Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        REKLAM

        Elinde satacak bir malzemesi olan televizyona çıkar. Yeni albümü çıkan şarkıcı, kitabı yayımlanan bir yazar ekranı promosyon aracı olarak kullanır. Satacak bir şeyi olmayanın televizyonda da işi olmaz, zaten birçok büyük star da sık sık ekrana çıkmayı markalarına zarar olarak görür.

        Siyasi tartışmalarda da ihtiyacı olan taraf ekrana çıkmak için tutturur. Bunca sene Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrısı bundandı; belki ekrandaki tartışmada birkaç hamle yapıp kararsız seçmeni, birkaç puanlık oyu kendi lehine çevirir diye.

        Boks maçlarında da durum böyledir, şöhrete, paraya ihtiyacı olan rakibine meydan okur… Ama bazen de (ki genelde filmlerde) beklenmedik dövüşçü şampiyon oluverir.

        Ekrem İmamoğlu bugünlerde eski Erdoğan gibi rahat ve risk almaktan çekinen güvenli bir kıyıda beklemeliydi aslında. İklim lehine; yapılan araştırmalar önde olduğunu gösteriyor, iktidar partisinin üyeleri bile YSK’nın gerekçeli kararından sonra bu işin bittiğini kendi aralarında konuşuyor.

        YILDIRIM’IN İHTİYACI VAR

        Ekrem İmamoğlu’nun şu anda böyle bir programa çıkmaya ihtiyacı yok. Yıldırım ise bestseller olmak isteyen yazar gibi. Ekrana çıkıp bir-iki tartışmalı söz söyleyip gündeme gelmek, kendinden konuşturmak, bir anda rüzgarı lehine döndürmek peşinde. Bunu yapmak da o kadar zor değil. Şu anda AK Parti kadroları gece gündüz olası sorulara verilecek en çarpıcı yanıtların provasını yapıyor; zaten olması gereken de bu, televizyon ciddi bir hazırlık gerektiriyor.

        İmamoğlu şu ana kadar televizyon programlarında her ağzına geleni söyleyen, düşünmeden konuşan, fazla hazırlıksız bir izlenim verdi. O yüzden de kendisi adına endişeliyim. Zira ekran performansı çok zayıf.

        Bir de kötü bir huy edindi. Kameramanın kovulmasından soruların önceden verildiğine dair bir sürü hurafeyle vakit öldürüyor. Gazetecilere laf çakarak “twitre”de alkış almayı çok sevdi. Muharrem İnce de Pennsylvania ziyareti, diploma gibi saçmalıklarla, ekrana çıkıp ona buna kendince had bildirerek kampanya yapmıştı. Sonuç ortada. (Tanımayanlar için zorunlu hatırlatma: Muharrem İnce geçen sene muhalefetin umuduydu.)

        Esnaf video’sunda olduğu gibi konuyu uzatmayı seven, nerede durması gerektiğini bilemeyen, çabuk gaza gelen İmamoğlu’nun net olmayan yanıtları, eksik ve yarım cümleleri de kendi aleyhine işleyecek. Daha önce montajla çarpıtılan “Gelin ülkeyi birlikte yönetelim” video’suna malzeme olan programda verdiği dolambaçlı yanıttan dolayı Habertürk sunucusu Mehmet Akif Ersoy bile ilk başta ne dediğini anlamamıştı.

        Bütün bu eksiklikleri ve zayıflıklarının üzerine gidecek Binali Yıldırım kuşkusuz. Zaten İmamoğlu’nun zayıf noktalarını bildikleri için ringe çağırıyorlar.

        NEDEN BU RİSKİ ALDI

        Zaten daha ilk günden beri İmamoğlu’nun bu program riskini neden aldığını bir türlü anlamıyorum.

        Bir kere her şeyden önce bu ekran tartışmasına çıkmak yenilenen seçimi normalleştirir, olağan bir seçim olduğu algısını yerleştirir. Adaylar da bunu kabul ediyor demektir.

        Halbuki İmamoğlu seçimi kazandıktan sonra koltuğundan zorla edildi, hiçbir ikna edici gerekçe de gösterilmedi. Bakınız: YSK’nın gerekçeli kararı. Hal böyleyken ekran tartışmasına demokrasi geleneği diye bakılabilir mi? Önümüzdeki olağan dışı bir seçim böylece unutuldu bile. İmamoğlu’nun elindeki en büyük koz buydu, sabah akşam tekrarlayacağı tek hikayeyle kampanya yapmalıydı.

        Neyse artık olan oldu…

        ***

        İsmail Küçükkaya’nın hangi soruları soracağını bana sızdırdılar

        Dünyanın bütün ülkelerinde adayların yarışacağı televizyon tartışmalarında soruların aşağı yukarı ne olacağı bellidir. Zaten bu programlar kimseyi zor durumda bırakmak için tasarlanmaz, adaylara çalışmadıkları yerden soru sorulmaz.

        İsmail Küçükkaya da iki adaya Pazar gecesi “quantum fiziği” sormayacak, YSK kararından projelerine, ekonomik krizden trafik sorununa tahmin etmesi zor olmayan sorular soracak. Bu programı çok iyi yöneteceğine de eminim.

        Peki ben bunları nasıl biliyorum?

        Gazeteciyim çünkü. Gazetecilerin böyle durumlarda soracağı sorular da bellidir. Fatih Altaylı da yönetse, Didem Arslan Yılmaz da sunsa soracakları soruları önceden kolaylıkla tahmin ederdim. Çünkü bu programlar böyle yapılıyor.

        O yüzden Ekrem İmamoğlu’nun gaza gelip “Soruları sızdırdılar,” diye boş iddialar ortaya atması ancak kendisinin ve ekibinin amatörlüğünü gösterir. Kimsenin soru sızdırmasına gerek yok, adayların medya ekipleri çıkacak soruları önceden bilmek, potansiyel yanıtlara adayları hazırlamak zorunda.

        İmamoğlu’nun yanı başında ekranın en iyi yetişmiş televizyon gazetecilerinden biri var. Murat Ongun ne yapıp edip İmamoğlu’nu bir yere kapatsın bu iki gün ve sabahtan akşama kadar yanıt ezberletsin. Espriden laf çakmaya kadar saniye saniye eline metni versin.

        Korkum bu programda İmamoğlu’nun en büyük düşmanın İmamoğlu’nun bizzat kendisinin olması.

        Diğer Yazılar