Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın İsmail Saymaz’a verdiği röportajda sarf ettiği ifadeler Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile karşı karşıya gelmesine neden oldu.

        “Peki, altılı masa birden çok ittifak oluşturabilir mi?” sorusuna cevaben “Altılı masada hiç konuşmadık. Sayın Davutoğlu, 'Üç parti (Saadet, Gelecek ve Deva) deklarasyon yapalım' diye önerdi. Partinin yetkili organlarına götürdük. Başkanlık kurulunda 21'de 21 reddedildi. Bir arkadaşımız bile desteklemedi. O bizim kendimizi nasıl tanımladığımızla ilgili bir konu. İstemiyor arkadaşlarımız” demişti Babacan.

        ***

        Aslında Ali Babacan kendisine ne zaman Ahmet Davutoğlu sorulsa aynı cevabı veriyor.

        Bkz. Gaziantep’te Mayıs ayında benim de aralarında bulunduğum gazetecilere verdiği cevaplar.

        Linkini verdiğim röportajda Ali Babacan sürekli olarak “Gelecek ve Deva neden ayrı partiler olarak çıktı?” sorusunun sorulmasından rahatsız olduğunu, sert denebilecek bir açıklıkta beyan etmişti.

        Evet, Duvar’dan Voice of America’ya kadar genişleyen mecralardan gelmiş birçok gazeteci bunu soruyordu o gün, çünkü bu iki parti beraber çıksaydı kaldıracakları toz bunun 7 katı, 6’lı masaya getirecekleri oy şimdi anketlerde görünen oranlarının dört katı olacaktı.

        Hadi o olmadı, üç partili genel seçim ittifakı için zemin oluşturulabilseydi, seçim sonrası muhalefet partilerinin parlamento denklemi çok daha farklı olabilirdi. Soruluyorsa bu yüzden soruluyordu. İnsanlar benzer gelenekten ve ortak geçmişten gelen iki parti lideri arasındaki bu uzaklığa anlam veremiyordu. Hala veremiyor.

        Ancak İsmail Saymaz’ın röportajında bu kez farklı bir şey vardı ve sanırım Ahmet Davutoğlu’nu tepki vermeye sevk eden de bu oldu.

        Saymaz soruyor: “İç çatışma ihtimalinden söz ediliyor. Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu da değindi.

        Sayın Babacan cevap veriyor: “Hükümetin 'Ortalığı karıştırayım, güvenlik sorunu çıkarayım, iktidara destek olarak dönsün' şeklinde kirli hesabı varsa yazıklar olsun. Ama bizim siyasi sorumluluk taşıyan insanlar olarak felaket tellallığı yapmamız doğru olmaz.”

        Eğri oturalım doğru konuşalım. Bu cümlede dolaylı yoldan Davutoğlu’na ‘felaket tellalı’ deniliyor mu denilmiyor mu?

        Açıkça denmese de ima ediliyor.

        SAADET PARTİSİ EVET DERKEN DEVA PARTİSİ NEDEN HAYIR DEDİ?

        Gelelim geçen yıl bu zamanlar Temel Karamollaoğlu’nun kabul ettiği ama Deva Partisi’nde 21’de 21 karşı çıkılan deklarasyon teklifinde sunulan metin meselesine.

        Babacan’ın atıf yaptığı ve Deva karar organında reddedilen deklarasyon metni aslında kapsamlı bir ittifakı ima eden detaylı bir metin bile değil.

        Sadece 28 Şubat zihniyetinin devamı olarak ortaya çıkabilecek eylemlere karşı Deva-Gelecek-Saadet partilerinin kalkan rolünü perçinleyen ve aslında bu yolla AK Parti’den kopmaya hazır muhafazakarlara güven vadeden bir metin. Metinde 28’i Şubat'ı istismar eden iktidar partisine de karşı duruluyor.

