Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        WSJ 17 Nisan’da Andrew Bogan imzalı bir yazı yayınlandı. Yazının başlığı “New Data Suggest the Coronavirus Isn’t as Deadly as We Thought” şeklindeydi. ABD’nin bazı bölgelerindeki vaka ve ölüm sayıları karşılaştırılarak değişkenlere dikkat çeken haber özetle “Yeni veriler Koronavirüsün sandığımız kadar ölümcül olmadığı izlenimini veriyor” diyordu. Bogan’ın baz aldığı çalışmalara göre virüse yakalanan kişilerin ölüm riski %1-3 aralığında. Oysa Dünya Sağlık Örgütü bu oranı %3,4 olarak vermişti.

        Tesadüfe bakın ki aynı gün ABD başkanı Trump’ın ülkenin bazı eyaletlerinde dört hafta içinde ekonomik faaliyetlerin yeniden başlamasına yönelik üç aşamalı planını sunuyor. Nitekim Trump’la yakın ilişki içinde olan Mehmet Öz de aynı günlerde “Okullar açılmalı artık, ölüm oranı düşük olacak ve bu kimilerine göre kabul edilebilir bir durum” açıklamasını yapmış ve aldığı tepkiler nedeniyle özür dilemişti.

        Trump’ın hem medyayı hem de tanıştığı ‘celebrity’leri yakın zamanda talep ettiği üstü kapalı ‘sürü bağışıklığı’ politikasına yönlendirdiğini düşünmek hiç de yanlış olmaz. Çünkü o, Mayıs başında hayatı normale döndürmek istiyor. Vaka sayısının yarım milyonu, ölü sayısının 40’bini aştığı bir ülkede normale dönelim talebi ne kadar normaldir, merak konusu. Kaldı ki, Trump’ın normale dönme listesinde sadece, “Ekonomi çökmesin” gerekçesi ‘normal’e göz kırpan bir gerekçe. Yapmaya çalıştığı diğer şeyler arasında normale benzeyen bir şey yok.

        ABD’ye göçü askıya alıyor mesela.

        Dünya Sağlık Örgütü’ne ödenmesi gereken fonu ödemiyor sonra.

        Minnesota, Michigan, Ohio, North Carolina, Utah, Virginia ve Kentucky gibi ülkenin ‘iç kesimlerinde’ bulunan eyaletlerde kısıtlamaların kaldırılması için düzenlenen protestoları teşvik ediyor. Kitleler Trump’ın bu “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” tavrından ilham ve cesaret alarak koronavirüse sevinç taklaları attırıyorlar.

        İlginç olan Trump’ın bu protesto gösterilerinden ‘bazılarını’ açıkça sosyal medya hesabından desteklemesi. Hangilerini? Sadece valisi Demokrat Parti'den olan eyaletleri! Bunun anlamı nedir? Herhalde şudur: Valisi demokrat olan eyaletlerde virüsün yayılımını tetikleyecek etmenlerden mutlu olmak. Çoğunluğu demokrat olan eyaletlerdeki ölü sayısının yükselmesinden endişe etmemek bilakis sevindirici bulmak.

        ABD’nin başında böyle biri var.

        Dünyanın süper gücünün başında fütursuz ve her durumda sadece kendi ajandasındaki önem sıralamasına riayet eden, halkını kutuplaştırmaktan çekinmeyen, yer yer fazlasıyla kötücül bir profil.

        Diğer yanda da virüsün çıkışına kaynaklık etmiş, Dünya Sağlık Örgütü’ne “Virüs insandan insana bulaşmıyor” şeklinde yanlış bilgi vermiş, doğru bilgiyi ise çok geç vermiş, virüsten haberdar olan ve uyaran doktoru tutuklatmış sonra da hiç çekinmeden “Wuhan’ın virüsü kontrol altına alması beğenmediğiniz rejimimiz sayesinde oldu” diyerek etrafta -ve tabii Türkiye’de de- korkunç rejiminin propagandasını yapmaya çalışmış Çin var.

