Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu hafta Amerikan siyasetinde küçük gibi görünen ama önemli bir gelişme yaşandı. Florida’da bir belediye başkanı Andrew Gillum yaklaşan valilik seçimlerinde Demokrat Parti’nin adaylığını kazandı. ABD’nin her bir eyaleti küçük birer devlet olduğundan valilik de bizdekinin aksine neredeyse küçük bir ülke liderliğine eşit. Zaten birçok Amerikan başkanının yolu da Beyaz Saray’dan önce vali konağından geçiyor.

        Florida’nın ABD için önemi kritik. Eyalet kimi zaman sağa, kimi zaman sola kayıyor ve oynaklık konusunda ülkenin en büyüğü. Oğul Bush döneminde olduğu gibi Beyaz Saray’da kimin oturacağını bazen tek başına bu eyaletin oyları belirleyebiliyor. Dolayısıyla bizim çok uzağımızdaymış gibi duran Florida’da yaşananlar aslında bir yandan bütün dünyanın da kaderini belirliyor.

        Gillum’un eyaleti kazanması Trump rüzgarına büyük bir darbe vuracak kuşkusuz, ama şimdiden aday olması bile siyasette yakın gelecekteki eğilimler hakkında fikir veriyor.

        Evet, Amerika’ya sosyalizm geliyor.

        YENİ BİR SOL SÖYLEM

        ABD’de kıta Avrupası’nda olduğu gibi sol gelenekten söz edilemez. Hatta Soğuk Savaş yıllarından kalma alışkanlıkla sosyalizm ülkede en çok korkulan terimlerden biri; ABD’nin kirli yakın tarihi kendi içinde komünist avıyla geçti mesela. Sağlık hizmetleri, bedava eğitim gibi sosyal konular da fazla “sosyalist” bulunduğu ve Amerikan değerleriyle örtüşmediği iddiasıyla pek gündeme gelmezdi bugüne kadar.

        Ancak Gillum’un adaylığının vurguladığı sembolik değişim ABD’de sosyalizme karşı giderek büyüyen bir sempati olduğunu gösteriyor. Geçen seçimde Demokrat Parti’nin başkan adaylığı için yarışan Bernie Sanders’ın desteğini aldı, bütün seçim posterlerinde de Bernie Sanders’ın adı kullanıldı. Sanders, kendisini “demokrat sosyalist” olarak tanıtan, korkulan sosyalist sözcüğünü söylemekten çekinmeyen bir adaydı ve özellikle genç seçmenlerde karşılığını buldu.

        Demokrat Parti’de başka sosyalistler de yükseliyor. Partinin yeni yıldızlarından biri 1989 doğumlu, Porto Riko kökenli Alexandria Ocasio-Cortez. Amerika Demokrat Sosyalistler derneğinin üyesi genç politikacının yükselişini parti içindeki statükoya en büyük sarsıntı olarak yorumlanıyor.

        Aslında Amerikan sosyalistlerinin savunduğu değerler Marxist teoridense sosyal demokrasiye daha yakın. Ancak tıpkı bizde olduğu gibi merkez sol partiler sağa kayıp, sağın benimsediği ekonomik politikalara bir alternatif getiremedikleri için yeni bir terminoloji şart oldu. Siyaset bilimci Corey Robin geçen Pazar günü New York Times’da bu yükselen dalgayı “Yeni Sosyalizm” olarak değerlendirdi. Sosyalizmin Amerikan hali de diyebiliriz.

        CHP BU DALGANIN FARKINDA MI?

        Bu siyasi iklimde sağ partiler iyice aşırı sağa kendini konumlandırırken sol dediğimiz de aslında merkez sağın yerini aldı. Tıpkı CHP’de olduğu gibi. Her iki cümleden biri Atatürk, ama mevcut sağ partilerden tek bir farkı yok CHP’nin. Adayları ve politikalarıyla tipik dahası kötü ve eskimiş bir merkez sağ partisi oldu CHP; Amerikan Demokratların sıkışıp kaldığı yer aynı.

        Şimdi Demokrat Parti çözümü kendini gerçekten sola konumlandıran siyasetçilerde arıyor. Önümüzdeki dönemde bu dalganın yayılarak Demokrat Parti’nin başkanlık yarışında da sosyalist bir aday çıkarması beklenebilir. İşte o zaman kartlar yeniden dağıtılmış olur. İngiltere’de İşçi Partisi’nin yeni solu bırakıp sosyalist değerlere dönmeye başlamasına paralel bir değişim bu.

        Sağa açılarak oy toplayacağını zanneden, sağcı başkan adayları ya da Muharrem İnce gibi taklit karikatür siyasetçilerle vakit kaybeden CHP dünyadaki bu gelişimin ne kadar farkında? Yeteri kadar vakit kaybettirdiler Türkiye’ye. Dönüştürücü siyaset ve muhalif partilerden beklenen global kapitalizme karşı alternatif ekonomik modeller önermeleri, sol partilerin sağı taklit etmeyi bırakıp öz değerlerine kavuşmaları. Ne yazık ki bu değişim için ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne de İnce’nin kapasitesi yeterli.

        Asıl şaşırdığım, eski model CHP’lilerin bile seslerini yükseltmekten çekinmediği bir ortamda partiyi sola çekecek, isyan bayrağını açacak bir tek gencin bile çıkmaması. Ne oldu Meclis’te sol yumruğunu havaya kaldıran o milletvekili mesela? Altı dolu bir program ve söylemle isyan bayrağı açmak sosyal medyaya poz vermekten daha zor tabii. Türkiye’nin merkez solunda bir tane sosyalist yok mu?

        ***

        Tartışmalara son verecek tek isim

        Türkiye’nin bir bileni, her dediği çıkan Erol Mütercimler ona ihtiyacımız olduğu bugünlerde nerelerde? Dünya Kupası’nı Fransa’nın kazanacağını, dolar kurunu bile tahmin etmişti. Şimdi de menemen tartışmasına o noktayı koymadan kim ne derse boş…

        Artık her neredeyse… Kendisine o renkli kumaşlardan takım mı yaptırıyor, yeni sezon için gösterişli bir gözlük çerçevesi mi seçiyor, yüzünü dinlendirdiği bir detoks programında mı, annesiyle tatile mi çıktı, yoksa bir paşayla Türkiye’nin sırlarını mı tartışıyor… Ne yapıyorsa bıraksın ve ilk bulduğu televizyon programında noktayı koysun.

        Önce menemen soğanlı mı olur soğansız mı sorusuna yanıt versin, sonra da kelimenin etimolojik kökenine değinsin…

        Kim bilir, belki son 30 yıl içinde bir gizli kaynak ona menemenle ilgili bir bilgi sızdırmış, o da günlüğüne not almıştır bile… Böyleyse hiç şaşırmam…

        Erol Mütercimler’in içinde olmadığı Türkiye gündemi tartışması hiç çekilmiyor.

        Diğer Yazılar