Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şarkıcı Gülşen’in başına gelen, ülkenin gündemini alt üst eden Sedat Peker ifşaatlarına rağmen önemini koruyor.

        Yaptığı yanlıştı, tutuklanmasına gerek yoktu konusunda neredeyse tüm ülke mutabık kalmışken ve hafta başında tahliye edilmesi gerekirken, şarkıcı için ev hapsi uygun görüldü. Adli kontrolle bile salınmadı, ev hapsi yani tutukluluğun bir türü ile cezalandırılıyor.

        İktidar medyasında bile tutuklamayı saçma bulan yazılar çıktı.

        Öte yandan bir demokrasi bloku olması gereken altılı masaya müzahir partilerin bazılarından hiç ses çıkmadı.

        Amaç da sanırım buydu.

        Sosyal medya hesabımdan attığım bir tweette daha önce de İmam Hatiplilere benzer hakaretler yapıldığını, mesela Erol Mütercimler’in bazı ifadelerinin de yargıya taşındığını ama kendisinin tutuklanmadığını hatırlatmış, o zaman neden Gülşen’e böyle bir muamele yapılıyor diye sormuştum.

        Sebep de cevap da ‘konjonktür’ kelimesinde gizli.

        Bugün muhalefetin kararlı ama aynı zamanda kırılgan bir ittifakla alternatif haline gelmesini sağlayan konjonktür bu.

        Gülşen’in tutuklanmasının arkasında siyasi bir manevra varsa eğer, ki Nisan ayındaki bir videonun servis edilmesinden böyle bir manevranın olduğunu anlıyoruz, amacı hem son zamanlarda Sedat Peker’in iddialarını görünmez kılmak hem de AK Parti saflarını sıklaştırmak değil, muhalefetin zayıf bir teyelle tutturulmuş saflarındaki dikişleri gevşetmek, mümkünse patlatmaktı.

        Patlamadı ama gevşetme konusunda başarılı olan bir operasyondan bahsedebiliriz.

        Öte yandan bu meselede Gülşen’in abartılı sahne kıyafetlerinden ve eyvallahsız tavırlarından politik/muhalif bir figür yaratmaya çalışanların şarkıcıyı ittirdikleri menzilin de payı var. Orada çarklar farklı işliyor çünkü.

        Şimdi Gülşen’in konser veremeyecek olmasına sebep olan İmam Hatiplilere sarf ettiği yakışıksız bir söz… Kızarsınız söylenirsiniz, karşılığını verirsiniz ve konu kapanır normalde. Hayır kapanmıyor.

        Gülşen ev hapsinde iken, Behzat Ç, Çekiç ve Gül’ün yakında Blu TV’de gösterileceğini duyuran tweetlerde Emrah Serbes ile ekibinin gülümseyen fotoğrafları yer alıyor.

        Sistem, üç kişinin ölümüne sebep olan Emrah Serbes için konuyu kapatmış.

        BEHZAT Ç. GERÇEK OLSAYDI EMRAH SERBES’E NE YAPARDI?

        Adalet mekanizması insanı delirtecek kadar kötü işliyor.

        Onu anladık.

        Ama şu konuyu bir hatırlayalım mı?

        'Behzat Ç.' ve 'Müptezeller' romanları ile tanınan yazar Emrah Serbes 22 Eylül 2017'de 'kusurlu' şekilde başka bir arabaya çarptı ve Özçelik ailesinden üç kişiyi öldürdü. Baba, 16 yaşındaki genç bir kız ve annesi artık yaşamıyor, bir daha hiç yaşamayacak.

        Çok hazin ama evet insanlar kaza yapabiliyor, insanların ölümüne neden olabiliyorlar. Adı üzerinde ‘kaza’. Kasıt yok. Ama kasta eş değer ihmaller, sorumsuzluklar, eyleminin sonucunu başkasına ödetmeye kalkmalar bahsi başka.

        Emrah Serbes de sınavı orada kaybediyor.

        Arabayı Emrah Serbes kullanıyor ama suçu yakın arkadaşı Kenan Doğru üstleniyor mesela.

        Her nasılsa Emrah Serbes tıbbi yardım istemedi diye, olayın akabinde kendisine kan testi yapılmıyor o hengamede. Kaza esnasında uyuşturucu ya da alkol etkisi altında olup olmadığı tam olarak tespit edilememiş oluyor böylece.

        Ancak pert olan aracı kaldıranlar yarısı boş viski şişesi buluyor, bazı sağlık görevlileri alkol kokusu aldıklarını söylüyor. Bunlar basına da yansıyor nitekim.

        Ama TV kanallarında yargı dağıtan avukatı Serbes’in kazadan önce değil sonra alkol aldığını iddia edecektir daha sonra.

