Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Çarşamba akşamı Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan "Yarına Atılım Eylem Planı" lansmanında partisinin dijital dönüşüm alanındaki politikasını kamuoyu ile paylaştı. Isaac Asimov kitaplarındaymışım gibi hissettiğim anlar oldu desem yalan olmaz. “Yapay Zeka Etik Kurulu” oluşturmaktan, Silikon Vadisi'ne büyükelçi atamaya kadar varan eylem planları, içinde yaşadığımız zaman diliminin hayal kurmayı ne kadar unutturduğunu hatırlattı.

        Ancak yanlış anlaşılmasın, tam olarak ‘şimdi’ ve ‘bu anda’ öğrenci olanlara, genç girişimcilere ve alanları gereği dijital arayüzlerle çalışanlara yönelik acil ihtiyaç kalemleri de vardı lansmanda. İnternet hizmetinin ve dijital cihazların üzerindeki vergi yükünü indirmek gibi. Cep telefonlarının kendi fiyatları üzerine bir de %82 oranında ‘vergi’ eklendiği hatırlanırsa bu vaadin ne kadar önemli olduğu anlaşılır.

        Sonra, ülkede rehabilite edilecek pek çok şeyin teknolojik ilerlemeyi yakalamadan mümkün olmadığına dair pek çok konu başlığı arzı endam etti sahnede. En çok beğendiğim uygulama ise, bir tabloda hedef, amaç, ilgili bakanlık ve uygulama süresinin basit ve kolay anlaşılır şekilde grafikleştirilmesi oldu. Örneğin; Hedef: Kamuda şeffaflığı ve hesap verebilirliği dijital kabiliyetleri kullanarak sağlamak. Sorumlu Bakanlık: Cumhurbaşkanlığı, güçlendirilmiş parlementer sisteme geçildikten sonra Başbakanlık. Düzenleme süresi: 360 gün. Yöntem ve açıklama: Vatandaş devlet ilişkileri için üç platform kurulacak. a) saydamlik.gov.tr üzerinden ihale şartnamaleri yayınlanacak ve bunun gibi diğer kamu verileri izlenebilecek b) takip.gov.tr üzerinden izin lisans ve benzeri başvuruların durumu ve tahmini tamamlanma süreleri bu siteden izlenebilecek c) duzenleme.gov.tr adlı web sitesi üzerinden sivil toplum örgütleri, iş dünyası ve vatandaşlar dijital anketlere katılacak, yapılacak işler, mevzuat değişiklikleri ile ilgili görüşlerini ve önerilerini paylaşabilecekler.

        Tarım yönetimi, afet yönetimi, sosyal politikalar eylem planı, dijital dönüşüm ve az önce bahsettiğim ‘Yarına atılım’ eylem planı... Bunlar Ali Babacan liderliğindeki Deva Partisi’nin şu ana kadar açıkladığı planlar. Sırada ekonomi ve kurumsal yapılanma, sanayii, kobi esnaf eğitim politikalarıi doğa ve çevre, sağlık, kültür ve sanat politikalarıyla ilgili eylem planları var.

        Ancak pek tabii gazetecilerin bir kısmının kafasında siyasetin gündemi vardı.

        Ama neyse ki lansmandan sonra bir de davet vardı.

        Yemekte uzun uzun konuştuk.

        TEZKERE VE ÇEKİMSERLİK

        Deva Partisi’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye ve Irak'a sınır ötesi operasyon yetkisini iki yıl uzatan tezkereye neden çekimser kaldığına ilişkin bir soruya önce “Parti merkezimizde öyle bir temayül oluştuğu için” cevabını verdi. Sonra şunları ekledi: “Bugün yönetme sorumluluğu bizde olsa, askerimizi 3 günde geri çekeriz diye bir söz veremeyiz. Tezkerenin süresi doldu haydi herkes evine dönsün diyemeyiz. Bu işin, hudut güvenliği boyutu var, yeni göç dalgalarını engelleme boyutu var. Ancak seçim sürecini hatta belki sonrasını kapsayacak iki yıllık bir yetki talebine hemen tamam demek de mümkün değil. Bu yetkiyle ne yapılıyor? Oradaki varlığımız sahiden gerekli mi? Yoksa mesele iç siyasette bir konsolidasyon sağlamak mı? Bunları düşünmeden evet demek de mümkün değil. Dolayısıyla çekimserlik ağır bastı.”

