Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün itibarıyla Türkiye’nin son üç yılda yaşadığı seçim tufanı sona ermiş durumda. Bundan sonra hükümetin kesintisiz seçimsiz; enerjisini sadece Türkiye’nin öncelikli meselelerine verebileceği 4.5 yılı var.

        Cumhur İttifakı 24 Haziran’da aldığı oy oranına yakın bir sonuç elde etti. Ancak AK Parti daha önce elinde bulundurduğu pek çok belediyeyi kaybetti. Zira 2014'teki yerel seçimlerde AK Parti 48 ilde, CHP de 14 ilde kazanmıştı. MHP de 8, o zaman adı BDP olan HDP’de ise 10 il vardı. 2019 yerel seçimlerinde ise, AK Parti ve MHP'nin oluşturduğu Cumhur ittifakı 25 ilde, CHP ve İYİ Parti'nin birlikteliğinden oluşan Millet İttifakı ise 19 ilde yönetimi ele geçirmiş görünüyor. AK Parti’nin tek başına kazandığı il sayısı 18. Adana, Amasya, Ankara, Antalya, Artvin, Bilecik, Bolu, Çankırı, Erzincan, Kastamonu, Kırşehir, Kütahya, Bayburt, Ardahan 2014 yerel seçiminde AK Parti’nin elindeydi; 2019’da diğer partilere geçti.

        Neyse ki bir kısmının gittiği adres MHP. İttifak terminolojisine göre “yabancıya gitmedi” diye teselli bulmak mümkün. Zira MHP Cumhur İttifakı’nın süreceğini “mezara kadar” gibi ifadelerle perçinleyeli sadece bir hafta oldu. Ayrıca AK Parti 17 yıllık iktidarının sonunda hâlâ seçimden birinci olarak çıkmayı başarabiliyor. Devletin bekası ile ilgili vurgular ise özellikle Güneydoğu ve Doğu’da sonuç almış görünüyor. Bardağın dolu tarafı bu.

        YSK VE AA’NIN “KESİNTİ”LERİ

        Ankara kaybedildi. İstanbul’daki durum ise YSK ve AA’nın veri akışını hiçbir ikna edici sebep olmadan kesintiye uğratması nedeniyle hayli gölgelenmiş durumda. İlk açıklamalara göre şehri kazanan AK Parti bile olsa, AK Parti’ye oy verenlerdeki algı bile İmamoğlu’nun kazandığı yönündeydi. Zira tıkır tıkır sayılan oylar bir noktada aniden durdu, 7-8 saat veri paylaşılmaması son derece kötü bir görüntü verdi. Ekrem İmamoğlu 27 bin farkla önde olduğunu söyleyerek tarafları adil olmaya çağırıyor ve İstanbullu gerçekte kimin kazandığını ilan etmesi için YSK’yı bekliyordu. Nitekim YSK Başkanı da İmamoğlu’nun önde olduğunu bu sabah açıkladı. YSK ve AA’nın yaşattığı kriz, sabrını koruyan ve nezih üslubundan taviz vermeyen İmamoğlu’nu adım adım lidere dönüştürüyordu.

        Cumhur ittifakı açısından bardağın boş tarafında İmamoğlu’nun beklenmeyen çıkışı var.

        KÜRTLER VE KÜSKÜNLER

        Bardağın bir de “Eski çamlar bardak oldu” kısmı var.

        Kürtlerin ve metropol muhafazakarlarının seçimleri.

        Kürtlerin HDP’yi konumlandırma biçimleri bu seçimde özellikle dikkat çekti. Kürtler Güneydoğu’ya hendek terörünü yaşatmış ve bölgeye ilişkin tasavvuruyla bölücü imalar yapmış HDP’yi Şırnak, Ağrı, Bitlis gibi yerlerde cezalandırdılar. Büyük şehirlerde ise oylarını Millet İttifakı’ndan yana kullanıp AK Parti’yi cezalandırdılar.

        Adı “küskünler” olarak kalmış AK Parti’li muhafazakarların Ankara’da değilse bile İstanbul’da İmamoğlu lehine oy kullanmış olduğu söylenmekte. Zira İmamoğlu’nun almayı başardığı oy oranı CHP+İYİ Parti+HDP oylarının üzerinde. İmamoğlu küskün AK Partililerden oy aldıysa nedeni, metropol muhafazakarlarını rahatsız etmeyen bir dil kullanmasıdır. Yerel seçimin genel seçim gibi geçmesi; Cumhur İttifakı’nın “devletin bekası” üzerinden söylemi, liyakat, adalet ve ekonomik sıkıntılara yönelik endişeler cihetinden masaya yatırılmasına neden oldu. Yani yerel seçim genel seçim gibi geçince, Binali Yıldırım’ın yumuşak ve rahatlatıcı kişiliği ve vadettiği hizmet garantisi arka planda kaldı.

        Sonuçlar beklediği gibi gelmeyince faturayı küskünlere çıkarıp, iftira ve ithamlara girişen “tetikçi” taifeye ise söylenecek tek şey var: Küskünlerin tavrı eğer gerçekten belirleyici idiyse ve bunu öngörmek mümkün olduğuna göre, o zaman yapılacak belliydi: Küstürmemek.

        Yok eğer küskünler nihai sonuçta belirleyici bir faktör değilse, o zaman bu tavırlara, saldırılara, ucuzluğa gerek yok.

        MANSUR YAVAŞ’IN YAPTIĞI KONUŞMA

        Mansur Yavaş’ın HDP’den filan değil, CHP ve İYİ Partililer dışında, ülkücülerden oldukça ciddi destek bulacağını gösteren en önemli detay 17 Mart’ta Mansur Yavaş’ın yaptığı bir toplantıydı. Alparslan Türkeş’in oğlu Kutalmış Türkeş bu buluşmada “Mansur Yavaş bize Alparslan Türkeş’ten emanettir” diyerek gerçek ülkücülerin Yavaş’a destek vermesini sağlamayı hedeflediği gayet açık olan bir açıklama yaptı. Bu buluşma ve açıklamanın önemi medyada kapladığı alandan daha önemliydi.

        Ayrıca görüldü ki, son düzlükte ortaya çıkarılan usulsüzlükler, belgeli bile olsa halkta karşılık bulmuyor. Centilmenliğe yaraşır bir tutum olarak görülmüyor.

        Dikkat çeken bir detay da Yavaş’ın yaptığı konuşmanın Erdoğan’ın 1994’te İstanbul Belediye Başkanlığını kazandığında yaptığı konuşmayı çok andırması.

        Erdoğan herkesin müsterih olması gerektiğini, işçi çıkarılmayacağını, personele asla kılık kıyafet baskısı yapılmayacağını, İstanbullunun hayat tarzına saygılı olunacağını teminat altına alan bir konuşma yapmıştı. Yavaş da neredeyse aynı konuşmayı yaptı. Erdoğan sözünü tutmuştu. Bakalım Yavaş sözlerinin arkasında durabilecek mi?

        Diğer Yazılar