        Oraya gelmeden dev bir mevzu var: Kazadan sonraki altı gün boyunca kusurla ölüme sebep olanın Kenan Doğru zannedilmesi.

        Ancak altı gün sonra Serbes suçunu itiraf edebiliyor. O esnada savcı zaten arabayı kullananın Kenan Doğru değil Emrah Serbes olduğu konusundaki ipuçlarının peşine düşmüş durumda.

        İtiraf ediyor ama Özçelik ailesinin avukatının çürüteceği bazı iddialarda da bulunuyor.

        Hayır, maalesef olay yerinde hiç fren izine rastlanmamış…

        Hayır maalesef Emrah Serbes de kankası Kenan Doğru da, kaza sonrasında 112’yi aramamışlar…

        Yapılan araştırmada 112 sağlık ekibini, Torbalı ilçesinde kahvehanede çaycılık yapan bir kişinin aradığı ortaya çıkıyor.

        Hülasa yazar, senarist Serbes, 12 Temmuz 2018'de 13 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edildi.

        Ceza infaz indirimi ile açık cezaevine geçti. 2020’de ise koronavirüs tedbirleri ile cezaevinden çıktı. Yeni infaz yasası sayesinde de 4 yıl 2 ay erken tahliye oldu.

        Bu arada ailenin sağ kalan tek üyesi açtığı tazminat davası yargı tarafından kısmen kabul büyük oranda reddedilince Serbes’in avukatı tarafından yürürlüğe konan üzerine faiz de bindirilmiş 83 bin liralık vekalet ücretinin icra takibine uğradı.

        Epi topu üç yıl süren cezaevi sürecini yazarlığı için verimli bir tatil olarak kullandı Serbes…

        Yeni bir Behzat Ç. romanı kaleme aldı: 'Çekiç ve Gül’.

        Gülşen ev hapsini yaşarken, işte bu romandan uyarlanmış yapımın tanıtım fotoları paylaşılıyordu Twitter’da. Tam kadro gülümsüyordu ekip.

        Behzat Ç gerçek olsaydı ölümüne neden olduğu üç insanın her biri için sadece bir yıl yatmış olan Emrah Serbes’in peşine düşmesi gerekirdi.

        Ama öyle olmuyor bu ülkede.

        Yargının her tarafı yaralı. En başta mantığı. Orantısı.

        Hadi yargı arızalı, toplumun başka kesimleri üzerinde kerameti kendinden menkul moral üstünlük kılıçlarını sallamaktan yorgun düşmüş kibirli ve muktedir kültür sanat çevresi de mi öyle?

        Elbette.

        Mahalle dayanışmasını muhafazakarlıkla ilgili bir şey olarak kodlayıp yozluğundan dem vuranlar, solcu sanat sepet tayfasının başkalarının kanı canı pahasına kurduğu dayanışmaya kalkıp iki çift laf etmiyor. Adeta edemiyor. İletişim yayınlarından Ot dergisine kadar, Blu TV'den Güven Kıraç’a kadar bütün tayfa Serbes’in yanında.

        Kaba saba ama adil ve yılmaz bir hakikat mücadelecisi olarak tanıtılan Behzat Ç. adlı kurgu karakterin karakter ölümü çoktan gerçekleşmiş ama fiyakalı ‘sen bizim oğlan’ dayanışması köpeksiz köye denk gitmenin konforuyla memnun iken, ne önemi var böyle detayların?

        Blu TV’ye duyurulur, ben aboneliğimi çoktan iptal ettim.

        Ve hayatım boyunca hiç Gülşen şarkısı dinlemedim.

        Ama insan düşünmeden edemiyor.

        Üç insanın ölümüne neden olan Emrah Serbes, serbest ve mesleğini yapabiliyor, yeni bir diziye başlıyor falan ama bir okulu anarak yakışıksız bir espri yapan Gülşen ev hapsinde, dahası bu durumun ne kadar süreceği belirsiz ve belli ki bir süre konser veremeyecek.

        Burada bir terslik olduğu açık değil mi?

        Senin benim sinirlenme hakkımız baki, esme gürleme hakkı da olsun. Ama bu hakkın ucuna tutuklama ve özgürlüğü tahdit eden cezaları bu kadar kolayca takıvermek nasıl bu kadar kolayca savunulabilir bir durum oldu?

        Emrah Serbes’in ‘bir çevreye ait olması’ o çevre tarafından büyük kusurları affettiren bir gerekçe olarak görülüyorsa orada aydın bir çevre falan değil klan vardır, cult vardır, tarikat vardır.

        Gülşen’in hatasından zorlaya zorlaya tutuklama ya da ev hapsi çıkarmak da ‘bir çevreye ait olmayı kutsamak ve o kutsama üzerinden dokunulmazlık üretmek’tir ve bunun da mazur görülebilir bir tarafı olamaz.

        Diğer Yazılar