        “BÜTÜN YETKİLERİ ALDI AMA HİÇ SORUMLULUK DUYMUYOR”

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara Çubuk'taki şehit cenazesinde uğradığı yumruklu saldırının görüntülerinin izletilmesinden konu açıldığında Babacan ‘siyasal şiddet’ kavramını kullandı ve iktidarı sorumsuzlıkla suçladı: “Siyasal şiddet bağlamında Erdoğan’ın yaptıklarını tehlikeli buluyorum. Bütün yetkileri aldı, ama o yetkilerin gerektirdiği sorumluluğa dair bir duruş sergilemiyor. Oysa sorumluluk duyması lazım, sorumluluğuna dair güçlü bir sinyal vermesi lazım kolluk kuvvetlerine, güvenlik bürokrasisine, bu mesajının oralara gitmesi lazım.”

        ERKEN SEÇİM OLUR MU?

        Ekonomik krizin yönetmeyi zorlaştırdığı bu durumun da Cumhur İttifakı'nı bir an önce erken seçim yapmaya sevk edeceği şeklinde bir görüş var malum. Babacan bu görüşe katılmıyor.

        “Bence Cumhurbaşkanı ekonomiyi hala düzeltebileceğini düşünüyor. Ekonomiyi toparlayıp, düzeltip seçime öyle gitmeyi planlıyor. Hala zihninde olup henüz yapmadığı şeyler var, onları da yapmak isteyecektir. Sonuna kadar denemek isteyeceği şeyler var”

        Peki onlar neler?

        “Niyet okuma gibi olacağı için somutlaştırmak istemem.”

        İTTİFAK MESELESİ

        “Altı parti masada. Ancak altı partinin genel başkanının oturup parlementer sistemde mutabık kalması ittifak anlamına gelmez. Güçlendirilmiş parlamanter sistemde uzlaşılsa bile geçiş sürecindeki adımlarda da uzlaşmak gerekecek.

        Seçim yapıldı ve sandıktan çıkıldı diyelim, parlamenter sisteme geçiş için gereken süre ne olacak?

        O süreç nasıl işleyecek?

        Diyelim ki adayınız cumhurbaşkanı oldu, ama meclis çoğunluğu alınamadı; milletvekillerinizin sayısı 300’de kaldı. O zaman hangi yöntemleri izleyeceksiniz? Sadece seçimi kazanmak değil, hatta parlementer modele geçiş değil, geçiş sürecinin güvenli bir biçimde gerçekleşmesini sağlamak için nasıl bir tutum alacaksınız?

        Bütün bunlar için de uzlaşma lazım, her senaryonun iyi çalışılması ve ev ödevinin muntazam biçimde yapılması lazım.”

        Peki ya, muhalefete düşmüş bir AK Parti’nin vekillerinin o gün geldiğinde mecliste model değişikliğine evet diyebilme ihtimali yok mu? Sonuçta AK Parti’ye iktidarı kaybettirmiş, iktidarda kalmaya yaramamış bir cumhurbaşkanlığı hükümet modelinin o gün mecliste bulunan AK Partili vekillerin model değişimine destek vermesi olası değil midir?

        “Cevap vermesi zor. Pek çok faktör rol oynayabilir. Biz şunu bekliyorduk aslında. Sayın Erdoğan’ın parlamenter sisteme desteğin çoğaldığını gördüğünde ‘hadi gelin parlamenter sistemi konuşalım’ diyebileceğini… Böyle bir ihtimal olabilir diye düşünüyorduk. Ama son aylarda arka arkaya yaşanan şeyler gösterdi ki böyle bir şeyi söyleme eğilimi yok. Tam tersine yeni Anayasayı bile mevcut sistemin devamı şartı üzerinden konuşmak istiyor.”

