Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KOSKOCA Amerikan Başkanı’nın sokakta büyüyen, başları kanunla belaya giren, uyuşturucu kullandıklarını (hatta sattıklarını) açık açık söyleyen rap şarkıcılarıyla ne işi olur?

        Kendrick Lamar’ın doğduğu sene evinin önünde neredeyse günde bir kişi öldürülüyor, çeteler yaşadığı şehrin haritasını yeniden çiziyordu.

        Uyuşturucu savaşlarının doruk noktasıydı. Mahallenin uyuşturucu satıcıları aniden zengin oluyor, kolay kazanılan parayla aldıkları pahalı kıyafetler ve üstü açık arabalarla hava atıyorlardı. İlk rap şarkıları da uyuşturucu satıcılarının üstü açık arabalarından duyuluyor, sokakları turlarken mahalleye canlı müzik yayını yapılıyordu.

        Beş yaşında evinin önünde ilk kez bir cinayete tanık oldu Kendrick Lamar; 30 yaşını görüp görmeyeceğini bilmiyordu.

        17 Haziran’da 30 yaşına basacak. Ve bu ömre stadyum konserleri, milyonlarca satan albümlerinin yanı sıra Beyaz Saray’da ağırlanmayı ve geçen hafta da bir Pulitzer Ödülü’nü sığdırdı.

        Eğer çete savaşlarında öldürülmese mutlaka polis tarafından tutuklanıp hayatının kararacağını düşünen bir genç için fena bir hayat değil, değil mi?

        Rap’in kurtarıcı ve dönüştürücü gücü bu.

        SOKAKTAKİ İSYAN

        Rap şarkıları aslında bizdeki âşık geleneğinden içerik olarak çok farklı değil. Kendi dünyalarını bizim gibi dışarıdan bakanlara aktarıyor, satırlarında görmezden gelinen bir dünyayı anlatıyorlar. Bir anlamda biz gazetecilerin işlerini yapıyorlar; erişimimiz olmayan bir dünyayı anlamak için aracılarımız.

        Ezhel gibi...

        Türkiye şimdi ilk rap isyanıyla sınavını veriyor ve ne kadar hazırlıksız olduğunu Ezhel’i tutuklayarak gösteriyor.

        Merkezi otoritenin bilip bilmeden baskıcı yüzünü göstermesi yeni değil. Ama haksız tutuklamalar, her türlü baskı ortamı gibi, sadece mağduru büyütür ve güçlendirir.

        Uzun yıllar sokaktaki isyanı Ferdi-Müslüm-Orhan dillendiriyordu ve devlet arabeske savaş açmış, onların sesini kısıyor, hatta devlet teşvikiyle “acısız arabesk” diye bir şey üretilmeye çalışılıyor ama karşılığını bulamıyordu. Üzerindeki uyuşturucu etkisinin yadsınamayacağı Müslüm Gürses arabeskinde hipnotize olmuş bir şekilde jilet atanları medya hiç anlamadı o yıllarda.

        SANATÇININ KADERİ

        Tarihin kendine göre çok ironik bir gidişatı var. ABD’de Kendrick Lamar gibi, Türkiye’de de Orhan Gencebay bugün devletin en üst katında ağırlanıyor. Hatta öyle ki bir zamanlar TRT’ye çıkması bile başlı başına bir devrim olan, hep bastırılmaya çalışılan Orhan Baba şimdi fazla “yandaş” bile bulunuyor.

        Bir 10 yıl sonra ya da belki de bir yıl sonra Ezhel’in hapisten çıkıp Saray’da ağırlanmayacağını kim söyleyebilir?

        Ne yazık ki Türkiye tarihi aydın-sanatçı olmanın çetrefilli yollardan geçtiği bir kaderi hepimizin önüne dayatıyor. İktidarda kim olursa olsun değişmiyor, kimi zaman kendisini bir bekçinin suretinde, kimi zaman bir emniyet müdürünün tasarrufunda gösteren “devlet” denen o heyula önce zindana tıkıyor, sonra özür dileyip madalya takıyor. Bir gün Ezhel de “devlet sanatçısı” yapıldığında... Şaşıran sen mi yoksa ben miyim bilemedim...