        Deklarasyonun tam metni Ahmet Davutoğlu ile söz konusu polemik hakkında röportaj yapan Saymaz’ın köşesinde de yayınlandı.

        bkz : https://halktv.com.tr/makale/davutogludan-babacana-sizi-ne-rahatsiz-etti-685728

        Diyebilirsiniz ki, Deva Partisi mütedeyyin bir parti değil, öyle bir kitleye hitap etmek gibi bir önceliği de yok, mecburiyeti de. Pekala “Böyle bir deklarasyon metni üzerinden yan yana gelip bu görüntüyü verirsek, muhafazakar tabana güven verirken seküler kesimlerle karşı karşıya geliriz, hiç gerek yok” diye düşünülmüş olabilir.

        Ama o zaman şu soru gündeme gelir: Hadiseye böyle bakılıyorsa bu deklarasyon teklifinden sadece bir ay sonra Ali Babacan o meşhur ‘azgın azınlık’ açıklamasını neden yaptı?

        Bkz:

        Sorulur çünkü ‘azgın azınlık’ gibi bir ifade 21’de 21 reddedilen deklarasyon metninden çok daha sert. Daha muhafazakar daha millici ve ‘daha dindar’ olmakla ‘itham edilen’ Gelecek Partisi lideri daha hiç böyle bir ifade kullanmadı.

        Demek ki konu tam olarak sekülerist, laik kesimlerle karşı karşıya gelme endişesi de değil.

        Deva ve Gelecek Partilerinin kısa ilişki tarihi böylesi yığınla muğlaklıkla dolu.

        Davutoğlu da anlaşılan bir noktada patladı ve altılı masada ilk çatlağı oluşturma riskini bile göze alarak şu soruyu kamuoyuna açık bir biçimde sordu:

        Deva'da ‘hayır’ diyen 21 arkadaşıma soruyorum: İki paragraflık metinde sizi ne rahatsız etti kimlik olarak? '28 Şubat’ı yapmak isterlerse onlara karşı mücadele edeceğiz' dememiz mi, rahatsız etti? '28 Şubat’ı örtü gibi istismar ederek yolsuzluk yapanlara karşı mücadele edeceğiz’ dememiz mi? Bizlerle beraber olmak rahatsız ettiyse altılı masada da beraberiz. Atomize olan siyaseti toparlamamız lazım. ‘Ben’ dememek, ego yapmamak lazım.

        21’de 21 adına söz alan Deva Partili Mustafa Yeneroğlu ise şöyle cevap verdi :

        “Metinde bizi rahatsız eden bir şey olmadığı gibi devamlı dile getirdiğimiz konulardan sadece bazıları. Ama Türkiye'nin sorunları ve özgürlükçü demokratik tutum bunlardan ibaret değil. Her demokratın zaten her zaman kabul ettiği bu tutum için ortak bir deklarasyona gerek olmadığını düşündük.

        O teklif tarihi itibarıyla 1,5 yıllık bir partiyiz. Bize göre yeni kurulmuş bir partinin önceliği kendi kurumsal kimliğini güçlendirmek ve kendi teşkilatlanmasına odaklanmaktır.

        Ayrıca 6lı masada birlikte çalışırken onu gölgeleyecek başka gündemlere gerek olmadığını düşündük (…)

        ORTAK DEKLARASYON ALTILI MASAYA ZARAR VERMEZDİ ÇÜNKÜ…

        Ben Deva Partisi'nin başarılı olmasından ancak memnuniyet duyacak biriyim, Ali Babacan samimi bir demokrattır ve Mustafa Yeneroğlu’nu da vicdanlı, adil ve cesur bir siyasetçi olarak tanıyorum.

        Ama burada da haklı değiller.

        Çünkü altılı masa çalışmalarının bugünkü kadar net bir şekilde ortaya çıkmadığı Ağustos 2021'de, böyle bir deklarasyondan hiç zarar gelmezdi, bilakis ‘birleştiğimiz müşterekler var’ görüntüsü vermeniz, ortak değerlere sahip tabanlarınız gözünde daha çok muhafazakarı altılı masaya çekmenizi sağlayabilirdi.