        ON BÜYÜKELÇİ…

        “Büyükelçilerin bir araya gelip ortak bir açıklama yapma usulüne pek rastlamıyoruz. Bu büyükelçiler belirli bir grup adına da konuşuyor değillerdi. Avrupa Konseyi'ne üye ülkeler adına değil, D-8’e üye ülkeler adına değil, adı olmayan bir grup adına kalkıp açıklama yapıyorlar. Bunun usul olarak son derece hatalı olduğunu düşünüyorum.

        Böyle üst perdeden uyarılarla da Türkiye’de hükümetin tavrını değiştiremeyeceklerini de kesinlikle görmüş olmaları gerekiyordu bugüne kadar. Aynı büyüelçiler bize gelmişlerdi, ikili görüşmelerde fikir alışverişi yapmıştık. Kamuoyu önünde eleştirmenin faydası değil zararı olacağını söylemiştik. Türkiye’yi sıkıştırma sert konuşma hali bazen o ülkenin kendi iç siyasetine yarayabiliyor. Ama Türkiye ile ilgili samimi kaygılar, hukukun üstünlüğü ile ilgili endişeler varsa başka yöntemler kullanılır, Avrupa Parlamentosu'nun yayınladığı raporlar gibi yöntemler çok daha mutad yöntemlerdir. Sonuçta bir hata yaptılar. Ve bu başka hataya sebep oldu, nitekim büyükelçileri göndereceğiz gibi bir çıkış da hataydı. Sonra bir diplomasi trafiği işledi. Yapılan açıklamayı o ülkeler kendi anlamak istedikleri gibi okudu, Sayın Erdoğan kendi anlamak istediği gibi okudu. İngilizce ile Türkçe çeviri arasındaki farklara da herkes kendi istediği anlamı yükledi.”

        ŞAPKADAKİ TAVŞANLAR

        Önümüzdeki günlerde, daha doğrusu seçime doğru, gerek dış politikanın iç siyaseti konsolide etmek için kullanılması gerekse başka hadiselerin araçsallaştırılmasını beklemeli, hazır olmalı mıyız? Şapkadan hangi tavşanlar çıkar?

        “Artık sayın Erdoğan’ın hareketlerini iktidarının bekasını sağlama alma motivasyonu üzerinden okumak lazım.

        Şahsi iktidar bekasıdır motivasyonu. Dış güvenlik de öyle, iç konular da öyle, teknoloji de öyle, vergi meselesi de öyle.

        Beka kaygısı var ve bu kaygıyla pek çok şey söyleniyor, yapılıyor ve bütün bunlar 84 milyona maalesef zarar veriyor. En çok zarar gördüğümüz yerler de fakirleşme, dış politikada yalnızlaşma, itibar kaybı. Çok daha iyi olabilecek iken bu duruma düşüyoruz ve bu çok üzücü.”

        “AK PARTİ SEÇMENİNİ ÇEKEMEZSEK SEÇİMDE BAŞARI KAZANMAMIZ ZOR”

        “AK Parti’ye destek vermiş olan vatandaşlarımızın pek çoğu büyük bir ikilem yaşıyor.

        Eskiden varolan gönül bağı var, açıkça desteklemiş olmanın verdiği bir angaje olmuşluk var, ama öte yandan bir de olan biteni savunamama izah edememe durumu var. Bunu görmek gerekiyor.

        Bu vatandaşlarımızın işi çok kolay değil. Artık olanı biteni savunamıyorlar ve dini argümanlar o yüzden daha sık devreye giriyor. Ya da tamamen yüzeysel pek rasyonel olmayan yerlere gidiyorlar. Ekmek şu kadar oldu diyorsun ama sihamız var diyor mesela. Bir süre bununla yetiniyor ama kendini uzun bir süre ikna etmesi zor.

        İşleri zor. Ama onlara yardımcı olmamız gerekiyor bizim. Hassasiyetle yaklaşmak gerekiyor. Yol göstermek gerekiyor.

        Onları anlamaz, iyi analiz etmez, bize yönelmelerini sağlayamazsak seçimde başarılı olmamız kolay olmayabilir.”

        Diğer Yazılar