Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TEK bir adayın 100 bin imza, biraz da parayla yarışa girebileceği yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin bir Türkiye mozaiği olması gerekirdi. Oysa Türk siyaseti hâlâ eski ezberlerini yıkabilmiş değil. Hâlâ partilerin birini ataması, seçmenin de tıpış tıpış o isme oy vermesi bekleniyor.

        Aksi için bahaneler hazır... İmza toplamak birkaç güne sıkıştırıldı, o yüzden çok zor... Gerekli irade olsa her şeyin çözümü mümkün halbuki. Ama Levent Gültekin gibi yazdıkları Twitter’da birkaç kişi tarafından beğeni alınca ego patlamasına girip “Ben bari cumhurbaşkanı olayım” diyenler zoru görünce pes etmeyi tercih ediyor. Kendi reklamını yaptı, yeter ne de olsa.

        HEP AYNI

        Ortam yine bilindik isimlere, bilindik gündemlere kaldı.

        Halbuki çok çeşitli bir aday yelpazesinde belki ilk kez fikirler, farklı vaatler konuşulurdu. CHP’nin cuma günü açıklayacağı adayı kim olursa olsun seçim kampanyasının böyle bir yöne gitmeyeceğini kolaylıkla iddia edebilirim.

        Çünkü Türkiye’de seçimler halka yeni bir vizyon sunmak değil, “Erdoğan’ı yenmek” üzerine kurulu. Meral Akşener’in de, olası CHP adayının da, liberal fantezi Abdullah Gül’ün de alternatif olarak karşımıza tek sunduğu, “Beni seçerseniz Erdoğan artık görevde kalmaz” vaadi. İyi de Türkiye’nin böyle bir dönemecinde bu yeterli mi?

        Erdoğan hâlâ kendi seçmenini heyecanlandıracak vaatler sunuyor. Siz etkilenmemiş olabilirsiniz ama duble yollardan, Kanal İstanbul’dan, havalimanından heyecanlanan azımsanmayacak ölçüde bir seçmen kitlesi var. Hayatı boyunca uçağa binmemiş biri İstanbul’un yeni havalimanından heyecanlanıyor, çünkü vaadin ve hayal satmanın siyasette her zaman yeri var.

        Muhalefette ne Çiller’in meşhur “iki anahtar” sloganı, ne de Cem Uzan’ın “Mazot 1 TL olacak” gibi basit mesajları var şimdi.

        TEK BİR MESAJ

        Varsa yoksa “Erdoğan gitsin yeter”... Bu strateji ancak belli bir potansiyele ulaşır; geçmiş seçimlerde de bu öfkenin rakamsal karşılığını gördük zaten. Seçmen mevcut düzenden ne kadar sıkılmış olsa da taklit adayı denemek ya da bilmediği denizlere yelken açmaktansa bildiği gibi devam etmeyi seçiyor.

        Halbuki paralı eğitimden basın özgürlüğüne, evlilik eşitliğinden üniversitelerin özerkleştirilmesine, vergi politikalarına kadar kitleleri uyandıracak, mobilize edecek onlarca konu var. Muhalefetin adaylarının hiçbirinden bir davayı sahiplendiklerini görmüyoruz; cuma günü de görmeyeceğiz.

        Koskoca bir ülkede tek vaadi “Erdoğan gitsin” olan siyasi partiler, seçmenin kendi iradesini de yok saymakta çok başarılı. Gerekirse CHP’ye, gerekirse İYİ Parti’ye, hatta bir ara Saadet’e bile herkesi birleşerek oy vermeye mecbur bırakmak bir yanılsama değildir de nedir? Kim hangi hakla inanmadığım değerleri savunan bir partiyi bana dayatabilme hakkını görüyor?

        ***********

        ANKET PALAVRASI

        ANKETLER ve simülasyonlar öyle gösteriyor ki... Diye başlayan köşe yazılarını okumuyorum. Şöyle bir gözümü gezdirdiğimde geçmişte daha önce defalarca yanılan, kamuoyunu manipüle eden anketçilerden alıntı yapıldığını görüyorum.

