ifadesini kullanıyor: “Meşru Suriye hükûmetinin buna hakkı vardır ve bütün ülke topraklarını kontrol altında tutmalıdır”. Her iki ülke de 2011’de duvara yazı yazan iki çocuğun rejim tarafından işkence edilmesiyle başlayan iç savaştan bu güne hiçbir şey olmamış, 1 milyon insan rejim yüzünden ölmemiş gibi yapılmasını istiyor. Ancak ‘barış’ ‘meşru hükümet’ gibi sözleri sarf ettikleri zirve devam ederken savaş uçakları İdlib’e saldırılarını sürdürüyordu. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Suriye hükûmeti ile Rusya’nın en az 11 bombardıman yaptığını bildirdi. Saldırılarda Ahrar el Şam’ın bir ana karargâhı yıkıldı ve çok sayıda sivil yaralandı.

        BEYAZBARETLİLERİ BİLE TERÖRİST İLAN ETMEYE ÇALIŞTILAR

        Türkiye, Rusya’yı İran ve Esad hükümetinin yapmayı planladığı şeyleri denetlemeye; sivilleri katledecek ve göç akını başlatacak boyutta bir müdahaleyi engellemeye ikna etmeye çalışıyordu ve hala da çalışıyor. Ancak operasyonlar mutlak ve sınırlandırılmamış bir saldırı kıvamını alırsa, yapılanlar Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) gibi Türkiye’nin de terörist listesinde bulunan yapının daha güçlenmesine yol açacak. Oysa normal şartlarda diğer muhalif gruplarla HTŞ arasında çatışma var ve Türkiye bu ayrışmayı ılımlı muhalifler lehine derinleştirmeyi ve HTŞ’yi zaman içinde etkisizleştirerek eritmeyi uygun görüyordu ki, olabilecek en iyi senaryo buydu. İran-Suriye rejiminin ve Rusya’nın saldırıları ise bu planın gerçekleşme ihtimalini zorlaştırıyor. Zira gökyüzü mermiden yapılmış bir kubbeye döndüğünde suçlu, radikali ılımlı, masum ayrımları önemsizleşir ve büyük bir çatı oluşturup altına sığınma eğilimi ağır basar. İşlevi yardım faaliyetinden ibaret; Kızıl Haç’tan farksız bir grup olan ‘beyaz baretliler’i bile ‘terörist’ ilan etmeye çalışan Rusya-İran-Esad hattı da bu gelişmeyi mahal memnuniyetle kullanır, Idlib’de yaşayan 4 milyon insanı ‘terörist’ kabul edip yok etme fermanlarının mazereti olarak kullanırlar.

        SURİYE MESELESİNDE İNSANİ PERSPEKTİFİ KORUYABİLMİŞ TEK BÖLGE LİDERİ

        Başta ABD olmak üzere pek çok Avrupa ülkesi ve BM, Suriye’nin planı uygulamaya koyması hâlinde insani bir felaketin baş göstereceğine ilişkin endişelerini paylaşıp duruyor. Oysa Türkiye’ye, Erdoğan’a yardım etmeleri gerektiğinin farkına varmaları lazım. Coğrafyamızdaki gelişmelere ‘insani’ açıdan bakabilen, tüm sıkıntılara rağmen masumlar adına vicdani bir strateji izleyebilen tek bölge lideri Erdoğan çünkü. Ancak yaparlar mı? Bunun ne kadar farkındalar? Nitekim yapamayacaklarını ya da yapmayacaklarını bilen Rusya’nın memnuniyeti gözlerden kaçmıyor. Nedeni belli: Esad’ın planı sınırlarımıza güçlü bir sığınmacı akını başlatırsa Türkiye sığınmacıları vuramaz, girişlerin hepsini engelleyemez ve onları Avrupa’ya gitmekten alıkoyan tıpa rolünü de sürdüremez. Sığınmacı akışı mevcut durumla bile baş edemeyen Avrupa ülkelerinde çok ciddi istikrarsızlık yaratır. Türkiye ile girişecekleri “Vay neden tutamadın, geçişi neden önlemedin” kavgasının Türkiye’yi Avrupa ülkelerinden daha da uzaklaştırması işten bile olmaz. Avrupa’nın dengesizleşmesi de, Türkiye’nin baskı altına alınıp Rusya’ya muhtaç/mahkum olması da bir Rusya’yı bir de içimizdeki “ABD emperyalizmi kötü, Rusya emperyalizmi iyi” kafası taşıyan şuursuzları sevindirir.

        Ayrıca, bir ara oturup “Sadece ABD’ye ya da Avrupa ülkelerine bilgi sızdırmak ya da bu ülkeler lehine istihbari faaliyet yürütmek mi vatan hainliğidir? Aynı işleri, Moskova, Şam, Tahran lehine yapmak vatan hainliği değil midir?” sorusu üzerine de düşünmek lazım.

        Diğer Yazılar