        AB desek, hali takati yok. Almanya dışındaki diğer ülkeler için bu olaydan ağır bir darbe yediler ve toparlanmaları zaman alır. Ama Avrupa ülkeleri hiç değilse verilerle oynamıyor. Ölü sayıları ve vaka sayıları ile ilgili yalan söylemiyorlar. Kötü giden, sınavı kaybettikleri kalemleri görünmez kılmak için Çin gibi örtbas girişiminde bulunmuyorlar ya da kötü sağlık sistemi nedeniyle Aşil topuğundan sınanmış ABD’nin başkanı gibi işi pişkinliğe dökmüyorlar. Ama başta da dediğim gibi takatlerinin, potansiyellerinin sınırlı olduğu görüldü.

        DÜNYA GÜVEN BUNALIMINDA

        Tüm bu tablo koronavirüs sonrası dünyanın yeni normali arayışı konusunda dünya kamuoyuna hiç de güven vermiyor.

        O yüzden dünyanın her yerinde bu virüsün çıkışı, yayılması ile ilgili birbirinden çok farklı tezlere, teorilere inanıyor insanlar. Hatta bilim insanları arasında bile ayrışma yaşanıyor.

        Bütün göstergeler ve main stream bilim insanları defalarca “Covid 19 doğal bir virüs” demesine rağmen, “Hayır laboratuvarda üretildi” fikrine inananların sayısı azımsanamayacak oranda. Bir araştırma yapılsa, bu virüsün mutasyon değil metilasyon ürünü olduğuna inananların sayısının daha fazla çıkacağına eminim.

        MIT profesörü Shiva Ayyadurai “Bu pandemi bilinçli yaratılan bir korkudur” dedi mesela. Aşı karşıtı furyanın önde gelenlerinden biri olduğu içim kendisini ciddiye almak çok zor, komplocu bir kafa yapısına sahip olduğu belli, ama bu yazımı yazıp iş yerime gönderebilecek olmamı da ona borçluyum. Çünkü e-postayı mümkün kılan yazılımın mucidi de bu kişi.

        İnsanların kafalarını daha çok karıştıran başka bir açıklama da 2008’de Nobel Tıp Ödülü'nü alan Fransız doktor Luc Montagnier’den geldi. Montagnier, Covid-19’un Çin'in Vuhan kentindeki bir laboratuvarda üretildiğini ileri sürdü.

        CNEWS kanalında yaptığı açıklamada kullandığı cümle şu: "Bu virüs, doğal yollarla ortaya çıkmadı, bu tam profesyonel bir iş. Bunun hangi amaçla yapıldığını bilmiyorum. AIDS'e karşı bir aşı bulmak istenmiş olabilir”

        Burada da kalmıyor. CNN Televizyonu yakınlarda ABD istihbaratının, dünya genelinde yüz binlerce insanın ölümüne yol açan Covid-19 virüsünün Çin'de salgının başladığı Wuhan kentinde yarasalar üzerine araştırmalar yapan bir viroloji laboratuvarından yayıldığı iddialarını ‘araştırdığını’ öne sürdü. Habere göre Amerikalı yetkililer virüsün bir biyolojik silah olarak geliştirildiğine inanmıyor. Ancak Covid-19'un buradan kazayla yayıldığı ya da burada çalışan bir kişinin hastalığı başkalarına da bulaştırmış olabileceği ihtimalini de ‘araştırıyorlar’. Meselenin biyolojik silah yapma gibi bir niyetten kaynaklanmadığına şüphe yok ancak sırf ‘araştırılıyor olması bile’ soru işaretlerini tetiklemek için yeterli. Zira Covid 19’un ‘laboratuvar mahsulü’ olması ihtimali ne kadar ağırlık kazanırsa ana akım bilim adamlarının koronavirüs hakkında söyledikleri o kadar çok tartışılır hale gelecek, dünyayı dizayn etmek isteyen gizli güçlerin korkunç bir plan yaparak yaşlı nüfustan kurutulmak istedikleri varsayımından, “İnsanlığı kısırlaştırma yoluyla nüfusu azaltmak istediler” teorisine varana kadar pek çok şüphe oğul vere vere çoğalacak. ABD ve Çin arasındaki dayanışmalı gerilim ve kıran kırana pazarlık da kitleleri yanıltarak rıza ürettiğinden epeydir şüphelenilen modern devletin ‘her an tetikte’ vatandaşlarını daha çok endişelendirecek.

        Koronavirüs sonrası dünyanın ‘normalleşmesi’ vasatına böyle bir atmosferde gidiliyor: Korkarak ve muazzam bir güvensizlikle.

        Normallik derken?

        Diğer Yazılar