        Onlara kalsa Sarıgül şimdi İstanbul’u yönetiyordu.

        Kusura bakmayın, Hakan Bayrakçı’nın projeksiyonlarına bakıp da siyasi analiz yapacak ya da okuyacak kadar boş vaktim yok.

        Daha önce de bahsettim. Elimizde tek bir veri var, o da son referandum sonuçları. Bunun dışındaki her şey dezenformasyon ve spekülasyon.

        ***********

        SİMÜLASYON NEDİR?

        OKURLARINDAN biri Hürriyet’in ombudsmanı Faruk Bildirici’ye soruyor: “Bu simülasyon lafı da nereden çıktı, ne demek?” Ona Jean Baudrillard’ın tanımıyla ben yanıt vereyim... Gerçeği olmayan kopya... Gerçekliğin tamamen anlamını yitirdiği son nokta...

        Evet, Türk anketçilerinin haline “simülasyon” çok uygun.

        ***********

        #DÜZELTMESERVİSİ

        HANGİ BİRİNDEN BAŞLAYAYIM HINCAL ABİ?

        HINCAL Uluç’un kültür-sanat konularında bir yardımcısı varmış, pazar günü bir dans gösterisini “Hıncal’ın Yeri”nde o kaleme almış.

        İrem Sayın “Hip-hop’u televizyondan izlediğim kadar biliyorum” diyor, “Cahilliğime verin” diye devam ediyor...

        Ah Hıncal Abi, dersini çalışmayana Mehmet Ali Kışlalı ne derdi acaba?

        Devamı, madde madde Haberturk.com’daki blogumda... Yine yer kalmadı...

        ***********

        SÖMÜRGECİ SÜPER KAHRAMAN

        TANITIMLAR, reklamlar, sinemaya gidip gelme süresi derken koca bir günümü yedi “Avengers: Infinity War”ı izlemek. Üstelik, çok da sıkıldım. Dahası filmin devamı seneye... Yuh artık.

        Yaptıklarından acı çeken kötü adam karakteri benlik değil, kesin karar verdim. “Avengers” ekibinde en sevdiğim isimlerin kalabalık kadroda sadece bir-iki cümle konuşabilmesinden de bıktım.

        ‘SPOILER’ OLABİLİR

        Doğrusu tam “spoiler” değil söyleyeceklerim ama izlemediyseniz burada okumayı kesebilirsiniz.

        Filmin önemli cephelerinden biri hiç el değmemiş, işgale uğramamış, sömürgeleşmemiş tek Afrika ülkesi Wakanda’da geçiyor. Wakanda bu özellikleriyle dünyanın en ileri ülkelerinden biri de olmuş yıllar içinde.

        “Avengers” ekibinin lideri beyaz adam Captain America’nın önerisiyle sonradan hiçbir işe yaramayacağı anlaşılan bir ameliyat için kadronun büyük bir bölümü Wakanda’ya gidiyor. T’Challa ve ailesi bu kahramanları buyur ediyor, her türlü hizmeti veriyor.

        AFRİKA’YA DOKUNMAYIN

        Ama daha sonra Captain America’nın bu tercihi yüzünden “kötüler” de Wakanda’ya saldırıyor, ülkeyi yerle bir ediyor. Sinemasal gerçeklikte bile beyaz adam bir Afrika ülkesini rahat bırakamıyor, kıtaya ayak bastığında en ileri ülkeye bile zararı dokunuyor.

        Marvel filmlerinde bir “ırk” sorunu var. Dr. Strange karakterini beyaz bir aktöre oynatmak ve bu son filmde de gözümüzün içine sokmak bir örnek. Ama Wakanda’nın savaş cephesi olarak seçilmesi hâlâ beyaz adamın bilinçaltındaki işgalci zihniyetinden kurtulamadığını gösteriyor. Seneye Marvel Sinema Evreni’nin üçüncü fazını kapatacak “Avengers 4” filmini izleyip bu saçmalığa veda edeceğim. Yeter artık.

        Diğer Yazılar