Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kocaeli Belediye Başkanı Tahir Büyükakın demişti ki: “Samimi bir itirafta bulunmak gerekirse biz adeta Marmara’yı foseptik gibi kullanmışız. Yani sadece ön arıtmadan geçen atık suyu açık denize derin deşarjlarla boşaltmışız. Akdeniz’den Karadeniz’e doğru dip akıntısı yolu ile gideceğini düşünmüşüz ve bu yolla devam etmişiz. Aynı zamanda Tuna Nehri üzerinden ve Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerden, Karadeniz üzerinden Marmara’ya gelen kirlilik kaynaklarını da belki düşünmek ve bunu da eylem planımıza dahil etmek gerekiyor. Bir sınır ötesi durum da aslında Marmara ekosistemini etkiliyor."

        Takip eden günlerde AK Parti Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ise şöyle buyurdu: “Marmara'da kirlilik had safhaya varmış. Arkadaşlar, Türkçemizde çok özel kavramlar var. Bunlardan biri meymenet kavramıdır. Meymenet güzelliği ifade eder. Aksi olursa meymenetsizlik ortaya çıkıyor. Meymenetsizlik de uğursuzluk demektir. Tıpkı güdümsüzlük gibi bir şeydir bu. Bu, CHP'yi ifade eder. Nerede iş başına gelmişler, orada bir sevimsiz hal ortaya çıkmıştır. Bunun son yansıması İstanbul'dur. Daha önce İzmir var, İzmir'i görüyoruz belediyecilik açısından. Bu CHP anlayışıyla kaim bir haldir. O yüzden de ülke yönetimine Allah muhafaza gelseler, altı üstüne gelir.”

        REKLAM

        İKİ AK PARTİLİ, İKİ BÜYÜK FARK

        İlki, bir siyasetçinin sadece yaptıklarından değil yapmadıklarından da sorumlu olduğunun farkında.

        Mahcup ve çekingen de olsa, müsilaj sorununda yöneticilerin başka yerlere doğru ihraç edemeyecekleri bir vebal olduğunun farkında. Konuyu araştırmış. Tam adını koymasa da ‘derin deniz deşarjı’ denilen işin nasıl bir sahtekarlık olduğunu iyi kötü anlamış.

        İkincisi, ‘meymenet’ kelimesi üzerinden irrasyonel, tamamen subjektif bir tema seçip konuyu Ekrem İmamoğlu-CHP ekseninde ‘dinlendirmeyi’ seçmiş. Biraz siyasetten biraz dinden yontarak yani, kalın bir ’hurafe’ üretip millete kakalamaya çalışmış.

        Hurafe dediğimiz şey de tam olarak din müsilajıdır aslında.

        *

        Peki bu iki profilden hangisine güvenirdiniz?

        Elbette ilkine.

        Çünkü Tahir Büyükakın en azından hakikat gibi bir derdi olduğu izlenimini veriyor. Yanlış yapıldığını kabul ediyor.

        İbrahim Aydemir ise sanki milleti değil üç harflileri temsil ediyor, kıyamet tellallığı yapıyor, ilimsizliği ve bilimsizliği ile milleti ahmak yerine koyuyor. Yapabilse Marmara’nın üzerine örtü serip kurşun döktürür.

        *

        Biliyorum bu iki açıklamanın üzerinden epey zaman geçti.

        Gelin görün ki müsilaj sorununda düzelme yok.

        Hayalet Gelin gibi, oradan oraya sürükleniyor müsilaj.

        REKLAM

        Ha bire elektrik süpürgesi gibi aletlerle denizin tozunu/salyasını alıyorlar. Aslında sorunu halının altına süpürüyorlar.

        Oysa mesele zaten o halının altının dolmuş olmasında.

        Sorun çöpü otu b.ku atığı lastiği ittirdiğiniz derinlerin, o kiri artık tolere edememesinde.

        Marmara’nın etrafında yaşayan 30 milyon insanın her biri günde yarım kilo dışkı üretiyor ve hepsi Marmara Denizi’ne gidiyor.

        Doğum kontrolü hapı gibi ilaçlar dahil türlü kimyasalın karıştığı idrarların, deterjanlı kızartma yağlı evsel atık sularının denizdeki floraya neler yaptığını tahmin ediyorduk. Ama şimdi gözümüze mil çekiyor kirliliğin resmi.

        Bunlar yetmiyor, fabrikaların endüstriyel atıkları, plastik vs.

        O da yetmiyor bir de bu lağım kazanını Marmara Denizi etrafındaki termik santrallerinin denize bastığı sıcak suyla kaynatıyoruz.

        Bu gaddarlık karşısında Marmara ölüyor haliyle, ne yapsın?

        Zehirlenen insanların ölmeden önce ağızlarından dışarı akan köpüklere benziyor müsilaj.

        Deniz salyası.

        Ölüyorum demenin deniz dilindeki karşılığı.

        *

        Sonra adamın biri çıkıp ‘meymenet’ diyor, "Çünkü CHP uğursuz" diyor.

        Siyasallaştırılmış hurafe olayına girecekseniz dikkat etmeniz lazım oysa.

        Çünkü birileri de kalkıp "Gayretullah’a dokunuyorlar" diyebilir.

        "Allah yardım elini bunlardan çekti. Bakın denizi kusturuyor, daha nasıl bir işaret bekliyorsunuz?” diyebilir.

        REKLAM

        En doğrusu yine Tahir Büyükakın gibi yapmak.

        *

        Kaba etinizi çuvaldızla tanıştıracaksınız bir zahmet.

        Başka yolunuz, başka çareniz yok.

        Diğer Yazılar