Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KIŞ aylarında Prag sokaklarında o sıra henüz yeni çıkmış Jamiroquai albümünü dinleye dinleye dolaşırken görmüştüm Colours of Ostrava festivalinin afişini. Çek Cumhuriyeti’nin en büyük festivalinin ana konuklarından biri Jamiroquai olunca festivale gitme kararı aldık. Geçtiğimiz hafta yapılan beş günlük festivalin ardından bakıyorum da iyi ki böyle bir karar almışız. Bir arada Norah Jones, Benjamin Clementine, Alt-J gibi isimleri dinleyip Justice, Booka Shade, Darkstar ve Digitalism gibi isimlerde dans edebilmenin başka yolu yoktu tabii. Budapeşte’deki Sziget Festivali’ni yıllardır takip eden biri olarak artık hayatıma yeni bir heyecan katma vakti gelmişti. Bu düşünceyle Prag’dan yola çıkarak Ostrava’ya geldik. Festival alanı şehir merkezinin ortasındaki çürümeye terk edilmiş eski bir kömür fabrikası olunca işin rengi değişti tabii. Berlin’deki ‘underground’ kulüplerin atmosferini andıran bir festivalle karşılaşacağımı düşünmemiştim doğrusu. Henüz alana girmeden ortamın dokusuna bakarak başınıza gelecekler hakkında az çok fikriniz oluyor. Bu yıl 16’ncısı yapılan festivalde farklı konseptlerde 19 ayrı sahne, tiyatro gösterileri ve sanat sunumları gerçekleştirildi. Bizde çok bilinmese de Avrupa gençliğinin gitmek için fırsat kolladığı festivallerden biri olduğunu sıradaki her pasaporttan insanı görünce anladık. Pasaportumuzu ve geldiğimiz yerin sorunlarını kapının dışında bırakıp girdik içerdeki bir başka âleme.

        ÜTOPYA DEĞİL GERÇEK

        Eski fabrika direğine yansıtılan görüntüler, paslı tellerle çevrili kullanılmayan atık havuzları, sahneleri birbirine bağlayan tüneller derken önce nereye geldiğinizi çözmek biraz zaman alıyor. Fakat Ostrava halkı o kadar güler yüzlü ve yardımcı ki her türlü sorununuzu bir şekilde hallediyorsunuz. Festivale gelen konukların tek amacı müzik dinleyip dans etmek olduğu için herkes birbirine karşı pek sevecendi. Hatta “Türk olduğunuzu söylemeyin, İtalyanım diyerek kızlarla tanışma şansınızı artırın” diye akıl verenler bile oldu. Ana sahnede, Imagine Dragons’ın solisti Dan Reynolds’ın deyimiyle “Sadece müziğin ve barışın birleştirdiği insanlar” olarak her köşede bir eğlence buluyoruz. Politika, ayrımcılık, cinsiyetçilik gibi terimlerin saçmalık olarak kabul edildiği, sadece sevginin kazandığı bir yerdeyiz.

        ARALIKSIZ KONSERLER

        Kapanış konseri Fransız ikili Justice tarafından verildi. Festivalin tüm güzel anları film şeridi gibi gözümüzün önünden geçerken son anların tadı çıkarıldı. Aynı gün konser veren Jamiroquai yine yüksek enerjisiyle bizi dans ettirdi. LP ve Benjamin Clementine konserlerinde oldukça sakin olan insanlar Moderat’ta kendilerini yerden yere atıyordu neredeyse. Elektronik çadırında Lone, The Toxic Avenger ve Dusty Kid gibi isimler gece boyu dans ettirirken, Belçikalı Warhaus, Arjantinli Sebastian Pland ve İsrailli Dudu Tassa keşfedip sevdiğim isimler oldu.

        Ostrava dediğin

        NÜFUSU 250 bin olan şehir, Çek Cumhuriyeti’nin üçüncü büyük şehri. En büyük şehir Prag nasıl kendi halinde, küçük ve karakteristikse, Polonya sınırına yakın Ostrava da butik şehir kıvamında. Şehir, merkeze kurulan Forum AVM’nin etrafına kurulmuş gibi. Kış döneminin sert soğuğunda olduğu gibi ağır yaz sıcaklarında da herkes burada. Şehir arada kaldığı için sıcaklık bakımından Prag’dan daha nemli. Kömür yatakları üzerine kurulduğu için endüstri fazla. Ulaşım Prag’dan 3 saat süren hızlı trenlerle ya da 5 buçuk saatlik otobüs yolculuğuyla sağlanıyor. Stodolni Caddesi’ndeki barlarda Çek eğlencesini deneyimlemek şart. Kış aylarında kasvetli olabileceğini tahmin ettiğim şehir Erasmus öğrencileri için iyi bir seçim.

        Diğer Yazılar