Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SOSYAL medya, dezenformasyon ve linç kültürüne teslim bir alan haline geldi. Sanal kimliklerin Başbakan Erdoğan'a "Başçalan" diye hitap ettiği, Fethullah Gülen'e "Naaber lan Feto" diye seslendiği, edepsizliğin hükümfer-ma olduğu bir mezbaha gibi. Yine de arada bir doğru bilgilenmenizi sağlayan, filtresiz eğilimlerin, reflekslerin okunmasına imkân veriyor, bu nedenle izlemekten de geri duramıyorsunuz. Bugünlerde "Cemaat kime oy verir?" tartışması yaşanıyor misal. Today's Zaman Gazetesi blog yazarı Halil Bilecen, Twitter üzerinden hangi illerde hangi partiye oy verileceğini ya da genel tutumun ne olacağını açıkladı. Şunları yazdı: "Çatlasanız da İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya'da CHP; Manisa, Balıkesir, Erzurum, Adana'da MHP desteklenecek. Siyasal İslam'a oy yok! Her ilin en güçlü adayı desteklenecek." Bilecen'in açıklamasında AK Parti'yi "siyasal İslam" olarak niteleyen bölüm dikkat çekiciydi.

        Aynı gazetenin genel yayın yönetmeni bu tanıyı zaten Taksim olaylarında koymuştu. "% 50'den aldığın güçle % 5'in ideolojisini % 100'e dayatamazsın!" diyerek Taksim kalkışmasına destek vermişti. Amirin memuru durumunda olmaktan başka bir kusuru olmayan Mahir Zeynalov'u ise zaten "Savcı El Kaide'yi soruşturmak istiyor ama Erdoğan izin vermiyor" şeklindeki meşhur twit'inden hatırlıyoruz. Bir başka hanım kızımız da AK Parti'yi Benjamin Button sendromuna malul olmak üzerinden eleştiriyor. AK Parti, Milli Görüşçü olarak doğmuş, AK Parti ve Milli Görüşçü olarak ölüyormuş...

        Cemaat bir süredir AK Parti ile temel ayrışma noktasını "siyasal İslam" olarak işaretliyor. Ne tesadüf ki paralel yapı diyerek tarif etmeye çalıştığımız ve benim şahsen çok unsurlu bir yapı olduğunu düşündüğüm oluşumun Mavi Marmara'ya binenleri, binenlerin ailelerini, İH-H'ya selam verenleri, Gazze ve Filistin'de yardım faaliyetleri yapan diğer derneklerin yönetici ve mensuplarını, mesela Akabe Vakfı üzerinden Mustafa İslamoğlu ve çevresini "Selam" diye bir örgüt kapsamına alınıp dinlemesi de bu tutumla paralel. Suriye topraklarına gönderilen yardım TIR'larının durdurulması, görevlilere silah çekilmesi de öyle. Cemaat ileri gelenlerinin şimdi "siyasal İslam" diye tanı koyup tu kaka ettikleri bu partiyle iktidarda olduğu 11 yılın net 9 yılında beraber yürümüş olmasının açıklaması nedir merak konusu. Hadi, oto-riterleşme zaman içinde ortaya çıktı fark edemediniz diyelim, "siyasal İslam" gibi "kallavi" ve gözden kaçırılması imkânsız bir keyfiyeti algılamayı nasıl başaramadınız?

        Hani mesele yolsuzluktu?

        Milli Görüş ile olan bu davanız nedir, bu düşmanlığınız, başına "milli" gelen her şeyle kavga etmenizin nedeni nedir?

        Ayrıca AK Parti'nin neresi siyasal İslam'dır?

        AK Parti, siyasal İslam ise bu partinin lideri neden Mısır'a gidip "laiklik" meselesine yapıcı yaklaşmalarını salık vermişti?

        AK Parti, siyasal İslam ise nasıl oluyor da AB müzakereleri yürüyor? Bakın daha yakınlarda 23. Fasıl'la ilgili düzenlemeler yapıldı ve yayımlandı. Siyasal İslam ekürisi, neden vatandaşlarının Avrupa ülkelerinde serbest dolaşım hakkı elde etmesi için uğraşsın?

        Müesses ve geleneksel İslam'a ve tabii siyasal İslam'a göre de tartışmalı olan "kadının istihdamı' meselesindeki oran artışı bu iktidar döneminde gerçekleşti, hatta mütedeyyin kesimdeki harem selamlık uygulaması, kadınların "erkeğin tekelindeki alanların dışında tutulması" alışkanlığı bizzat Erdoğan'ın bilinçli tercihiyle esnetildi. Nasıl bir siyasal İslam imiş bu?

        AK Parti bu ülkeyi siyasal İslam'ın ilkelerine göre yönetiyorsa bu ülkede dileyen dilediği gibi eğleniyor, alkol tüketiyor, sahil şeritleri ferah feza güneşlenenlerle dolu? Bu ülkeye gelen en ünlü müzik grupları AK Parti döneminde gelip konser verdiler, tenisinden golfüne en snob etkinlikler bu iktidar döneminde düzenlendi. Siyasal İslam?

        Yoksa "siyasal İslam" yaftası yemek için BMGK'nın yapısını eleştirmek, İsrail'in bölgede uyguladığı terörü eleştirmek, Gazze'ye yardım götürüp bunu İsrail devletine vermeden direkt yoksun insanlara ulaştırmaya çalışmak, Müslüman toplumlarla dayanışmak, Osmanlı hinterlandındaki soydaş ve Müslüman akraba topluluklarla iletişim halinde olmak yetiyor mu?

        Korkarım yetiyormuş. Korkarım mesele başından beri bu.

        Diğer Yazılar