        ***********

        DİP DALGA BAĞCILAR RAP’İNDE

        BUGÜNLERDE herkes bir “dip dalga”dan söz ediyor. Seçimden sonraki günlerde televizyon programlarında sık sık sosyologların bu konuyu tartıştıklarını göreceksiniz. 90’lardaki milliyetçi patlama nasıl bir şok etkisi yarattıysa, bu sefer de bu “dip dalga”nın nereden çıktığı tartışılacak.

        Oysa ne o dönemki milliyetçi patlama, ne de bugünkü dip dalga yakından bakmasını bilene sürpriz.

        90’larda bir yandan Ahmet Kaya “Şarkılarım Dağlara” diye albüm yaparken, “Top-Pop” gibi laflar özel televizyonların kelime dağarcığına girmiş, “Siyaset Meydanı” bile “Bandıra bandıra ye beni” üzerine sabaha kadar uzun analizler yapmaya çalışıyordu. Oysa sokağın asıl yıldızı kendisine ekranda hiç yer bulamayan Mustafa Yıldızdoğan’dı.

        “Dip dalga” sandıktan o güne kadar marjinal bir parti olarak MHP’yi çıkardı.

        STATLAR GÖSTERGE

        Halbuki haftada bir kapalı tribüne gidenler futbolun sadece futbol olmadığının, Atatürk rozetleri ve Türk bayraklarının yerini alan üç hilalin, gençler arasında kafa tokuşturarak selamlaşmasının yaygınlaşmasının bir gösterge olduğunu biliyordu. Patlama yapan milliyetçiliğe hazırlıksız yakalanmıştı medya.

        Bugün o “dip dalga”nın karşılığı Bağcılar rap’i.

        Bir buçuk sene önce Habertürk’te yer alan bir habere “İsyanın ilk işareti” diye dikkat çekmiştim: Esenyurt’ta elektrik kablolarına fırlatılan ayakkabıların sayısı arttıkça mahalleli neye uğradığını şaşırmış, muhtara şikâyetler artmıştı.

        Hip-hop kültürünün en bilinen simgelerinden tellerdeki ayakkabılar işsizlik, umutsuzluk ve çaresizlik içindeki gençlerin kendilerini ifade etme biçimleri halbuki.

        İşte Ezhel de bu sokağın gazetecisi, bu yüzden de gerçeği yazan bütün gazeteciler gibi susturulmalı.

        ***********

        RAP 101 DERSİ

        BİR rap şarkıcısının uyuşturucuya özendirmekten tutuklanması olsa olsa “icat edilmiş” bir suçtur; çünkü rap şarkıları da bütün sanat eserleri gibi gerçekliğin abartılı da olsa sadece bir yansıması. Rap’çiler birini öldürmekten, uyuşturucu satmaktan ya da kullanmaktan veya yasadışı başka suçlardan bahsederken bir itirafta bulunmuyorlar. Imany Perry’in “Prophets of the Hood” kitabında da aktardığı gibi kendi gördükleri sokakların fotoğrafını çekip kendi hikâyelerine, anlatımlarına uyarlıyorlar. Ya da bir başkasının hikâyesini kendi ağzından, birinci tekil şahısta aktarıyor.

        “Bugün üç kişiyi öldürdüm” diye şarkıya başlayan bir rap’çinin gerçekten cinayet işlemediğini anlamak çok güç değil, ama yine de biraz rap literatürüne hâkim olmayı şart koşuyor.

        ÖZENDİRME NEDİR?

        Bir cinayeti detaylı yazan roman yazarı nasıl cinayetten tutuklanamazsa bir rap’çiyi de sırf uyuşturucudan bahsediyor diye “özendirme” gibi muğlak bir suçla içeride tutmak adalete sığmaz.

        Ne yazık ki yargı nüanslarını göz ardı ederek okuyor metni.

        Kaldı ki hiç kimse rap şarkılarında duyduğu için uyuşturucuya başlamıyor, toplumsal ve ekonomik faktörler uyuşturucuyu dayattığı için rap şarkılarında bahsediliyor. Çünkü rap gerçekliğin bir yanması.

        Tabii, merkezi otorite için sorunun bütününe yaklaşmak, çözüm aramaktan daha kolayı her zaman bir figür bulup cezalandırmak. Hemen her seferinde ters tepen bu yöntemin sonucunda görmezden gelinen meselenin zamanla daha da büyüyüp çözülemez olduğunu hatırlamama gerek var mı?

        Diğer Yazılar