        İkincisi, altılı masa çalışmalarının epeyce ilerlediği bir gündemde 27 Nisan 2022’de (iktidar yeni seçim yasasını açıkladıktan sonra) sayın Ali Babacan “Demokrasi ve Atılım Partisi, önümüzdeki seçimlere kendi adıyla, kendi şanıyla, kendi logosuyla girme kararını almıştır” açıklamasını yapmaktan çekinmemişti.

        Hatta bu açıklama kısa bir süre için bile olsa, Deva’nın altılı masadan ayrıldığı şeklinde bazı istifhamlara bile neden olmuştu.

        “Adıyla, şanıyla, kendi logosuyla…” açıklaması altılı masayı gölgelemiyor ama üç partinin yanyana gelip ortak deklarasyon metni yayınlaması mı gölgeliyor?

        KAVGAYI BİTİREN ERDOĞAN’IN İKİSİNE DE HAİN DEMESİ OLDU

        Sözün özü iki parti arasındaki mesafe ve tartışma biliniyordu, ama altılı masanın akıbeti adına bu çelişkinin kamuoyunun gözü önünde yaşanmamasına dikkat ediliyordu.

        Ancak bunda sorumluluk payı büyük olan taraf maalesef Deva Partisi gibi görünüyor.

        Zira Deva Partisi’nin Gelecek Partisi’ne koyduğu mesafe ülkenin kurtuluş, normalleşme ve ortaklaşma aciliyeti ile izah edilemez boyutta.

        Yeneroğlu’nun dediği gibi “Ülkenin perişan hali ortada” ise eğer, ki bana göre de öyle, AK Parti iktidarda iken, yani güçlü iken, risk alarak ve yakın aralıklarla kopuş sağlamış ve siyasi kader ortaklığı bulunan iki muhafazakar genel başkanın daha anlamlı bir temas içinde olması beklenir. Partilerden birinin kendisini ayrıştırmak için sürekli olarak ‘Biz onlarla aynı değiliz” parantezi açmaya çalışması değil.

        İşin doğrusu AK Parti’den koparak kurulan iki partinin arasındaki buz fırtınası, AK Parti’nin hitap ettiği kesimden yeter düzeyde destek almalarını engelliyor. “Siz bu kadar ortak paydaya rağmen daha birbirinize güvenemiyorsanız, biz masa adına verdiğiniz kefalete nasıl güveneceğiz?” diye sorulsa verilecek bir cevap yok.

        Dahası, hakikat değilse de, realite şöyle:

        Muhalefetin tabanı ve entelijensiyası içinde yer alan, hatta Deva ve Gelecek partilerinin altılı masada olmasına karşı çıkan kesim, iki partiyi ‘aynı’ yahut ‘benzer’ görüyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çekirdek seçmeni için de her iki parti lideri ‘aynı’ yahut ‘benzer’.

        İki partinin liderini de bir TV programında açıkladığı üzere ihanet içinde görüyor Erdoğan.

        Biri daha az hain, diğeri tam hain gibi bir ayrım yapılmıyor.

        Her ikisini de "Hak ettikleri için o makamlara gelmediler" diye andı.

        "AK Parti’de hiçbir zaman liyakat olmadı" anlamına gelecek bir şey söylemiş oldu.

        Ama bir yandan da, bilmeden daha doğrusu pek umrunda da olmadığı için, Deva ve Gelecek partileri arasındaki tartışmanın büyümesini engellemiş oldu.

        **

        İşe bakın …

        Kavganın büyümesini engelleyen Erdoğan…

        Bir arada kalmalarını sağlayan Kılıçdaroğlu…

        Anlayana başkaca bir keder gerekmez.

        Diğer Yazılar