Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pazartesi günü Sözcü’nün yarım sayfaya ayrılan iki satırlık dev manşeti uzaktan ciddi bir skandalı duyurur gibi gözüküyordu. Hani darbe olsa, savaş çıksa falan bir manşet bu kadar büyük manşet atılır.

        Meğerse konu Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yaptığı bir seminere 50 bin TL harcamasıymış. Doğrusu 103 kişinin katıldığı lüks otelde iki gece konaklamalı toplantıya 50 bin TL harcanmasından pek skandal çıkmaz. Hatta aksine “Ucuza kapatmışlar” denebilir.

        Ancak bu haberin içeriyle sunumu arasındaki orantısızlık bir yazıişleri şaşkınlığı değil, eski tip Babıali kurnazlığı. Gerçek bir skandalı ortaya çıkarmadan, sarsıcı bir dosya açıklamadan bu gibi uyduruk haberler köpürtülerek okurun gazı alınıyor.

        Böylesi daha garantili ne de olsa… Etkili bir muhalefet yapmadan, muhalefet yapıyormuş gibi gözükmek.

        İNGİLİZCE'Yİ İNGİLİZLERDEN Mİ ÖĞRENECEĞİZ?

        Aynı günkü Sözcü’de manşetin içine gömülen bir muhalif çıkış daha var.

        “YÖK İngilizce eğitimi İngilizler'e verdi” başlığını birkaç kere okudum, çünkü bir türlü İngilizce'yi İngilizler'den öğrenmenin nesine itiraz edilebileceğini anlamadım. Mantık aramak nafile zira masa başında kurgulandığı haberdeki “Tepki topladı” ifadesinden belli. Kim, nerede, nasıl gibi soruların yanıtı yok ama konuyu McKinsey’e bağlama çabası var…

        Eleştirdikleri YÖK’ün üniversitelerde İngilizce eğitiminin kalitesini artırmak için British Council’le yaptığı anlaşma. Muharrem İnce’nin Yalova’daki dershanesiyle mi anlaşmalıydı YÖK?

        Elbette bu haberle de aynı emekli okuru galeyana getirmeyi amaçlıyorlar.

        İyide yazıişlerinden biri de “Ya bizim patron İngiltere’de yaşıyor” diye düşünmedi mi baskıdan önce? Sahibi İngiltere’de yaşayan bir gazetenin İngilizler'in İngilizce öğretmesine karşı çıkması tuhaf, ya da en azından komik algılanabileceğini hesap etmedi mi? Herhalde kimsenin bu bağlantıyı kuramayacağına güvendiler.

        Yılmaz Büyükerşen
        Yılmaz Büyükerşen

        YILMAZ BÜYÜKERŞEN NE DER BU İŞE?

        Sözcü’nün ve Sözcü okurlarının çok sevdiğini tahmin ettiğim Yılmaz Büyükerşen’in İngilizce eğitimiyle ilgili görüşleri bu haberde yer alsaymış keşke…

        Ulusalcı kesimin bir numaralı kahramanı Büyükerşen de İngilizce eğitimini İngilizler'e teslim etmişti zira. 1934 yılında kurulan, 100 ülkeyle birlikte Türkiye’de de eğitim ve kültürel alanda faaliyet gösteren British Council’in 75. Yılı için hazırlanan video’da uzun uzun bu işbirliğini anlatıyor hoca.

        Artık kolektif belleğimizde bir 80’ler nostaljisi olarak tuttuğumuz TRT’deki İngilizce dersleri vardı ya… Ek$iSozluk’ten birçok blog’a kadar yad edilen, hala ekrandaki öğretmen Zulal Balpınar’la dönem dönem söyleşiler yapılmasına vesile olan… İşte o dersler Yılmaz Büyükerşen’le British Council’in ortak ürünüydü.

        TRT’nin derslerinden kimse İngilizce öğrendi mi, bilmiyorum. Ama British Council işbirliği sonucu Türkiye’nin İngiliz mandası olmadığını biliyorum. Kesin olarak bildiğim bir başka şeyse Türkiye’deki muhalif okurun bundan daha iyisini hak ettiğini.

        ***

        Ahmet Şık bir sonraki kavgasını ne zaman çıkaracak?

        Tutuklandıklarında en çok itiraz ettiğim “Ahmet’le Nedim’in arkadaşları” diye hapisteki bütün diğer gazetecileri görmezden gelen dayanışma grubuydu. Oysa ikisini de yakından tanıdığım, aynı gazetede ve aynı binada çalıştığımız Ahmet Şık’la Nedim Şener’in birbirleriyle bile pek alakaları yoktu ki…

        “Ahmet ve Nedim’in arkadaşları” nereden çıkmıştı peki? Zorlamaydı.

        Şimdi Ahmet’le Nedim birbirlerine ağır laflar çakıyorlar karşılıklı; ideolojik ayrılıklar dostlukları da zedeler çünkü. Kutuplaşmış ülkelerde aileler bile dağılıyor fikir ayrılıklarından.

        Aslında bugüne kadar kapışmamış olmaları şaşırtıcı.

        Ahmet Şık
        Ahmet Şık

        Ahmet Şık’ın herhangi bir kişi ya da kurumla kavga etmesi an meselesidir. Zamanı gelince mutlaka ama mutlaka bir yerde kavga çıkarır. Yetiştiği ataerkil ortamın dilini ve geleneklerini bir türlü üzerinden atamamasına rağmen onu bu kadar renkli bir kişilik yapan da kavgacılığıdır. Doğasında var, itiraz etmeden duramıyor ve kavgadan besleniyor. Yakışıyor da ona.

        Milletvekili seçildiği günden beri HDP içinde ne zaman kavga çıkacağını bekliyorum doğrusu. Kurumların içinde kavga çıkarılmasını eleştirmiyorum, sonuçta bir Bülent Tezcan olmaktan iyidir.

        Ahmet Şık kavga edilecekler listesinde Nedim Şener’i de aradan çıkardığına göre sıra kesin HDP’ye geliyor. Gerçi Nedim Şener’le kavga etmek için birkaç sene bekledi; HDP’yle de ilk dönemi olaysız geçirebilir.

        Bahisler şimdilik Ahmet Şık’ın HDP’de bu dönem kavga çıkaracağına 1’e 3 veriyor, ikinci dönem için oran 1’e 30.

        ***

        Türk basının hali

        Türkiye’deki çeşitli yayın organlarında Al Jazeera’nın Cemal Kaşıkçı’yla ilgili bir iddiası haber oldu.

        Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğüne dair kanıtlara rastlanmış konsolosluk aramasında.

        Türk basını haberi Al Jazeera’ya dayandırıyor. Al Jazeera’nın kaynağı ise bizim Adalet Bakanlığı.

        Türk gazeteciler için biraz dolambaçlı bir haber verme biçimi, değil mi?

        Diğer Yazılar