Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pazar sabahı uyandığım bir türlü kendimi toparlayamadım. Meğerse ABD’de de yaz saati uygulamasına geçilmiş. Günümüzde saatleri ileri geri almak için özel bir çaba sarf etmemiz gerekmiyor, kullandığımız elektronik aygıtlar bunu bizim için yapıyor. Tam da bu yüzden eskinin aksine saatlerin ne zaman yeniden ayarlanacağına dair haberleri de kolaylıkta görmezden gelebiliyorum. Evdeki fırının saatiyle telefonum farklılık gösterince anladım yaz saatine geçildiğini.

        Kalıcı yaz saatine geçen Türkiye’nin böyle bir derdi yok. Ama bu tartışmayı bitirdiğimiz, bu konuyu hiç dert etmediğimiz anlamına da gelmiyor elbette. Epeydir neredeyse laik-İslamcı çatışması gibi toplumu kutuplaştıran bir konu yaz saati.

        Bir tarafın yaptığını körü körüne destekleyenlerle yerenler dışında kimi argümanlar da var. Çocukların sabahın kör karanlığında uyanıp okula gitmelerinden şikayetçi kalıcı yaz saati uygulamasına karşı çıkanlar. Öte yandan, hava daha geç kararıyor.

        ABD’DE TARTIŞILMAYA BAŞLANDI

        Saat kaç olursa olsun gün 24 saat sonuçta, ama sürekli yaz saatinde kalmanın destekçileri havanın kararmasının geciktirilmesinin günün doğmasından daha önemli olduğunu vurguluyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre hava daha geç kararınca ekonomik aktivite artıyor, çünkü insanlar evlerine dönmeden önce sokaklarda daha fazla vakit geçiriyor, mesela alışveriş yapıyor.

        Bizdeki yaygın paranoyalardan biri “İslamcı hükümetin” Türkiye’yi Avrupa saat diliminden koparıp Arabistan’a yakınlaştırdığı. Oyuncu Deniz Çakır’ın da inandığına emin olduğum bu argüman doğruysa dünyanın en büyük altıncı ekonomisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin en ilerici eyaleti California’nın aldığı kararı nasıl yorumlamalıyız?

        Geçen Kasım ayında California kalıcı yaz saati uygulamasını meclisten geçirdi. ABD’de kanun eyaletlere yaz saatine geçmeme seçeneğini tanıyor, ama sürekli yaz saatinde kalmak için Kongre onayı gerekiyor. Farklı eyaletlerin girişimleriyle bu konu Kongre’nin onayına sunulacak gibi duruyor şimdi. Zira California’dan sonra Florida da sürekli yaz saatinde kalmayı onayladı, ABD’nin Kuzey Doğu eyaletleri de bu yolda ilerliyor.

        Belki de bu sene ABD’de son kez saatler ileri alınmış olacak.

        Benzer bir durum Avrupa Birliği için de geçerli. Önümüzdeki ay Avrupa Parlamentosu’nun Mart ve Ekim ayı olmak üzere yılda iki kere saatlerin ayarlanmasını gerektiren uygulamayı oylaması bekleniyor. Avrupa Parlamentosu’ndaki pek çok gövdeyle birlikte ulaştırma ve turizm komitesi de bu kararı destekliyor, ancak 2021’de uygulamaya sokulmasından yana. Tasarıya göre devletlere kendi saat dilimlerini belirleme hakkı tanıyacak.

        Saatleri gün ışığına göre ayarlama fikri Birinci Dünya Savaşı’nda enerji tasarrufu sağlama amacıyla ortaya çıkmıştı. Ancak rakamlar o dönem bile bu uygulamanın tasarrufa yol açmadığını gösteriyor. Hatta yaz saatinde kalmanın az da olsa enerji tasarrufu sağladığı iddiası da var.

        Bütün teknik bilgiler bir yana, saatleri yılda iki kere de olsa ayarlamanın insanın vücut ritmini geçici de olsa sarstığı ortada. Kendimden biliyorum, yeni saate vücudumun alışması birkaç gün alacak şimdi. Ne gereği var?

        POLİTİK BİR MESELE DEĞİL

        ABD’deki yaz saati uygulamasının en ilgimi çeken tarafı siyasi bir mesele olmaması. Yaz saatinde kalmayı Demokratlar da savunuyor, Cumhuriyetçiler de. Silah kontrolü ya da kürtaj gibi ülkeyi ikiye bölen, kutuplaştıran bir konu değil.

        Bizde ise bu mesele de Taksim’e Cami ya da türban konusu gibi bir davaya dönüştü. CHP’li milletvekilleri yaz saati uygulamasının kaldırılması yönünde girişimlerde bulunuyor mesela. Cılız seslerini ve bol vakitlerini bu konuya harcıyor.

        Öte yandan, bu konunun halka yeteri kadar anlatılmadığı, geçişe halkın yeteri kadar hazırlanmasına imkan tanınmadığı da ortada. Ben kendimi bildim bileli saatleri ayarlamaktan nefret ettim mesela, bu hükümetten önce de. Bugüne kadar da hoşnut olan bir kişiyi bile görmedim. Ancak uygulamanın iletişim yönetimi o kadar zayıftı ki algıda hükümetin bir anda kafasına esip aldığı, dayatmacı, tepeden inme bir karar gibi görünüyor ve muhalefet etme imkanı doğuyor. Eskiden böyle tartışmalar olduğunda “Ne güzel Batı’nın böyle dertleri yok” denirdi, ama onların da var işte. Sadece meseleyi abartmıyorlar.

        Diğer Yazılar