Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hayatı normalleştirme ile ilgili adımların açıklandığı basın toplantısında sürecin Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarını kapsayacağı söylendi. Umarım her şey yolunda gider ama benim şüphelerim var ve bu konuya sonra değineceğim.

        65 yaş üstü ve 20 yaş altı grubun sokağa çıkma yasağının kısmi olarak gevşetilmesi doğru kurgulanmış görünüyor. Çünkü hem yaşlıların hem 20 yaş altının kasları tehlike altında.

        Gençler ev içinde egzersiz yapacağız diyerek evi başımıza yıkma noktasına gelmişlerdi ama hiç değilse hareket ediyorlar önemli olan da bu diyerek sabrediyorduk. Ancak ramazan ayında oruç hızlarını kestiği için o ev içi egzersizler de bitti ve başka bir biyolojik forma doğru mutasyon geçirmeye başladılar.

        Bilgisayar ile yatakları arasındaki kısacık mesafe yaşam alanları oldu ve durum iç açıcı değildi. Yaşlıların durumu daha da kötü. Bir tarafta yeni tip koronavirüse yakalanırlarsa hayatta kalamama ihtimallerinin yüksek olduğunun bilgisi, bir yanda kapana kısılmışlık duygusu. Dayanamayıp dışarı fırlamak ve polise toslamak ve bacakları esnetmeye fırsat bulamadan eve dönmek zorunda kalmak.

        Keşke bugüne kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilen her gün, yaşlılara serbest olsaydı.

        Bütün yaşlıların 10 Mayıs dışarı çıkma gününü kutluyorum. Tabii bu sokağa çıkma durumunun sadece 4 saat sürdüğünü hatırlatarak.

        REKLAM

        MASKE SATIŞ YASAĞINDA GERİ ADIM OLUMLU

        Maske meselesindeki anlamsız ısrardan dönmek için geç kalındı ama hatanın neresinden dönülse kârdır.

        Ben ve doktor olan eşim bile maske bulamıyorduk diyeyim siz anlayın.

        Birini 25 gün önce diğerini 15 gün önce doldurduğum iki forma rağmen ne Sağlık Bakanlığı'ndan ne de PTT’den herhangi bir kod alabilmiş değilim. Neyse ki evden çalışarak yapılabilen bir iş yapıyorum. Ama eşim her gün hasta bakmak için evden çıkıyor ve doğal olarak N95 ve benzeri tipte tam koruyucu maskeye ihtiyacı var. Sağdan soldan güç yollarla ve sınırlı sayıda bulduğumuz N95’leri dezenfekte ederek defalarca kullanmak zorunda kaldık. Şu ana kadar bu şekilde geldik. Çünkü hastanelere az sayıda geliyor ve yoğun bakım, acil servis gibi üniteler öncelikli olduğu için orada tüketiliyor.

        Eczanelerde ise tam koruma sağlayan bu maskeden yok, satılmıyor.

        Cumhurbaşkanı, “Maske türlerine göre üst fiyat belirleyerek halkımızı mağdur edecek girişimlerin önünü keseceğiz” diyerek sürecin sonunun “serbest ama tanesi 500 TL” olmasının engelleneceğini ifade etmiş oluyor. Memleketin ayarı ve ahlakı konusunda ciddi güvensizlik var ve zaten tam da böyle olduğu için devlet istismar endişesiyle bu işi tekeline almıştı.

        Ancak yürütemedi, yetişemedi.

        Hem maskesiz sokağa çıkmayın dedi hem ilk beş maskelik -pek de koruyucu olmayan- partiyi bile insanlara düzgün dağıtamadı. Dezenfekte edilip tekrar kullanılması imkansız olan ve ‘geçirgen’ bir materyale sahip olan cerrahi maske tipinden bahsediyoruz bu arada. Zorunlu olarak her gün ya da haftanın birkaç günü dışarı çıkması gereken biri için neye yarardı beş, sayıyla 5, ancak beş günü kurtaracak ve geçirgen, kişinin kendisini değil sadece muhatabını korumaya yarayan maske, orası da bir muamma olarak kaldı.

        Üretimi ve satışı serbest bırakıp üreten, dağıtan üzerindeki denetimi sıkı tutmak en doğrusuydu. Bu yoldan uzak durulmasının nedeni belki de insanları sokaktan uzak tutmaktı. Maske edinemeyen kişileri sosyal izolasyona zorlamaktı. Ama bu düşünce tarzı da evden çıkması zorunlu olan kişilerin zor durumda kaldığı gerçeğini açıklamaya yetmedi.

        Nihayet bu anlamsız ısrardan vazgeçiliyor.

        Sinir krizinin eşiğindeki öğrenciler

        Önce iyi haberi vereyim.

        Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bu yıl liseye geçiş sınavına hazırlanan çocuklara müjdeler verdi.

        - Sınav 2 oturumda olacak. Buradaki boşlukta öğrenciler okul bahçesine çıkıp hava alabilecekler.

        - Öğrenciler ilk kez düşünülen bir uygulama ile, kendi okullarında ama başka öğretmenler eşliğinde sınava girecekler.

        - Sınav soruları son yılın 1’inci dönemindeki konularından hazırlanmış olacak. (Zira ikinci dönem, uzaktan eğitim vs derken gümbürtüye gitti).

        - Fotoğraflı kimlik kartı temininde zorluk yaşanabileceği düşüncesiyle fotoğraflı kimlik şartı aranmayacak.

        - Sınava giren öğrencilere maske temin edilecek. (Eh normal çünkü maske bulunmuyor.)

        - Sağlık koşullarına dikkat edilecek, Bilim Kurulu oturma düzeniyle ilgili senaryo üzerinde çalışıyor.

        Tamam, güzel gelişmeler.

        Ama insan merak ediyor: Peki YKS’ye girecek olanlardan ne istediniz?

        Üniversite sınavı gibi hayati bir eşikten yeterli puanı alma zorunluluğu yeterli bir stres kaynağı değil miydi?

        Sınav tarihinin zırt-pırt değişmesinden murad edilen nedir? Son iki ayda üç ayrı sınav tarihi ilan edildi. Önce 20-21 Haziran dendi. Covid 19 eğitim hayatını alt üst edince mantıklı bir tarih olan 25 Temmuz ilan edildi. Şimdi de 27-28 Haziran oldu!

        YKS’ye 82 gün vardı, şimdi 54 gün var. Yakışıksızlığın farkında mıyız?

        Çocuklar bütün ömürleri boyunca bu sınava koşuyorlar. Pandemi süreci ise gençleri en hayati sürecin eşiğinde başka bir sınavla daha yüzleştirdi. Dersanesi olan gidemedi, özel ders hocası olan hocasından ders alamadı. Çünkü sadece dışarı çıkmak yasaklanmadı, evler de dışarıdan gelecek herkese kapandı. Covid 19 bütün hesapları alt üst etmişken YKS takvimiyle oynamak, gençlerin geleceği ile oynamak oldu. Yazık oldu.

        Diğer Yazılar